Görüş Bildir
"Origami Nedir?" Sorusuna Cevap Niteliğinde 27 Sanat Eseri
Origami, tarihi yüzyıllar öncesine dayanan Japon kağıt katlama sanatıdır. Asırlardır gelişim gösteren bu sanatın yayılma alanı Japonya sınırlarını aşmış durumda. Küçük bir kağıt parçasıyla yapabileceklerinizi görünce hayrete düşeceksiniz. İyi eğlenceler dileriz...
3 Boyutlu Resim
El çizimi olduğuna inanamayacağınız 3 boyutlu resimler..Gerçeğinden daha gerçek..
Karnizmin Özü: Bilmeden Bilmek
Dr.Melanie Joy’un Why We Love Dogs, Eat Pigs and Wear Cows: An Introduction to Carnism  adlı kitabından alıntı:Sir Paul McCartney bir keresinde mezbahaların camdan duvarları olsa herkesin vejetaryen olacağını söylemişti. Sir Cartney eğer et hakkındaki gerçeği bilseydik et yemeye devam edemeyeceğimize inanıyordu.Ancak bir şekilde hakikati biliyoruz aslında. Et üretiminin pis bir iş olduğunu biliyoruz; ama ne kadar pis bir iş olduğunu bilmemeyi seçiyoruz. Etin bir hayvandan geldiğini biliyoruz, ama noktaları birbirine bağlamamayı seçiyoruz. Ve çoğu kez, hayvanları yiyor ve bir seçim yaptığımızı bilmemeyi seçiyoruz. Şiddet üreten ideolojiler nahoş hakikatin hem bir şekilde farkında hem de onu unutabileceğimiz bir şekilde yaşamamızı hem mümkün hem de kaçınılmaz kılacak şekilde yapılandırılırlar. Bütün şiddet içeren ideolojilerin ortak noktası ise bilmeden bilme olgusudur. İşte karnizmin özü de budur.Bütün şiddet barındıran ideolojilerde üretici ile tüketici arasında kötülüğü görmemek, duymamak ve onu dile getirmemek anlamında gizli kapalı bir sözleşme vardır. Elbette hayvancılık ticareti kendi sırlarını korumak için elinden geleni yapıyor. Ama biz onların işini kolaylaştırıyoruz. Onlar bize bakmayın diyor, biz de yüzümüzü başka yöne çeviriyoruz. Onlar bize huzur dolu çiftliklerde, dışarıda yaşayan milyarlarca hayvan olduğunu söylüyor, ve ne kadar mantıksız olsa da, onlara inanıyoruz. Onların işini kolaylaştırıyoruz; çünkü bir şekilde, çoğumuz aslında hakikati bilmek istemiyor.Ama aynı anda, akıllıca karar verebilme özgürlüğünü aktif tüketiciler ve özgür düşünen insanlar olarak hem istiyoruz hem de bunu hakkediyoruz. Bu tür bir özgürlük eğer öncelikle bir takım seçimler yaptığımızın farkında değilsek imkânsız. Görünmez bir ideoloji inançlarımızı ve davranışlarımızı biçimlendirdiğinde  bizler kendi adımıza düşünme ve uygun şekilde davranma özgürlüğümüzü elimizden alan o sistemin esirleri haline gelmişizdir.Hakikati anladığımızda- sistemin iç işleyişini çözdüğümüzde- o zaman, işte ancak o zaman, özgür seçimler yapabilecek bir konumdayızdır artık. Karnizmin adını verip et üretiminin pratiklerini açık açık ortaya koymak artık sistemin içini görmemize yardım edebilir. Erik Schlosser bu noktayı çok güzel açıklıyor, bu bölümü yediğimiz hayvanların hayatları ve  ölümlerini anlatan bu kısa alıntıyla bitirmek son derece uygun görünüyor:“Çit boyunca yürürken bir grup inek yaklaşıyor bana, gözlerimin içine bakıyorlar, sanki ödül bekleyen köpekler gibiler, ve beni takip ediyorlar, gizem dolu bir hisle sanki. Duruyorum ve bütün bu sahneye kavramaya çalışıyorum: serin serin esen melten, inekler ve onların böğürmeleri, bulutsuz bir gökyüzü, ayışığında et üretim tesisinden yükselen buharlar. Sonra birden binanın bir penceresi olduğunu görüyorum, ikinci katta küçük bir parça ışık. Bu geniş, boş boş duran yüzeyin arkasında gizlenmiş olan şeyin bir  kısmını gözler önüne seriyor burası. Küçük pencereden bakınca kıpkırmızı cesetlerin döne döne ilerlediğini görebiliyorsunuz.”
Orhan Pamuk, Ödülünü Soma'ya İthaf Etti
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi’ne verilen ödülü Soma’da hayatını kaybeden madencilere ithaf etti. 1977 yılından bu yana verilen ve 18 Mayıs’ın ‘Uluslararası Müzeler Günü’ olması sebebiyle sahibi açıklanan ‘Avrupa’da Yılın En İyi Müzesi’ ödülü, yazar Orhan Pamuk’un kurduğu Masumiyet Müzesi’ne verildi. Ödülünü alırken yaptığı konuşmada Soma’daki faciada hayatını kaybedenler için büyük bir acı duyduğunu dile getiren Pamuk, ödülünü Soma’daki madencilerin anısına saygıyla aldığını belirtti. Bütün Türkiye’nin yasta olduğunu da hatırlatan Orhan Pamuk, ödülünü Soma’da hayatını kaybedenlere ithaf etti. 1997 yılından bu yana verilen ‘Avrupa’da Yılın En İyi Müzesi’ ödülünün Masumiyet Müzesi’ne verilme gerekçesini ise Avrupa Müzeler Forumu açıkladı. Buna göre Masumiyet Müzesi, yeni müzecilik anlayışı için küçük, kişisel, yerel ve sürdürülebilir bir model olma özelliğine sahip. Ayrıca Pamuk’un müzesinin, müzecilik sektörü için yeni örneklere de ilham kaynağı olacağı ve olduğu bilgisi de verildi. Ödül bu yıl kırk aday içerisinden seçilerek Masumiyet Müzesi’ne gitti. Al Jazeera
Samsung Kendi Akıllı Gözlüğünü Yapıyor
Ortaya çıkan son haberlere göre, Samsung bir süredir üzerinde çalıştığı akıllı gözlüğünü IFA 2014 fuarında tanıtacak. Samsung’un Google Glass‘a rakip bir akıllı gözlük üzerinde çalıştığı iddiaları birkaç aydır gündemde. İlk iddianın sahibi ise ünlü Rus blog yazarı Eldar Murtazin’den başkası değildi. Murtazin, Samsung’un Google Glass’a rakip gözlüğünü ekim ayında tanıtacağını belirtmişti. Yeni gelen haberlere göre Samsung, Gear Glass adını taşıyacak akıllı gözlüğünü tahminlerden daha erken tanıtacak. Samsung’un Kore ve ABD’de giyilebilir gözlüğü için patent başvurusunda bulunduğu da iddia ediliyor. Gear Glass’ın Tizen işletim sistemiyle çalışacağı ve Samsung marka Android’li telefonlarla uyumlu olacağı da gelen haberler arasında. Business Korea ise Samsung akıllı gözlüğünü, yeni Galaxy Note 4 ile birlikte 5-10 Eylül tarihlerinde Berlin’de düzenlenecek IFA 2014 etkinliğinde tanıtılacak. Gear Glass’ın gözlük ve kulaklığın bir birleşimi olacağı tahmin ediliyor. Sağ kulağa takılacak ürünle yine sağ gözden iletiler veya bildirimler görüntülenebilecek.stuff
Reklam
Flappy Bird'ün Yapımcısından Yeni Oyun Geliyor
Bir döneme damgasını vuran mobil oyun Flappy Bird’ün yapımcısı Dong Nguyen, yeni oyununu Twitter üzerinden duyurdu. Geçtiğimiz yıl şubat ayında piyasaya çıkan ve büyük bir fenomen haline gelen Flappy Bird oyununun yapımcısı Dong Nguyen, yeni bir oyun üzerinde çalışıyor. Nguyen daha önce, Flappy Bird’ü bağımlılık yaptığı gerekçesiyle Google Play ve Apple App Store’dan kaldırmıştı. Geliştiricinin oyundan günde 50 bin dolar gibi bir gelir kazandığı iddia ediliyor. Kısa bir süre önce, tam da Flappy Bird furyası bitti dediğimiz bir zamanda Nguyen, Flappy Bird’ün ağustos ayında çoklu oyuncu desteğiyle geleceğini duyurmuştu. Geçtiğimiz günlerde de Flappy Bird: New Season adlı bir oyun, App Store’da indirilmeye sunuldu. Oyunun yapımcısı Dong Nguyen olarak görünse de, Nguyen Twitter hesabından bu oyunun kendisine ait olmadığını açıkladı. Nguyen Twitter hesabından, yeni oyunu ile ilgili bir ekran görüntüsü (yukarıda) paylaştı. Yine Flappy Bird gibi sonsuz koşu ve düşük grafiklere sahip olacağı görülen yeni oyunun çıkış tarihi hakkında bir bilgi bulunmuyor.stuff
PES 2015'in Çıkış Tarihi Belli Oldu
