Şeyda Betül Kılıç Yazio: İnsana Düşman Olarak Zaman Yeterse...
Koşturarak yaşayan insan türü için en büyük düşman zaman gibi algılanmaya başlayalı yüzyıllar geçti. İnsanın zamana kaş çatması ve bir o kadar da ondan korkması insan için ne kadar çatışmalı… Acıdan kaçan, hazza koşan, değerlerini hedeflerine değişen türümüz başka nasıl yok olabilirdi ki?
Belki de birbirine benzemeyen günler yaşayamayacağız.
Ulaşacağımız onca şeye şimdi andan bir kararlılıkla değil, geçmişin öcüyle, geleceğin kaygısıyla ulaşacağımız yanılgısı kimde yok ki?
Koşmalıyız. Kimseye vakit kalmamalı. Daha çok çalışmaya, daha az uyumaya, daha az sosyalleşmeye süslü mazeretler vermeliyiz. Biz büyük insanlarız. Toplumun bize ihtiyacı var. Hepimiz tek rengiz. Fazladan planlara yetişmek şanımızdandır. Hırsı severiz, zira hırs zamana yetişmek için iyi bir kamçıdır. Bilgi ötesi yaşayacaktık hani? Bilmekten yaşamaya, yaşamaktan anlamaya niyetliydik.
Atila İlhan şiirinde okuyunca içim ezilmişti; ‘’haftalar ellerimde ufalanıyor’’ Daha yavaş, daha sade, daha farkındalıklı olmak, kendimizle ilgili kaç kabulü birden barındırıyor? Zamanı ziyan etmemeyi öğrenmenin yolu, hızlanmak, şeylerin içini boşaltmak değil, bilakis, zamanı ziyan etmemek, onu gerçekten tüm farkındalığımızla ve hak ettiği gibi değerlerimizle yaşamakla olmalı.
Zaman, önceliklere biçim verendir.
Hatta yapışmadığımız acılarımızı izin verirsek renklendirir. Biçim verdiklerini de zaman ilerledikçe tekrar biçimlendirir. Akışına kızamazsınız. Hızla akan zaman karşısında, kıymeti kendinden ne varsa onlara sarılmak iyi bir çözümdür. Yıllar içinde farklılıklara uğramasına rağmen içtenliğini kaybetmeyen dostluklar gibi… Eskiyi nostalji yapan da bu anlamlı süreklilik değil midir?
Zaman insansızlaşmaya programlıdır. İnsan zamanla varken zaman insansız da boylamasına hikayesini yazmaya devam eder. Çağ değişti. Dijital yerliler dijital göçmenlerden kaçacak yer arıyorlar. İnsanları robotlaştıran, robotları insanlaştıran çağ… Acaba sanıldığı gibi robotlar zamanı daha işlevsel kullanacaklar mı, henüz net değil. Zamandan insanı çıkarınca ne olacak bilmiyoruz. Düşünme hızı, karar verme milisaniyesi insandan robota yükleniyor. İnsandaki bazı takılma ve hataları ne kadar minimize edersek, hisleri duyguları devre dışı bırakırsak o kadar zamansızlığa meydan okuruz zannı henüz yaygın. Peki insan beyninde karardan önce gelen davranış motivasyonunu robotlara yükleyebilecek miyiz? Vicdanı, bağışlamayı… Duyguların ömrünü, barışa adanmışlığı, yardımseverliği, aşkı ne yapacağız? Evet zaman mühim değer, fakat onun akışında elimizden akıp gidenleri kim geri getirecek?
Yorum Yazın