90’ların sonlarıydı… İstanbul’u yoğun, pis bir sis kaplardı kasvetli kış günlerinde. Şehrin üzerine kara bir bulut gibi çöker, çocuklara ve astım hastalarına “yavaş yavaş öleceksiniz!” dercesine soğururdu tüm oksijeni hatırlar mısın? Gençliğimize, bitmek bilmez enerjimize rağmen boğulur gibi olur, pek çaktırmasak da gözlerimiz yaşarırdı çoğu zaman – Kemalettin Tuğcu okurcasına!… Genizlerimizde o acı yanmaları hissettiğimizde aslında iyi bilirdik ki, ölmekteyiz her nefeste. Biraz da çocuksu bir öfkeyle, isyan ederdik tanrının daha önceleri futursuzca aldığımız nefeslerin hesabını tek tek soruyor olmasına, “sindiremediği tokat yemis bir küçümen acziyetiyle”
....
2007