Konami'nin beğenilen Pro Evolution Soccer (PES) adlı futbol odaklı serisinin son oyunu birçok kişi tarafından eleştirilmişti. Ezeli rakibi FIFA karşısında pek de başarılı olamayan PES 2014'ün ardından yeni yapıma dair bilgiler gelmeye devam ediyor. Bildiğiniz gibi şubat ayında Konami Avrupa başkanı Shinji Hirano , PES 2015'in bambaşka bir oyun olacağını belirtmişti . Bunun ardından ise futbol severler PES 2015'in çıkışını merakla beklemeye başlamıştı. Gelen yeni bilgiler ise beklenen tarihi belli etti. İtalya menşeli perakendeci Gamestop, merakla beklenen PES 2015'in çıkış tarihine dair bazı bilgiler paylaştı. Yapılan iddialara göre PES 2015, tüketicilerin beğenisine sunulacak. Ayrıca söz konusu oyunun tüm platformlara geleceği de belirtiliyor. Zaten daha önceden de PES 2015 'in yeni nesil konsollara geleceği doğrulanmıştı. teknokulis
Reklam
Apple ile Google Arasındaki Patent Savaşı Sona Erdi
Akıllı telefon endüstrisinin iki devi Google ile Apple, aralarındaki tüm patent ihlali davalarını geri çekme kararı alarak, patent savaşlarında barış ilan etti. Patent savaşları ilk başta hakkını arayan firmaların mücadelesi gibi masum görünse de, bir süre sonra can sıkıcı hale gelmeye başladı. Neyse ki, Apple ile Google bu konuda büyük bir adım atarak, birbirleri aleyhine açtıkları tüm patent ihlali davalarını geri çekti ve bunun yanı sıra bu konuda birlikte çalışacaklarını açıkladı. İkili, yaptıkları basın açıklamasında “Apple ile Google ayrıca patent reformu için birlikte çalışmaya karar verdi” dedi. Google ile Appleın işbirliği, yenilikçilik, adil rekabet ve patent troll’lerinin engellenmesi adına büyük önem taşıyor. Apple, 2010 yılında Motorola aleyhine patent ihlali davası açmış ve bu dava sürerken, Motorola Google tarafından satın alınmıştı. Motorola ardından Lenovo’ya satıldı. Satın alma henüz tamamlanmadığı için, bu dava Google’ın üzerindeydi. Apple’ın patent davası açmadığı akıllı telefon üreticisi yok gibi bir şey… Samsung ile aralarındaki bitmek tükenmek bilmeyen patent davalarına Google da katılmıştı. Öte yandan, Google ile Apple arasında yapılan patent anlaşması, Samsung ile Apple’ın davalarını kapsamıyor. Bu ayın başında Kaliforniya’da sonuçlanan davada juri, Samsung’un Apple’a ait birçok akıllı telefon ve tablet patentini ihlal ettiğinde ve Apple’a 119 milyon dolar ödemesi gerektiğinde karar kılmıştı. Samsung ayrıca bir önceki davada, yine patent ihlali yüzünden Apple’a 930 milyon dolar ödemeye mahkum edilmişti. Akıllı telefon satışları sürekli olarak artıyor ve telefon üreticileri de benzeri görülmemiş bir hırsla rakiplerine karşı avantaj sağlamaya çalışıyor. Patent savaşları da bu avantaj sağlama çabasının mahkemeye taşınmış halinden başka bir şey değil. Avukatlara harcanan milyon dolarların, mahkemede geçirilen saatlerin ve artık iyiden iyiye herkesi rahatsız etmeye başlayan patent savaşının bir parçası olmanın getirdiği kötü prestijin, rakiplere karşı avantaj sağlamadığı firmalar tarafından anlaşılmaya başlandı. Tatsız, yorucu ve masraflı bir efor… Bazı üreticiler, mahkeme yoluna giderek rakiplerinin popüler telefonlarına belli bölgelerde satış yasağı getirmeyi başarmış ve patent savaşlarının en çirkin yüzü ortaya çıkmıştı. Motorola da Apple’a karşı açtığı davada iPhone satışlarının ABD’de yasaklanmasını talep ediyordu… Mahkemeler de tıpkı tüketiciler gibi patent davalarından sıkılmış durumda. Apple ile Samsung’un davasını gören yargıç Judge Lucy Koh, iki firmaya defalarca sorunu aralarında çözme yoluna gitmelerini tavsiye etti. Hatta bu yılın başında iki CEO’nun bir araya gelmesini sağlamayı başarmıştı. Bu görüşmeden hiçbir sonuç çıkmaması ise hayal kırıklığı oldu. stuff
Whatsapp Windows Phone Mağazasından Kaldırıldı
Popüler anlık mesajlaşma servisi WhatsApp, gizemli bir şekilde Windows Phone uygulama mağazasından kaldırıldı. Facebook tarafından geçtiğimiz şubat ayında 19 milyar dolar karşılığında satın alınan anlık mesajlaşma uygulaması WhatsApp, bilinmeyen bir sebepten ötürü Windows Phone uygulama mağazasından kaldırıldı. Uygulamaya erişim sağlamak isteyen kullanıcılar, telefondaki uygulama mağazasının arama kısmına WhatsApp yazdığında, “Bir eşleşme bulamadık. Farklı bir yazım şekli veya arama terimi deneyin” uyarısıyla karşılaştı. Uygulamayı Windows Phone’un resmi internet sitesinde indirmek isteyenler ise “Bu uygulama artık yayınlanmıyor” uyarısı ile karşılaştı. Whatsapp veya Microsoft, konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmadı. Uzmanlar, uygulamanın kalıcı olarak silinmediğini, yanlışlıkla uygulama mağazasından kaldırılmış olabileceğini düşünüyor. WhatsApp’i daha önceden indirmiş olan kullanıcılar ise uygulamayı sorunsuz olarak kullanabiliyor.stuff
Çocuklar Ne Yiyor? Dünyanın Farklı Yerlerindeki 17 Okulun Öğle Yemekleri
First Lady Michelle Obama'nın okul yemeklerini sağlıklı hale getirmek konusundaki hassasiyeti sonrasında ''Associated Press'' tarafından yapılan bir araştırma ile dünyanın farklı bölgelerindeki okullarda dağıtılan/evden getirilen öğle yemekleri araştırılmış.İşte bu araştırmanın sonuçları...
Reklam
Soma’da Göz Göre Göre Gelen Cinayet
Taşeron sistemi ölüm saçıyor İş kazalarıyla ilgili faslı AB istiyor, AKP açmıyorMadem ‘fıtrat’, ölümler ülkeden ülkeye nasıl değişiyor?Soma, dünyada 650 yılın en büyük 24. faciası olduCHP İstanbul Milletvekili, Parti Meclisi Üyesi Umut Oran, Soma faciasının temelinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iki yıl önce tüm maden ruhsat izinlerini bizzat kendisine bağlamasının yattığını, kontrolsüz özelleştirme ve iş güvenliğini gözardı eden çığırından çıkan taşeronlaşma sonucunda bu faciaya davetiye çıkarıldığını belirtti. Umut Oran, 'Danışmanı vatandaşı tekmelerken Başbakanın ise karşılaştığı protestolar üzerine kaçıp saklandığı markette, protestocu sandığı genç bir maden işçisine “Kaçma ulan İsrail …” diye bağırıp tokat atması ise siyasi tarihimize geçti. Öfke kontrol bozukluğu olan, en ufak bir eleştiri karşısında kendini kaybeden, yüzlerce kişinin önünde bir vatandaşa fiziki şiddet uygulayan, küfredip tokat atan Başbakanın psikolojisi kaygı vericidir. Erdoğan öncesindeki 58 hükümet boyunca böyle vahim bir başka örnek yaşanmamıştır' dedi. CHP'li Oran, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti: Türkiye, Soma’da tarihinin en büyük iş cinayetlerinden birini yaşadı. Bu olay, Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı en büyük facialardan biridir. Son bilgilere göre ölü sayısı 301’e ulaşırken, yurttaşlarımız beş galeriden ikisine hiç ulaşılamadığı, betonlaştırarak yangını söndürmek amacıyla buralara küllü su basıldığı, bunun ise içerideki yaklaşık 450 işçimizden umudun kesildiği kaygısı taşıyor. Ölen işçilerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar ve halen göçük altındaki işçilerimizin kurtarılıp ailelerine dönmelerini diliyorum. Tokat atan Erdoğan siyasi tarihe geçti Tüm ülkenin yüreğini dağlayan bu elim faciadan sonra, koruma ordusu ile Soma’ya giden Başbakan ve çevresindekilerin Türkiye’ye yaşattığı sahneler de ayrı bir facia olmuştur. Ölen işçilerin acılı yakınlarının haykırışlarına bile tahammül edilmedi, tepkilerine izin verilmedi. Yürekleri dağlı bu insanların yaşadıkları acı ve can havliyle hükümete yönelttikleri tepki ve protestolar, kolluk güçlerinin orantısız güç kullanımı ve aşırı sert müdahaleleri ile sindirildi. Bizzat Başbakan ve adamları, tarifsiz acılar içindeki işçi yakınlarına ve halka saldırdı. Erdoğan’ın “müşaviri” Yusuf Yerkel, özel harekat polisleri tarafından zaten etkisiz hale getirilmiş yerde yatan protestocu genci herkesin gözü önünde defalarca tekmeledi. Danışmanı vatandaşı tekmelerken Başbakanın ise karşılaştığı protestolar üzerine kaçıp saklandığı markette, protestocu sandığı genç bir maden işçisine “Kaçma ulan İsrail …” diye bağırıp tokat atması ise siyasi tarihimize geçti. Öfke kontrol bozukluğu olan, en ufak bir eleştiri karşısında kendini kaybeden, yüzlerce kişinin önünde bir vatandaşa fiziki şiddet uygulayan, küfredip tokat atan Başbakanın psikolojisi kaygı vericidir. Erdoğan öncesindeki 58 hükümet boyunca böyle vahim bir başka örnek yaşanmamıştır. TOMA’ları sokup OHAL ilan ettiYayınladığı genelgeyle 2 yıl önce tüm maden ruhsat izinlerini kendisine bağlayan, keyfine göre özelleştiren, kontrolsüz taşeronlaşmaya göz yuman, kendisine yakın firmalara kağıt üzerinde denetim yapan Erdoğan bu facianın baş sorumlusudur. İnsanlara ölümleri kader diye dayatan, bu ölümleri kabullenmek istemeyen acılı ailelere tekme tokat girişen, TOMA’ları Soma’ya sokmaktan çekinmeyen, kentte OHAL ilan eden Erdoğan’ın yaptığına diktatörlük, polis devleti denir. Başka ülkeler için ağladıBaşka ülkelerde yaşanan acı olaylar için gözyaşı dökmekten çekinmeyen Erdoğan, Soma’da ölen yüzlerce işçi için aynı duyarlılığı gösteremedi. Bu cinayeti “kader ve “takdir-i ilahi”ye bağlamaya çalışan Başbakan, ölümlerin madenciliğin “fıtratında” olduğunu savundu, dünyada 200-300 yıl önceki maden kazalarını emsal göstererek bu iddiasını inandırıcı kılmaya çalıştı. Bu bir kaza değil cinayettir… Alınacak önlemlerle önüne geçilebilecek durumlar için “kader” ya da “kaza” denilemez. Bu olayda ciddi “ihmaller” vardır. Ancak olay bunun da çok ötesinde, daha derin ve sistematiktir. Öncelikle bu olay bir ilk değil, AKP döneminde her gün yaşanan, giderek artan ve binlerce kişinin ölümü ya da sakat kalması ile sonuçlanan iş cinayetlerinden sadece biridir. Farkı şu ki; can kaybının bu denli yüksek oluşu, olayı Türkiye tarihinin en büyük iş cinayetlerinden biri yapmıştır. Bu toplu ölümler AKP’nin ülkeye dayattığı yanlış özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeron işçiliği sisteminin kaçınılmaz bir sonucudur. Özelleştirmeler kapsamında kamu varlık ve tesislerinin mülkiyetini tabana yaymak yerine, stratejik kurumları yabancı kartellere ve yandaş sermayeye peşkeş çeken AKP, çalışma yaşamında sendikasızlaştırma vetaşeronlaşmayı dayattı. Bu politikalarla örgütsüz, eli kolu bağlı bir emek kesimi ve ucuz iş gücü cenneti yaratmaya çalıştılar, sonuç ortada... Sendikaları pasifize ettiler… AKP, işçi örgütlerini baskı ve zayıflatıcı önlemlerle etkisi hale getirdi, kendine biat etmeye zorladı,  göstermelik bir vesayet sendikacılığını tercih etti. 2012’de yürürlüğe giren 6356 sayılı yasa öncesi 3 milyon dolayındaki sendikalı işçi sayısının fiktif olduğu gerekçesiyle yeniden belirlenmesi, sendikaları adeta biçti. Toplam 92 sendikadan 49’u yüzde 1’lik işkolu barajını aşamadı. 