Adalet Bakanı Bozdağ: 'İnsanların Onurunu Korumak Gerekir'
Milletvekillerine seslenen Adalet Bakanı Bozdağ, 'İnsanların itibarını, onurunu, haysiyetini herkesin koruması, gözetmesi lazım. Bu parlamentonun daha fazla gözetmesi lazım' dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 'İnsanların itibarını, onurunu, haysiyetini herkesin koruması, gözetmesi lazım. Bu parlamentonun daha fazla gözetmesi lazım' dedi.
Bozdağ, kamuoyunda 'yargı paketi' olarak bilinen Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2. bölümdeki görüşmeleri sırasında milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Bozdağ, 2002 yılı dahil bugüne kadar 94 tane cezaevi açıldığını, bu süre içerisinde 247 tane cezaevinin kapatıldığını belirterek, şu anda cezaevlerinde 156 bin 232 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu söyledi.
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayılarında artış olduğunu ifade eden Bozdağ, bunun nedenlerine ilişkin şunları söyledi:
'Bu çok açık net ortada. Bunun da değişik nedenleri var. Sadece suç işleme oranının artması değil, yeni ceza kanunu ceza miktarlarını artırdı. Şimdi cezanın 3'te 2'si infaz ediliyor. Yeni suç türleri ortaya çıktı. Bunlar nedeniyle de mahkumiyetlerde artış var. Suç ve suçluyla mücadele konusunda daha aktif bir yapı ortaya çıktı. İmkanların artması, delilleri toplama konusundaki teknolojik gelişmeler de bunda etken.'
Bozdağ, şu anda cezaevlerinde kapasitesinin üstünde bir doluluk oranının farkında olduklarını belirterek, bu oranları daha iyi bir noktaya çekmek için çalışmaların devam ettiğini bildirdi. Bozdağ, 'İnşaatı bitmek üzere olanlar var, devam edenler var, proje aşamasında olanlar var. Biz oradaki doluluğun makul bir seviyede olmasını ve herkesin daha rahat bir ortamda cezasını çekmesini arzu ediyoruz. Bunun için de bakanlık olarak çalışmalarımız devam ediyor' diye konuştu.
Soruşturmanın gizliliği
17, 25 Aralık hadiselerinin ne olduğu konusunda herkesin farklı bir değerlendirme yaptığını kaydeden Bozdağ, şöyle devam etti:
'Bazıları bunun bir yolsuzluk operasyonu olduğunu söylüyor, bazıları bunun bir darbe teşebbüsü olduğunu söylüyor, bazıları bunun hükümeti indirmek veya başka bir şekilde itibarsızlaştırmak için planlı, düzenli bir operasyon... Herkes farklı bir noktadan bakar. Ama bu noktada işin doğrusu ne zaman ortaya çıkacak? Elbette yargılamadan sonra çıkacak. Bunun üzerinde siyasal rekabet konusu... Bunlar yapılırsa bundan herkes zarar görür. İnsanlar 30 yıl, 40 yıl, 50 yıl, 70 yıl uğraşıyor bir itibar kazanıyor. Milletvekili, bakan, insan olarak. Hepimizin onuru kıymetlidir. Ama gazetenin biri bir gün bir manşet atıyor. O manşetin yaptığı tesiri Türkiye'nin bütün hakimleri biraraya gelip beraat kararı verse oradan silemiyor. Onun için insanların itibarını, onurunu, haysiyetini herkesin koruması, gözetmesi lazım. Bu parlamentonun daha fazla gözetmesi lazım.'
Soruşturmanın gizliliğinin önemine işaret eden Bozdağ, şunları kaydetti:
'Lekelenmeme hakkının gereğidir. İnsanlar soruşturulurken eğer aleniyet olursa belki takipsizlik çıkacak, belki dosya ileri gitmeyecek. Masumiyet karinesi de var yargılanmayla alakalı. Hem lekelenmeme hakkı hem masumiyet karinesi çiğneniyor. Hepimiz 'suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu kabul edilemez' diyoruz. Öte yandan da insanları yargıladık, iddiayı tanzim ettik, kestik faturayı ve cezayı da infaz ediyoruz. Ben Balyoz ve Ergenekon'da da benzer lafları söyledim. Tutanaklar şahittir. Toplum ikiye bölündü. Yarısı suçlu, yarısı suçsuz. Ben bunun ikisinin de yanlışlığını defalarca söylemiş insanlardan bir tanesiyim. O dönemde de bu ikiye bölünme yanlıştı, şimdi de yanlış. Bizim hepimizin gerçeğin peşinde olmamız lazım. Eğer bir ülkede herhangi bir grubun ülkenin hükümetine karşı yargının içerisindeki kendisine yakın olan kişileri kullanarak bir iş yapmaya teşebbüs ettiğine dair iddialar varsa bunu hepimizin dikkate alması lazım.'
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı
Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiğini ve bunun hukuk devletinin 'olmazsa olmazı' olduğunu vurgulayan Bozdağ, ancak bu bağımsızlık ve tarafsızlığın hiçbir şeyle bağlı olmamak anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Bunun anayasayla, kanunla, hukukla ve bunlarla uygun vicdanla bağlılığı ifade ettiğini ve bunun dışındaki bağlılıkları reddettiğini ifade eden Bozdağ, şöyle devam etti:
'Eğer bir ülkenin hukukunu uygulayanlar içerisinde bu bağlılıklarını hakim ve savcılar uygularsa, yani anayasa, kanun, hukuk ve bununla uyumlu vicdani kanaatleriyle karar verirlerse hukuk devleti orada güçlü olur. Burada tereddüt olursa hepimizin şikayeti artar. Hükümeti bu olaylar üzerinden yıpratmak için görüşler ileri sürülebilir. Ama yargının, ülkenin içerisinde görev yapan bazı kamu görevlilerinin anayasa ve yasayı tanımayan bir şeyi ortaya çıkarsa o zaman hep beraber bunun karşısında da birlikte olmamız lazım.
Bakın soruşturmalar başladı. Soruşturmaları başlatanlar Cumhuriyet savcıları. Savcıların iddianameleri ve hazırlıklarına herkes değer verdi. Ama soruşturmanın devamında da başka savcılar bunlarla ilgili kararlar verdiler, takipsizlik kararı. Şimdi soruşturmayı başlatan savcılar doğru dürüst hakka hukuka uygun, soruşturmayı nihayetlendiren savcılar ise tam tersi. Oda savcı, o da savcı. Onun görüşü niye çok kıymetli, öbürünün niye öyle? Onun kararı niye öyle, öbürünün ki niye öyle? Bu tamamen siyasi duruşla ilgilidir.'
'Bir gizlilik ihtiyacı duyduysa öyle bir karar talep edebilir'
Bozdağ, soruşturma komisyonunun gizlilik kararına ilişkin, soruşturma komisyonlarının bir adli soruşturmayı savcı gibi Meclis adına yürüten komisyon olduğunu, savcılık vazifesi yaptığını belirterek, 'Ceza Muhakemesi Kanunu'nu soruşturma sürecinde uyguluyor. Soruşturma gizlidir. Eğer böyle bir gizlilik ihtiyacı duyduysa öyle bir karar talep edebilir, hakim de böyle bir karar verebilir. Bu talep, bu karar hukuka uygun mu değil mi, ona bakmamız lazım. İnsanların onurunu, haysiyetini siyaseten de olsa ayaklar altına almak hiçbirimize yakışmaz' şeklinde konuştu.
Muhabir: Esin Işık
AA