Uğur Batı Yazio: “Dünyada Görmek İstediğiniz Değişiklik Ne İse, O Olun!”
Beyin, yapısı itibariyle deneyimlere değişerek cevap verebilen bir organdır. Yazında beynin bu özelliği, beynin esnekliği (plastisite) olarak adlandırılır.
Plastisite, yaşam boyu süren bir süreçtir. Yani beynimiz hep esnektir.
İşte tam bu noktada değişim algısının beyin tarafından ancak “kademeli” olarak kabul göreceğinin bir kanıtı olan “haşlanmış kurbağa sendromu”ndan söz edeceğiz.
15 yıl önce Starbucks Türkiye’de kahve dükkânı açacak ve kahve satacak deselerdi bir ay bile dayanamayacağını öngörürdünüz.
Felsefesini mutlak değişim üzerine kuran Herakleitos, değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu ifade ettiği yaklaşımını “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözüyle anlatmaktadır.
Herakleitos’a göre hayatta her şey değişme halindedir. Hayat değişiktir; değişikliklerin arifesidir. Eski alışkanlıklarımız, değerlerimiz, zihinsel pratiklerimiz, fiziksel görüntümüz, geleneklerimiz ve anılarımız... Hemen her şey değişime gebedir. Değişim sürecinde, eskiden olduğumuz şeyin en azından bir kısmını unutmak zorundayızdır. Yeni gelecek olanı da hiçbir zaman bilemeyiz.
Değişim mevcut durumdan farklılaşmaktır; güç ve tazelenme demektir. Gücü, yenilenmeyi, tazelenmeyi, yeniden doğmayı beraberinde getirir. Duygusal ve ruhsal olarak da değişiriz. Neticede, insanın sadece bedeni ve buna bağlı olarak zihni değil; çevresi de sürekli değişiyor. Değişim aynı zamanda şeffaf olandır. Değişen insan bile çoğu zaman bunu fark etmez. Bu noktada bilincin asli eylemi olan farkındalığın öneminden bahsetmek gerekir.
İnsan farkındalık halinde değişimin gerekliliğinden haberdardır. Bu sayede başka bir şeye, nesneye, düşünceye ya da arzuya odaklanır. Bilinç bunu fark ettiği an farkındalık olur. Farkındalık nesneyi fark ettiği anda, bilinç oluşur. Bilincin derinleşmesi de bilincin değişimi olarak tanımlanır.
Değişimle birlikte, olayları, insanları ve hayatı farklı algılayan ve farklı yorumlayan insan, aynı zamanda öğrenme sürecine dair bir farkındalık yaratır. Bir şeyler istemenin gerekliliğini daha çocukluğumuzda bize öğreten hayat, istemenin insanın kendinden bir şeyler vermesi, bir bedel ödenmesi anlamına geldiğini söyler. Bir bebeğin emziğini istemesi için ağlaması gerektiğini, değişimin olması için de insanın istemesi gerektiğini anlatır.
Bitirelim. Gelişmeye yönelik bir değişim güzeldir, idealdir, doğamıza uygundur. Yani, esas mesele değişmek değil, dönüşmektir. Eskilerin tabiriyle tekemmül etmektir. İnsanın hayatta varoluş gayesi zaten iyi yönde tekemmül etmek olmalıdır. Geldiğimiz gibi gidersek boşa yaşamış sayılmaz mıyız?
Johann Wolfgang von Goethe’nin ilham verici sözü ile bitirelim:
“Neler değişmedi ki dünya dönerken, kendi ekseni etrafında dönebilene ne mutlu!”
Kendiminkiyle devam edeyim, belki de böyle olur:
“Dünyada görmek istediğiniz değişiklik ne ise, o olun!”
Özetleyelim:
Esas sorun, kendilerine yaratıcı denilen insanların çoğu zaman esas meselelere el atma sorumluluğunu başkalarına havale etmeleridir. Bu kişilerin kafalarında birçok fikir vardır, ama işin peşini iş dünyasına özgü biçimde kovalama anlayışları çok kıttır.
● Sahip oldukları fikirlere kulak verilmesini ve denenmesini sağlayacak doğru çabayı göstermezler. Değişim için önemli olan onun ayaklarının yere basması, değişimin bir modelinin olmasıdır.
Değişim bir anlamda her şeyin ilkidir!
Otoregresif koşullu değişen varyans modeli, ekonometride cari dönemdeki hata teriminin varyansının önceki dönemdeki hata terimlerinin varyansının bir fonksiyonu olduğunu varsayar.
Değişkenliği ifade eder ve aslında konumuzla da hiçbir ilgisi yok. Sadece ilginizi çekmesi için kullanıldı. Biz bu bölümde değişimi anlatacağız ama sadece değişime ayak uyduran markaları anlatacağız.
Johann Wolfgang von Goethe’nin ilham verici bir sözü vardır: “Neler değişmedi ki dünya dönerken, kendi ekseni etrafında dönebilene ne mutlu!”
Peki değişimin stratejisini mi istiyorsunuz? Herkesin gittiği yoldan aksi yola direksiyonu kırmak her zaman iyi sonuç verir mi? Yine de kurallara uymanız gerekir. Hatta öyle ki, değişim bazen değişmemekle olur.
Değişimi okumak zordur da, zamanında okumak daha da zordur. Richard Pascale, buna ilişkin “Çevremizde çok büyük değişimler yaşıyoruz. Ben böyle bir ortamda uzun süreli dengede kalan organizasyonların büyük sorularla karşılaşacağına inanıyorum” diyor. Biz buna “yeni gerçekler” diyoruz.
Yorum Yazın