12 Eylül’ün ardından çıkarılan 2821 ve 2822 sayılı yasalar döneminde bile sendikaları bu kadar biçmemişti. Yaygın kayıt dışı işçilik ve hızla artan taşeron işçilerinin üyeliklerinin sayılmaması da sendikaları zayıflattı. Sendikalaşma istatistikleri vahim bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye’de 11.6 milyon işçiden sadece 1.1 milyonu sendikalı. Kayıtlı işçiler dikkate alınarak yapılan bu hesaplamada yüzde 9.5 olan genel sendikalaşma oranı, bazı işkollarında yüzde 2-3’lere kadar düşüyor. Ancak kayıt dışı ve taşeron yanında çalışanlar da dâhil edildiğinde toplamda 16.5 milyona ulaşan ücretli (işçi) sayısı esas alınarak yapılan hesaplamada ise sendikalaşma oranı yüzde 6.6’da kalıyor. Yani her 15 ücretliden sadece biri sendikalı… Aynı yöntemle hesaplandığında OECD’de ise sendikalaşma oranı yüzde 20’ye yaklaşıyor. Sendikalara üye olmak isteyen işçilere birçok engel çıkarılırken, yeni düzenleme kapsamında işkolu barajının 2016’da yüzde 2’ye, 2018’de yüzde 3’e yükselecek olması, sendikaların bu sürede gerekli üye artışını sağlamasını zorlaştırıyor. Bu da çok sayıda sendikanın yetkisiz kalması ile büyük çaplı bir sendikasızlaşma tehlikesinin kapıda olduğunu gösteriyor.Taşeron işçiliğini patlattılar… Sendikasızlaştırma ile paralel biçimde taşeronlaşmayı yaygınlaştırdılar. AKP, on binlerce insanı hukuka aykırı biçimde taşeronlara mahkûm ettiler. Mevzuatta “alt işverenlik” şeklinde yer alan taşeronluk uygulaması AKP döneminde adeta doruğa ulaştı. 2002’de 358 bin olan taşeron işçi sayısı bugün kamu ve özel sektör toplamı olarak 2.5 milyona ulaşmış durumda. Bunun 1.1 milyonu belediyeler de dâhil kamuda çalışıyor. Mevzuatta; kamu işyerlerinde belirlenen norm kadrolar ile yapılacak asıl işlerin dışında kalan tali işlerin taşeron aracılığıyla yerine getirilebileceği düzenlenirken, bu kurala uyulmadı. Taşeron eliyle kamu kurum ve kuruluşlarında işçiler yasa gereği çalıştırılmamaları gereken işlerde çalıştırıldılar. AKP taşeronluk uygulamasında, kasten hukuku çiğnedi. Çok zor koşullarda çalışan, haftalık çalışma sürelerine uyulmayan, bırakın yıllık izni, bayram izni dahi olmayan binlerce işçinin, bu haklarını almak için teker teker dava açıp kazanmalarına rağmen, AKP yargı kararlarını da uygulamıyor… Taşeron sistemi ölüm saçıyor… Özel sektörde giderek adeta genel istihdam şekli haline gelen taşeronluk sistemi; “kuralsız çalışma”; yani taşeron aracılığıyla esnek çalışma, kiralık işçilik gibi uygulamalar demek. Sendikayı çökerten taşeron uygulaması ile örgütsüz, güçsüz bir emek kesimi, ucuz işçilik cenneti hedefleniyor. Taşeron işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı, fazla mesai ve sendikal örgütlenme hakları taşeron firmalarca girdi-çıktı oyunları ile gasp ediliyor. Taşeron işçileri, ücretlerini tam ve düzenli alamıyor. İşçi, sık işveren değişikliği nedeniyle yıllık ücretli izne hak kazanamıyor. Taşeronlar, iş sağlığı ve güvenliğini ana işverenden bekliyor, eğitimlere gereken önemi vermiyor. Kârı maksimize etmek için kısa süreli iş sözleşmeleri ile “en ucuza” işçi çalıştırmayı esas alan taşeronlar, eğitim ve kıdem gerektiren işlerde donanımsız kişileri çalıştırıyor, her yıl yüzlerce işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. İş cinayetlerine yılda 1.250 kurban… İş gücü maliyetlerini minimize etmeye dayalı taşeron sisteminin yaygınlaşması ve “maliyet artırıcı” görülen iş güvenliği önlemlerinin ihmali sonucu ülkemizde sürekli iş cinayetleri yaşanıyor, neredeyse her gün birkaç kişi bu şekilde yaşamını yitiyor, ancak bu olaylar yeterince kamuoyu gündemine gelmiyor. Dönemsel olarak bakıldığında ise bu olaylarda ölen işçi sayısının rekor boyutlarda olduğu görülüyor. Ölümlerde inşaat, tarım, taşımacılık ve madencilik başı çekiyor. Türkiye, literatürde “iş kazaları” olarak geçen iş cinayetlerinde dünyada 3., Avrupa’da ise 1. sıradadır. 2002-2013 yılları arasında yaşanan toplam 880 bin iş kazasında 13 bin 442 işçi yaşamını yitirdi. Bu yılın ilk dört ayında verilen 396 kurban ve en son Soma faciasının yaşandığı Mayıs ayı ile birlikte sayı 14 bin 500’e dayandı. Bu da yılda ortalama 1.250, ayda ortalama 105, günde yaklaşık 4 ölüm demek… Bu kazalarda binlerce işçi de sakat kalıyor. Soma, dünyada 650 yılın en büyük 24. faciası oldu Dünyada 1375 yılından itibaren maden kazalarının kaydı tutuluyor ve Soma 650 yıldan beri dünyada yaşanmış en büyük 24. maden faciası olarak kara tarihe geçti. Son 50 yıl içinde dünyada 300’den fazla madencinin hayatını kaybettiği 6 kaza oldu. Almanya’daki son büyük maden kazası 1962 yılında olmuş ve 299 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kazaların da büyük çoğunluğu yangından değil, kömür madenlerdeki gaz patlamaları sonucunda gerçekleşti. Madenci ölümlerinde Türkiye açık ara önde… İş cinayetlerinin yaygın olduğu sektörlerin başında madencilik geliyor. ILO’nun en son 2012 sonunu yansıtan verilerine göre madencilikte önde gelen ülkeler içinde işçi başına en yüksek ölüm oranı bizde… 2003-2012 döneminde Türkiye’de 100 bin maden işçisi başına ölüm 677 kişi ile İngiltere ve Norveç’in 11 katı, Almanya ve Avustralya’nın yaklaşık 6 katı, Polonya ve İtalya’nın yaklaşık 4 katı, ABD’nin ise 2.5 katı düzeyinde bulunuyor. Madem ‘fıtrat’ ülkeden ülkeye nasıl değişiyor? Erdoğan, maden kazalarında Türkiye ile Victoria dönemi İngiltere’sini karşılaştırıyor. Oysa AKP’nin ilk on yılını kapsayan 2003-2012 döneminde Türkiye’de toplam 766 maden işçisi ölürken, İngiltere’de bu sayı sadece 41 oldu.Ölüm madenciliğin fıtratında varsa, bunun oranı ülkeden ülkeye nasıl değişiyor? İş kazalarıyla ilgili faslı AB  istiyor, AKP açmıyor İş cinayetlerine verilen kurban sayısındaki artışta AKP’nin ihmal değil, adeta kastı bulunuyor. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun en önemli bölümlerinin uygulamasını ertelediler. İş cinayetleri can almaya devam ederken, ILO’nun “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi”ni AKP imzalamaya yanaşmıyor. Avrupa Birliği, iş kazaları, çocuk işçi çalıştırma, yüksek kayıt dışılık, meslek hastalıkları konularını içeren 19 numaralı Genel Sosyal Politika ve İstihdam Faslı’nın açılmasını isterken AKP, gerekli önkoşulları yerine getirmediği için bundan kaçıyor. Türkiye, Uluslararası Maden Güvencesi Anlaşması dâhil ilgili birçok uluslararası metni de yıllardır imzalamıyor. İş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin mevzuat, denetimler ve cezalar yetersiz. Bu önlemler, bir maliyet unsuru olarak değerlendirilip alınmadığı için iş kazaları artarak sürüyor. AKP, bu eksiklikleri gidermek yerine cinayetleri “kader” olarak göstermeye çalışıyor. Kâr hırsı insan hayatından önde mi? Son acı