Görüş Bildir
Haberler
Serda Kranda Yazio: "Sonsuza Dek Mutlu Yaşamak Ancak Anbean Mümkündür”

etiket Serda Kranda Yazio: "Sonsuza Dek Mutlu Yaşamak Ancak Anbean Mümkündür”

Serda Kranda
17.01.2022 - 10:24 Son Güncelleme: 22.01.2022 - 21:22

Dün gece Instagram’da Yazar, Editör Selda Terek ile Bütünsel Sağlık ve Wellbeing Uzmanı Ebru Şinik’in canlı yayını vardı. İki çok sevdiğim kadın bir arada, keyifle ve nezaketle bilgilerini paylaştılar... O kadar huzurlu dakikalardı ki. Ne moral bozdular ne önerileriyle eksik hissettirdiler ne de herhangi bir sınır aşımları oldu. Böylesi huzurlu bir yayında, alttan akan yorumların bazıları o kadar ilgimi çekti ki bu konu üzerine düşünürken buldum kendimi.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Hayatta kimileri mutsuzluk alanında kalmak isterken kimileri de mutluluk alanını tutar.

Hayatta kimileri mutsuzluk alanında kalmak isterken kimileri de mutluluk alanını tutar.

Bu bir tercih olabilir mi? Evet. Çünkü artık biliyoruz ki hiçbir duygu süreklilik arz etmez. Duygular, haller, durumlar geçicidir.  Bir öyle hissedersin bir böyle. Bir de merkezin vardır. Çeşitli duygularda gezer dolaşır, oraya geri dönersin.

Örneğin geceki yayında birkaç izleyici, varlık alanlarını bizim kızları kınadıkları bir alan olarak kurmuşlardı. Evet, onları kınıyorlardı: bunları konuşacağınıza ekonomi konuşun. Biz yiyecek ekmek bulamıyoruz siz şımarık şımarık bunları konuşuyorsunuz. Avokado kaç para senin haberin var mı. Yani ellerinden gelse dernek kuracaklar: Kimse Bir An Bile Mutlu Olmasın Derneği

Negatiflik Kimyasal Atıkları Yakındaki Dereye Boşaltan Bir Fabrikadır

Negatiflik Kimyasal Atıkları Yakındaki Dereye Boşaltan Bir Fabrikadır

Sizin niyet fabrikanız ne üretiyor. Seri üretim. On bin adet kin tohumu, yüz bin ton katılık, kırk bin adet iğrenme… Paketlemeye bakalım. Ürün adı: Hakaret, saldırganlık, kötücüllük… Hadi içindekiler kısmına da bakalım: Yetersizlik, cehalet, karanlık, suçluluk duygusu, ihmal edilmişlik, hınç, hırs, kıskançlık, korku, güvensizlik… Hadi şimdi markete gidelim. Kim bu ürünleri almak ister ki? Kim rağbet gösterir bunlara? Kim bunları üretmek ister?

Huşu Atmosferdeki Bir Gaz Gibidir Her Nefesinizde İçinize Çekersiniz

Huşu Atmosferdeki Bir Gaz Gibidir Her Nefesinizde İçinize Çekersiniz

Huşu belki de kimilerinin alerjisi olduğu bir şeydir. Huşu intoleransı. Herkese iyi gelen şey, ona yaramıyor. Neden? Sindiremiyor. İçinde acayip bir kazan var ve o kaynadıkça intolerans devam edecek. Ve o kazanın kaynamasını durdurmak mümkün.

Hadi Şimdi Güzel Şeylerden Bahsedelim

Hadi Şimdi Güzel Şeylerden Bahsedelim

Öncelikle bir tanım yapalım.

Huşu Nedir? Huşu, yaratılışın azameti, yüceliği, ilahiliği karşısında kendi değerini de değersizliğini de bilmek; bu ikilik sebebiyle daima saygılı, edepli ve huzur içinde mütevekkil olmak halidir. Kişi şunu bilir: ben, o, hepimiz, şuradaki hatmi çiçeği, geçen gün belgeselde gördüğüm kar leoparı ve şu aniden yağan yağmur… hepimiz, her şey hep birlikte biziz. Ve biz olmak, ben olmaktan evladır. Bunun bilincinde ve kabulünde olmak da insana ilahi bir coşku verir. Her an böyle hissedemezsin ama o duygu her an oradadır. Her ihtiyaç duyduğunda sana kendini gösterir ya da sen, onunla yeniden kucaklaşmayı tercih edersin… Ve elbette kişisel sorumluluğunu alır, onunla kucaklaşabilmenin yollarını artık öğrenirsin.

