Aynadaki filler: Bir zihin teorisi
“Bilim çok spiritüel olabilir: “Bilinç” konusunda. “Tanrı “dediğimiz şey konusunda. “Ben” dediğimiz şey konusunda da. İnsanlar öz farkındalık kapasitesine sahip olma anlamında yalnız değiller. Bizler yunus ve fillerin de dahil olduğu, öz farkındalığa sahip sosyal hayvanları içine alan daha büyük bir ailenin parçasıyız.
Yukarıdaki video Science Channel’ın “Morgan Freeman’la Solucan Deliğinde” adlı programdan 6 dakikalık bir alıntı. 5. Sezonun ” Tanrı Bir Uzaylı Kavramı mı?” adlı 1. bölümünden. Bu sekansta fillerin dev bir ayna karşısında nasıl davrandığı inceleniyor. Fillerin çoğu kendilerini görür görmez tanıyor ve ardından normalde göremeyecekleri vücut kısımlarını incelemeye ve kendilerine bakmaya başlıyor. Bu durum fillerde insanlardakine benzer bir farkındalık olduğu düşüncesini doğuruyor. Fillerde diğer fillerin kendilerinden farklı olduğu ve farklı davrandıklarını anlama kapasitesi var. Filler sorun çözmek ve kendi başlarına yapamayacaklarını bildikleri hedeflere ulaşmak için diğer fillerle beraber zekî bir şekilde, koordineli olarak davranabiliyor
Belki diğer oldukça zekî sosyal canlılar da -görülen ya da görülemeyen- diğer canlıların niyetini anlamaya çalışıyor olabilir. Bu, sosyal canlılar olarak akıl sahibi olmamızı sağlayan biyolojik kapasitemizde var. Çocuklarla ilgili bir çalışma bunu kanıtlıyor. Biz öncelikle işimize yaradığı gibi hikâye uyduran anlatıcılarız. Bu özellikle gelişen beynimizin içine inşa edilmiş. Herşey insanlar onlardan faydalansın diye yaratıldı şeklinde şeyler söyleyen hikâyeler uyduruyoruz. Çocukken herşeyin onları kullanabilelim diye bizler için dizayn edildiğini düşünüyoruz. Bilginin yokluğunda bizim için bir anlam yaratan çeşitli amaçlar düşünüp buluyor ve daha fazlasını öğrenene dek bu hikâyelerle yolumuza devam ediyoruz. Gerçek ancak onu elde edebileceğimiz noktaya eriştiğimizde elimize geçiyor, tabii eğer ulaşmak mümküse. Bu arada işimize geldiği gibi olayın keyfini sürüyoruz. Bu bize zaman ve enerji kazandırıp hem kendimize hem de başkalarına sağladığımız faydaları çoğaltan bir çeşit kestirme bir yol. Gerçek ise hayatta kalma ihtiyaçlarımız anlamında son derece pahalı. Olaylar esnasında çabuk ve pis bir sosyal akıl yürütme, evrimsel anlamda çok daha avantajlı. Cehaletin hüküm sürdüğü bir yerde zor durumda kaldığımızda, böyle yapmak çok daha faydalı.”
Sum ji aynayla karşılaşınca ne oluyor? Sum ji erkek bir fil ve 20 yaşında. Bugün aslında aynada kendini gördüğü ilk gün. Bir hayvan ilk kez bir ayna gördüğünde, başlangıçta gördükleri şeyin başka bir hayvan olduğunu sanıyorlar. Bu yüzden uzanıp aynaya dokunabiliyor, aynanın arkasına , üstüne ya da altına ulaşmaya çalışabiliyorlar.
Dünyadaki bir çok hayvan aynadaki yansımalarını görmezden geliyor. Diğer bir çok hayvan gördükleri şeyin başka bir hayvan olduğunu düşünüyor…ama Sum Ji farklı birşey yapıyor:
Sum Ji biz insanların ayna karşısında yapacağı türden şeyler yapmaya başlıyor. Ayaklarını kaldırıyor, ağzının içine bakıyor, hortumunu ağzının içine sokuyor, aynayı kendini incelemek için kullanıyor.
Bir çok fil Sum Ji gibi davranıyor, aynayı kendilerini incelemek ve normalde vücutlarının göremeyecekleri kısımlarını görmek için kullanıyor. Bu davranış, fillerin kendilerinin farkında olduğunu düşündürüyor. Kendilerini diğer fillerden ayrı görüyorlar. Bu, zihin teorisi denen bir yeteneğe sahip olduklarını düşündürüyor Joshua’ya (programdaki etholog). Zihin teorisi, psikologların dünyayı başka birisinin bakış açısından görebilme kapasitesini açıklamak için kullandıkları bir terim. Psikologlar zihin teorisinin dinî davranışın temel parçalarından birisi olduğuna inanıyor; çünkü Tanrı’nın zihnini hayâl edebilmek için bir zihin teorinizin olması gerek. Fillerde de ruhsallığı alttan alta destekleyen böyle zihinsel bir araç olabilir mi? Joshua bunu öğrenmenin bir yolunu buldu. Deneyin amacı fillerin başka fillerini zihnini düşünüp düşünemediğini öğrenmek.
Bu yeşil masaya içi lezzetli fil yiyeceği dolu iki tabak konmuş. Tek bir ip masanın etrafından dolanıyor. Bir çeşit makara sistemi gibi. İpin bir ucu bir fil tarafından çekilirse diğer uç öteki taraftan çıkıyor, böylece masa hareket etmiyor. Fil ipi çekmeden önce partnerini beklemeyi öğrenmek zorunda. Partneri gelince her iki fil de yiyeceği aynı anda alabilmek için ipi koordineli olarak çekmeleri gerektiğini biliyor. Eğer partnerleri orada değilse, ve partnerleri ipi çekmiyorsa, masanın çalışmadığını anlıyor olmaları gerek.
Joshua’nın deneyi fillerin diğer fillerin ne düşündüğünü bilebildiğini düşündürüyor. Filler din için gereken en azından temel zihinsel araçlara sahip olabilirler. Bu durum yaban yaşamında gözlemlenen, çok görülen bir davranışı açıklayabilir. “Fillerin aile üyelerinin öldüğü yerlere dönüp burada zaman geçirdiğine dair bir çok anektod var. Bunu yorumlamak zor, ama ne kadar sosyal olduklarına bakarak fillerde kesinlikle kayıp duygusuna dair bir anlayış olduğunu düşünüyorum.”
Yorum Yazın