olay da gösteriyor ki taşeronlar tarafından daha fazla kâr için ucuza çalıştırılan, gerekli formasyondan ve iş güvenliğinden yoksun garibanlar, ekmek uğruna canından oluyor. Facianın yaşandığı kömür ocağını 2005’ten bu yana TKİ’den devralarak işleten Soma Holding’in sahibi, daha önce 130-140 dolara olan bir ton kömürün maliyetini 23.8 dolara düşürerek kârlılığı optimize etmekle övünüyor. İşçilerine, işten çıkarma tehdidiyle AKP’ye oy verme baskısı yaptığı söylenen bu şahısa sormak lazım: Hangi girdiden çalarak maliyeti düşürdünüz? Kömür madenciliğinde dünyada olmayan yeni bir teknoloji mi keşfettiniz, yoksa taşeron vasıtasıyla, madencilikle ilgili eğitimi, deneyimi olmayan garibanları, çoluk çocuk demeden, hayatları pahasına üç kuruşa çalıştırarak mı maliyeti aşağı çektiniz? İnsan odaklı bir sisteme ihtiyaç var Emek ve sermayeye dayalı ekonomik sistemde, bu iki kesimin güçlerini dengelemez, zayıfı güçlüye ezdirirsek ülkede demokrasi var olamaz, sistem topal işler, sosyal barış sağlanamaz. Toplumsal barışın olmadığı bir ülkede bireyler ve sosyal kesimler, birbirine ve topluma yabancılaşırlar, birlik ve aidiyet duygusu kalmaz. AKP ise birçok konuda olduğu gibi çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri ve dayatmaları ile de sosyal barışı dinamitliyor. Kronik işsizlik ve yaygın yoksulluk sorununu çözmeyen AKP, taşeron uygulaması ile asgari ücretin bile altına razı milyonların iş-aş umudunu istismar ediyor. Evine ekmek götürme derdindeki milyonlar temel haklardan yoksun biçimde üç kuruş ücrete çalışmaya razı oluyor, modern köleliği kabul etmek zorunda kalıyor. Çünkü umudunu yitirip iş aramayı ertelemiş olanlar hariç tutulup işsizlik oranı yüzde 9-10 gösterilse de iş başı yapmaya hazır bu kişilerle birlikte ülkede 5 milyona yakın bir işsizler ordusu var ve gerçek işsizlik oranı yüzde 20’lere yaklaşıyor. Her yıl yüzlerce insanımız iş cinayetlerine kurban gitmektedir. En fazla iş cinayeti özelleştirilen ve taşeronlaştırılan iş yerlerinden yaşanmaktadır.Soma’da toplu katliam şeklinde bir iş cinayeti yaşanmıştır. Açlık sınırında ücret, ödenmeyen sigorta primleri, kullandırılmayan izinler ve kıdem tazminatı gaspını içeren taşeronluk modelinin yaygın iş kazaları demek olduğu, Soma faciası ile daha net görülmüştür. Bu cinayetin de asli failleri çalışma hayatını taşeronlaştıran, iş güvenliğini es geçen AKP’dir. Maden kazalarında ölmenin işin “fıtratında” olduğunu savunan AKP hükümeti, bu ölümlerin baş sorumlusudur…Sendikal örgütsüzlüğü, kuralsız ve güvencesiz çalışmayı, kayıt dışılığı getiren, çalışanları modern kölelere dönüştüren taşeronluk modelinin ülkenin genel istihdam şekli haline dönüştürülmesinden vazgeçilmelidir.Sendikal örgütlenmenin önündeki engel kaldırılmalı, sendikasızlaştırma politikalarından vazgeçilmelidir. Çalışma yaşamının kuralları, demokratik, çağdaş bir toplum ve sosyal devlet konseptine göre yeniden düzenlenmelidir.  Ülke huzuru ve toplumsal barış için; çalışanların insanca yaşayabilmesi, işçinin hayatının güvencede olması için, tamamen kâra odaklı mevcut ekonomik ve siyasal anlayıştan insan merkezli, çevreye ve doğaya saygılı bir yapıya geçilmelidir.
Reklam
Reklam
Yabancı Futbolcu ve Kulüplerden Soma Mesajları
Soma'da Yaşadığımız derin acı için sosyal medyadan bir çok taziye mesajı atıldı. Ünlü futbolcu ve kulüplerin facebook ve twitter hesaplarından paylaştıkları soma mesajlarını sizler için derledik
Reklam