Huşu yanında vecd hediyesiyle gelir. Vecd yüce kurgunun bir parçası olduğumuzu hissettiğimiz o anlardır. Doğal bir huzur, saf bir neşe, emin bir sakinlik ve adil bir mutluluk halidir. Hissederiz. Ne olduğunu bilemesek, adını koyamasak da hissederiz. Vecd, gelir gider… Gelir gider… O bizi düzenli olarak ziyaret eder… Her gelişinde bir daha dengeler, düzenler ve yeniden başlatır.

Nitekim tarihçi yazar Margaret Bonnano’nun şu sözü de bunları destekler gibidir, “Sonsuza dek mutlu yaşamak ancak anbean mümkündür.”

Yukarıdaki Açık Büfe

Yukarıdaki Açık Büfe

Mentorüm ve öğretmenim, Yaşamın Direksiyonunda Atölyesi’nin yaratıcısı Jungien Koç Şebnem Toker, yukarılardaki açık büfeyi işaret eder, hatırlatır. O açık büfeden tabağımıza alabileceğimiz şeylerin kendi tercihimiz olduğunu söyler.

O açık büfede neler olduğunu bilmek ve istediğimizde oradan tabağımıza güzel şeyler almak mümkün. Az önceki fabrikanın yenisini kuralım mı beraber? Hadi gidelim açık büfeden kendi hammaddelerimizi alalım.

Neşe ve güvenden mamul dostluk, anlayış ve sevecenlikten mamul ilgi, iyimserlik ve esneklikten mamul huzur, akıl ve niyetten mamul umut, güzellik ve estetikten mamul öz bakım, inanç ve emekten mamul yeni gerçeklik ihtimalleri. Ve mukavemet. duyarlılık. hassasiyet. nezaket. zarafet.  O kadar güzel malzemeler ve ürünler var ki açık büfede… Seç, beğen, al, kullan.

Nereye bakarsak orayı görürüz; oraya nasıl bakarsak, öyle görürüz.

Bu anlattıklarım size Polyannacılık gibi mi geliyor. Hayır. Yaradılışın en eski izahı. Osho der ki, “Her şeyi kabul eden insan neşeli olur… Böyle birisi şükran dolu olur; var oluşa şükran duyar, bütünlüğe şükran duyar, bu kişi en üstündür.” Üstelik en başta da konuştuğumuz gibi, duygular geçicidir, haller geçicidir; kalıcı olan niyet ve bakış açısıdır.

Yani, fabrikanın manifestosu.  Hayatın hangi tarafında olacağımız kararı.

İçeriğin Devamı Aşağıda

“Kalbiniz başkalarına açık olmadığında, size de açık olmaz.”

“Kalbiniz başkalarına açık olmadığında, size de açık olmaz.”

Böyle diyor Yogi Bhajan.  Ben de bunun üç boyutlu bir açıklık olduğunu düşünüyorum. Kendime, başkalarına ve yaratılışa açıklık. Belki tam bu noktada farkındalıktan, kendi iç antenimizin çektiği yayınlardan/frekanslardan bahsetmek de konuyu derinleştirmede iyi olabilirdi. Ancak ufak ufak metni kapamak gerektiğini de hissediyorum.

Dünkü yayının konuğu Ebru Şinik, “Her ısırık bir seçim her hareket şansı bir fırsattır” der. Hadi Ebru’nun sağlıklı yaşam üzerine söylediği bu sözleri alalım ve bu yazının da mottosu yapalım:

“Her ısırık bir seçim, her hareket şansı bir fırsattır.”

Isırmadan ve harekete geçmeden önce düşünmek için şahane bir tavsiye.

Twitter

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
5
2
1
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
ersan-sariyildiz

Güzel ve naif bir yazı daha. Ellerinize sağlık.