Yok, gördünüz, görüyorsunuz, anlatacağım.. .Aslında pek illüzyon da sayılmaz bu iş ama sahnedeki hal tavır öyle. Yoksa, tavşan sahici, içindeki şapka sahici, bütün süreç acayip sahici, inanmayan açıp tavşana sorabilir.
Örnek de istersiniz şimdi siz. Tamam, örnek de vereceğiz ama önce bir soru:
İllüzyon neden yapılır?
İki sebeple: birincisi eğlence olsun diye, ikincisi eğlence olsun diye. İkisi de…
Hayır, aynı değil.
Birincisinin hedefi illüzyonu seyredenin eğlenmesidir, ikincisinin hedefi ise elini tavşanın içine sokan adamın zaten memnun olduğu sahne üzerindeki konumunu yitirmemesi ve eğlenmeye devam etmesidir. Tavşandan şapka çıkarmak, eh, birazdan takdir edeceğiniz gibi, ikincisine girer.
Evet, örnekte artık sıra; geliyor:
Bir ülke düşünün mesela, herkesin gözünün önünde “genç” olarak tanımlanan insanları, düşünmeyi değil itaati öğretmeyi hedefleyen bir eğitim sisteminin içine alıp, kafalarına “mutlak doğrular” sokuşturup sonra bunları belleyip bellemediklerini çoktan seçmeli sınavlarda kontrol edip, sonuca göre bu çocukların hayatta hangi mesleği yapmaları gerektiğinin belirlendiği bir ülke. Senede bir, haziran ayında, genç tavşanların içinden şapka çıkarma ayini düzenlenen ve seyircilerin de en büyük şapkayı çıkaranı alkışladığı bir ülke. Şapka da şapka hani, içinde tıkış tıkış prensipler, üretilmiş tarihi olgular, doğrular, yanlışlar, günahlar, sevaplar, milli doğrular, gayri milli yanlışlar…Ve şapka tavşanın içinde.
Gözünüzün önüne geliyor mu yavaş yavaş, tavşanlar ve içlerine ellerini sokup şapkayı çekiştiren (tabii, önce sokan) adamlar.
Ya da başka ( ya da aynı) bir ülke düşünün mesela, küçük, büyük, kadın, erkek, her renkten, her cinsten, her dinden, her dilden insanın “tektip” olması gerektiğinden hareketle hepsinin içine ülkesel (ilkesel miydi yahu yoksa) doğrular sokuşturulan, zihinlerine kırmızı çizgilerle sınırlar çizilen ve sonra sırası geldiğinde (her an gelebilir) içlerindeki kırmızı çizgilerin pembeleşip pembeleşmediğinin anlaşılması için küçükken yuttukları şapkanın çıkartılıp bakıldığı bir ülke. Şapka hasbelkader şekil/renk değiştirdiyse, ya da içeride bulunamadıysa arama esnasında tavşanın telef olabildiği, bunun da normal sayıldığı, en kabadayısı sahneden cılız bir “pardon” sesinin geldiği bir ülke
“O ülkeyle falan ne alakamız var kardeşim, bunlar siyasi laflar, biz kurumsal insanlarız” mı dediniz?
Mmm... aslında alakamız var gibi. Hayatı, içine sokulan şapkanın çıkarılıp bakılacağı anı beklemekle geçen tavşanların yaratıcı, çözüm üretici, cesur, kararlı bireyler olabileceklerini düşünüyor musunuz sahiden? Bir de üstüne üstlük başarılı kurumlar oluşturmalarını, riskleri analiz etmelerini, kriz anında bağımsız öngörülerde bulunup hareket etmelerini de istiyoruz tabii .Arada seminerlere de gönderiyoruz ama olmuyor. Çünkü onlar şapkacı amcayı bekliyorlar ve bu arada hallerinden memnun olmaya çalışıyorlar. Kriz falan çıkarsa da “bir şey yok, bir şey yok” diye mezarlıkta ıslık çalıyorlar.
Problem, sevgili tavşan kardeşlerim, şapkada değil, amcada da değil. Problem tavşanlarda. Tavşan dediğin şapkasız olur, çıkarın şapkaları…
Ecmel Ayral
Facebook
Twitter
Instagram
Linkedln
YouTube
'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'
Yorum Yazın