Aile İşinizi Batırmadan ve Birbirinizle Küsmeden Yönetmenin 14 Altın Kuralı
Türkiye’de firmaların büyük çoğunluğunu aile firmaları oluşturuyor. Aile şirketleri zordur; iş ve özel hayat kaçınılmaz bir şekilde birbirine karışır ve iki tarafı dengelemek zorlaşır. Kaldı ki kuşaklar öncesinde kurulmuş bir düzeni devralıp bunu gündeme uyumlu bir hale getirebilmek de başlı başına bir mesele.
Ama aile şirketlerinin birkaç noktaya odaklanarak başarıyı yakalayabilmesi ve sürdürülür kılabilmesi mümkün:
1. Aile içinde ne olursa olsun, iş yerinde takım ruhunu kaybetmemek önemli.
2. Veliahtlarla ilgili en büyük problem, işin mutfağında ne olup bittiğini görmeden hemen yönetim kadrolarında konumlandırılmak oluyor.
Mutfakta ne olduğunu anlamadan, o aşamalarda hiç bulunup çalışmadan tepeye oturmak sıkıntı. Çocukların yönetimden önce üretim ve işleyiş kadrolarında deneyim edinmesi çok yerinde olur; burada sorumluluk ebeveyne düşüyor. Çocuklar açısından ise tabii, bu noktada bir takım egoların kenara bırakılabilmesi şart.
3. Aile firmasına katılan yeni kuşak değişimin formüllerini biraz da kendisinde aramalı.
Aile firmaları onlarca yıl süren bir düzen üzerine kurulur. İlk adımda her şey gözünüze yanlış gözükse de tüm süreç öğrenildiğinde neden o şekilde yapıldığı anlaşılabilir. Yani şirketi aniden değiştirmeye girişmek yerine siz de bakış açınızı işin süreçlerine göre gözden geçirin.
4. Aile bireylerinin her biri için iş tanımları oluşturup bunu kağıda dökmek gerek.
İşlerinizi kontrol altında tutmak istiyorsanız görev paylaşımı önemli. Aile firmasının kurumsallık durumu her ne olursa olsun, içeride bir düzen bulunmak zorunda. Bu dengeyi bozmamak adına, aile fertlerinin bir arada olduğu yönetim kurulu toplantılarında da kararlar mümkün mertebe ortak alınmalı.
5. Aile fertleriyle toplantılar organize edip bu toplantılara bir lider atamak da mühim.
Aile firmasında fertler belli aralıklarla masanın etrafında bir araya gelmiyorsa, genellikle bunun kaynağı zamansızlık ya da inançsızlık değil, kimsenin bu konuya liderlik etmemesi oluyor. Yeni kuşak olarak böyle bir şeye öncülük edin ve ilk toplantıyı da olabildiğince “karşılıklı bilgilendirme toplantısı” biçiminde kurgulayın. Bu tarz toplantılarda da istikrar sağlayın.
6. Yeni moda kavramlardan, İngilizce terimlerden uzak durmak lazım.
Değişim, hangi firma için olursa olsun sancılıdır. Ama kuşakların bireysel ve ticari alışkanlıkları oturduğu için, değişime direnç genellikle en çok aile firmalarında yaşanır. Olabildiğince basit olun. Örneğin CRM adıyla bir proje önermek yerine, “bizi yakından tanıyan müşterilerimizi profesyonel bir firmayla anlaşarak arayalım” gibi. Yeni kavramlarla eski nesli korkutmayın.
7. Dışarıdan danışmanlık alın; ikinci bir göz çok önemli.
Bir konunun hep aynı daire içinde konuşulması bir süre sonra kör noktalar yaratabilir. İşte bu sebeple, zaman içinde güvenilir kişilerden danışmanlık almak ve kuşaklardır o işi yapıyor olmanıza rağmen farklı görüşleri profesyonel olarak dinleyebiliyor olmanız önemli bir yetkinlik.
8. EQ yani duygusal zeka, aile işinde olmazsa olmaz.
Bu tarz firmalarda “aile” kavramı “firma” kavramından daima bir adım önde. Haliyle de, birebir ilişkiler ve aile fertleri arasındaki sevgi ve saygı bağları işlerin sarpa sarıp batağa sürüklenmemesi için çok önemli oluyor.
9. “Timsah” beyninizi yönetin.
Nörologlar, içgüdüsel duyguların düşünce süreçlerini etkilediğini ve dürtü kontrolünü azalttığını söylüyor. Rasyonel kararlar verebilmek için, iş yönetiminin duygusal kısmını tanımlayın ve özümseyin. Anlaşmazlıklar kesinlikle küskünlük noktasına gelmeden çözümlenmeli.
10. Başarısız olmalarına izin verin.
Bu kısım eski nesil için. Elbette her kurucu, yılların birikim ve emeğinin gençlerin yanlış kararları ile heba olmasından korkar. Çocuklarınıza gerçek işler tahsis ederek ve başarısız olmalarına izin vererek onları iş hayatına hazırlayın. Çocuklarınızın sizden farklı bir yol izleyebileceklerini aklınızdan çıkarmayın.
11. Uzaktan kumandayı yavaşça yere bırakın.
Yine önceki nesil için geliyor: Yönetimi yalnızca şeklen çocuğunuza bırakmak, elinizde görünmez bir uzaktan kumanda taşımak çocuklarınızın şirkette amaçladığı otoriteyi kurmasını zorlaştırır. Böylesi bir ortamda şirket çalışanları, çocuğunuzun kararının muhakkak bir 'temyiz' aşamasından geçeceğini düşünür.
12. ‘Aile anayasası’nı yazın.
Kuşakların bilgi birikimi sayesinde aile firmasının başarılı olmasını sağlayan tüm kararlar ile, adı konulmamış tüm süreçler mutlaka yazıya dökülmeli. Aile anayasasının yazılması sadece geçmişin belgesi değil, sizden bir sonraki kuşağa da yol gösteren bir pusula olacak.
13. Aile işi kesmediğinde…
Yeni kuşaklarla bir öncekinin enerjisi elbette aynı olamaz. Akıllı telefon ve tabletlerin içine doğan bir kuşak yetişti. Teknoloji yeni kuşağa adeta doğuştan yükleniyor ve haliyle yavaş olan her işleyişe karşı tahammülümüz neredeyse sıfır.
Şu durumda eski kuşağa karşı gerçekten daha sabırlı olmamız, onların da bizdeki heyecanı anlayışla karşılıyor olmaları şart. Aynı şekilde eski kuşak, farklı girişimlerimizin de olabileceğini kabullenip destekliyor olmalı.
14. Sonuç olarak aile işi sabır istiyor...
İlişki yönetimi ve duygusal zekasına güvenen sabırlı bireyler olarak kaldığımız sürece işler (diğer dış faktörlerden bağımsız olarak tabii) yolunda gider.
Aile firmaları kuşaktan kuşağa aktarıldığı için, her şeyin önünde gelen bir “bayrak yarışı” gündemleri oluyor. Dolayısıyla bu maddelerin farkında olmak ve bunları içselleştirmek, hem şirketi, hem de aile bütünlüğümüzü bozmadan korumak anlamında olmazsa olmaz.
Josh Baron ve Rob Lachenauer’nin “How to Thrive While Leading a Family Business” adlı yazısından uyarlanmıştır.
Harvard Business Review Türkiye
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın