onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Suyun Hafızasında Yolculuk: Nihat Özdal ve Su Seyahatnamesi

etiket Suyun Hafızasında Yolculuk: Nihat Özdal ve Su Seyahatnamesi

Merve Aydın
03.12.2024 - 00:25

Polimat (Polymath)… İnsan zekâsının ve öğrenme isteğinin sınır tanımayan genişliğini tanımlayan bir kavram. Polimat, sanattan bilime, felsefeden tarihe kadar birbirinden farklı alanlarda derinleşen, öğrendiklerini bir bütünlükle anlamlandıran kişilere verilen bir unvan. Antik çağların bilge isimlerinden Rönesans döneminin yaratıcı zihinlerine kadar birçok önemli figür, bu unvanla ölümsüzleşmiştir. Nihat Özdal, farklı alanlarda üretimleri ile bu unvana karşılık gelmeye aday bir isim.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1984 yılında Halfeti’de doğan Nihat Özdal, yalnızca bir yazar ya da şair değil; hayata çok yönlü bir merakla bakan, ilgi alanlarını ezberlerin dışına taşıran sıra dışı biri.

1984 yılında Halfeti’de doğan Nihat Özdal, yalnızca bir yazar ya da şair değil; hayata çok yönlü bir merakla bakan, ilgi alanlarını ezberlerin dışına taşıran sıra dışı biri.

İzmir’de kurduğu Ayzeradant Sanat Galerisi’nin sanat direktörlüğünü yürütmesinin yanında, kimsenin kolay kolay cesaret edemeyeceği kadar özgün konulara yöneliyor. Mesela, ölü gömme ritüelleri ve arkeolojik parfüm şişeleri gibi kültürel miraslarla ilgili koleksiyonlar yapıyor. Düşünsenize, toprak altında kalmış bir parfüm şişesinden insanlık tarihine dair unutulmuş hikâyeler çıkarmaya çalışıyor. Bu, sıradan bir ilgiden çok daha öte, geçmişin izlerini bugüne taşıma ve onlardan yeni anlamlar çıkarma çabası.

Bu tür sıra dışı uğraşları, Özdal’ın normların çok ötesinde bir bakış açısına sahip olduğunu gösteriyor. Birçoğumuzun göz ardı edeceği detaylar onun için bir hazineye dönüşebiliyor. Su Seyahatnamesi de tam bu çok yönlülüğün ve derin algının bir ürünü. Özdal, dünyayı suyun aynasından görerek, bize bu özel yolculuğunu bir tüm samimiyetiyle anlatıyor.

Nihat Özdal’ın suya duyduğu derin ilgi, köklerini hem kişisel geçmişinden hem de hayata dair geliştirdiği sanatsal ve felsefi duruştan alıyor. Halfeti’de, Fırat Nehri’nin kıyısında doğmuş bir şair olarak su, onun hayatında her zaman önemli bir yere sahip olmuş. Bu coğrafyada su, yalnızca bir doğal unsur değil; aynı zamanda yaşamı şekillendiren, hafızaları taşıyan ve kültürleri birleştiren güçlü bir bağdır. Özdal’ın eserlerinde su, çocukluğundan bugüne taşıdığı bu derin bağın izlerini açıkça hissettiriyor.

Ancak onun için su yalnızca bir fiziksel varlık değil; bir anlam katmanı, bir hikâye taşıyıcısı ve bir dönüşüm aracı...

Ancak onun için su yalnızca bir fiziksel varlık değil; bir anlam katmanı, bir hikâye taşıyıcısı ve bir dönüşüm aracı...

Tarih boyunca su, pek çok kültürde yaşamın kaynağı, temizlenmenin ve yeniden başlamanın sembolü olmuştur. Özdal, suyun bu evrensel yönlerini edebiyat ile işleyerek, ona bambaşka bir boyut kazandırıyor. Suyun her hareketinde, her damlasında bir hikâye, bir dönüşüm ve bir bağlantı görüyor. Bu, onun eserlerini benzersiz kılan en önemli özelliklerden biri.

Her nehir, her göl ve her deniz Özdal’ın gözünde ayrı bir hikâye anlatıyor. Amsterdam kanallarındaki su, şehrin hafızasını taşırken; Meke Gölü’nde, kurumuş bir yüzeyde yaşamın ne kadar kırılgan olduğunu görüyor. Midilli’de denizin altına bırakılan taş, yalnızca bir anı değil, geçmişi gelecekle birleştiren bir sembole dönüşüyor. Bu yaklaşım, suyun hem somut bir kaynak hem de soyut bir anlatıcı olduğunu ortaya koyuyor.

Özdal’ın suya olan ilgisi yalnızca estetik bir hayranlıkla sınırlı değil. Suya bakışı, ekolojik hassasiyeti de içinde barındırıyor. Kuruyan göller, değişen nehirler gibi olaylara duyduğu tanıklık, onun bu kırılganlığı bir sanatçı duyarlılığıyla ele almasına ve okuyucuya bunu hissettirmesine vesile oluyor. Su, Özdal için yalnızca bir anlatı aracı değil; yaşamın döngüselliğini ve insanoğlunun bu döngüdeki yerini anlamak için bir yol gösterici.

Onun suya duyduğu bağlılık, ritüellerle de kendini gösteriyor. Midilli’de denizin altına bırakılan bir taş, Özdal için sadece bir anı değil; insanlık geçmişinin sessiz bir yankısı, geleceğe uzanan bir iz. Su, onun için bir bağ, bir hafıza ve bir anlam... Bu bağ, yalnızca bir sanatçının estetik yaratımını değil, bir düşünürün derin gözlemlerini de içinde barındırıyor.

Nihat Özdal’ın suyla kurduğu bu ilişki, yaşamın en temel unsurlarına ve insanın doğayla olan bağlarına dair sorgulamalara dayanıyor. Bu bağlantı, onun sanatını evrensel bir boyuta taşırken, suyu bir metaforun ötesine geçirip bir yaşam felsefesine dönüştürüyor. Su Seyahatnamesi, bu anlayışın en güçlü yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

“Su, sadece bir akış değil, aynı zamanda her şeyin başladığı ve döndüğü yer” diyor Nihat Özdal. Su Seyahatnamesi, tam da bu bakış açısıyla suyun hafızasında bir yolculuğa çıkarıyor. “Bir nehrin hafızasında yalnızca akış değil; taşların, kıyıların ve zamanın izleri saklıdır” diyerek, suyun sadece fiziksel değil, duygusal ve tarihsel anlamlarını da okura dipnot olarak veriyor.

En çok etkilendiğim sözleriyse, “kaybolmanın özgürlüğü, bilmediğin bir suyun kenarında otururken başlar.” Bu kitabı elinize aldığınızda, her bir damlada geçmişten bir iz, her bir akışta geleceğe bir mesaj bulacaksınız. Su Seyahatnamesi, yazarın anlık günlükleri, seyahat notları ve su aracılığıyla eşsiz bir yolculuğa davet…

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
2
1
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam