Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Serda Kranda Yazio: Berbat Bir İlişkiyi Anlama Kılavuzu
Aslı Perker’in yeni romanı Ayrılığın İlk Günü, Epsilon Yayınevi etiketiyle yayımlandı. Kitap, aslında tam olarak sevgilisi de olmayan sevgilisinden nihayet ayrı durmayı başaran bir kadının, ayrılıktaki ilk gününü saat saat anlatıyor. Kendi içindeki draması ve komedisiyle zevkle okunan ve beraberinde de yeni ilişki türleri hakkında düşündüren bir roman. Aslı Perker şakayla karışık, bu kitabın ayrıldıktan sonra değil ilişkinin ilk günlerinde okunmasını tavsiye ediyor.
Yazarla kahkahalarımı tutamadığım bir röportaj yaptık. Aslında daha bir sürü şey anlattı ama buraya bu kadarını alabildim... Kitabı okumuş biri olarak Aslı Perker’e katılıyorum. Bu kitabı, ilişkinizin başlarında okuyun.
-Kitapta en ilgimi çeken şeylerden biri yeni romanınızın konusuydu. Kitap başladığında önce biraz zorlandım. Kim konuşuyor, kim kime ne diyor gibi. Ne yapmak istediğinizi anladığım zamansa artık zevkle okuma faslı başladı benim için. Klişe bir şeyle mi uğraşıyorum gibi bir duyguya kapıldınız mı hiç? Yani ayrılığın ilk günü, ayrılık acısı... İnsanlar bunu niye okusun ki diye düşündünüz mü?
-Bir vakitler Sertap Erener’in şarkısıyla dillere düşmüş bir zor kadın kavramı vardı. Ama bugün geldiğimiz noktada da bir berbat erkek kavramı var ve bu hiç konuşulmuyor.
Hiç. Konuşulduğu zaman da kızıyorlar, erkeklerden epey sert tepkiler alıyorum. Sizin bildiğiniz üç kişiyle değerlendirmeyin diyorlar. İstatistikler var önümüzde, madem öyle değil, niçin kadın cinayetlerine karşı bu kadar kampanya yapılıyor? Şiddetten kastımız sadece, bir adamın bir kadını katletmesi mi? Tabii ki büyük oranda fiziksel şiddet göstermesi ama psikolojik şiddeti hiç mi saymıyoruz? Bir ömür dayak yememiş ama kocasının baskısı altında psikolojik şiddetle yaşamayı öğrenmiş kadın var. Şimdi biz buna o iyi ya mı diyoruz! Tamam o bir çeşidi, ghostingi var love bombingi var, bunları ben uydurmadım, bunlar evrensel kavramlar. Bunlar da bir tür yıkıcı eylem değil mi? Hadi, tamam şiddet demeyelim ama karşındakini umursamamak demek, eğer bir ilişki içerisindeysen yıkıcı eylemdir. Değil mi?
- Bakınca kadınlar tuhaf bir onurluluk ve o medenilik zorlamasıyla sınanıyorlar. Takılıyoruz hali... Ama bu içeride çok incitici. Bana öyle geliyor ki biz kadınlar bu aşk meselesini erkeklere nazaran çok daha fazla romantize ediyoruz. Bu açıdan sizce erkeklerin bu işlere nasıl bakmaya ihtiyacı var? Erkeklerin bir an evvel farkına varması gereken şeyler neler olabilir?
- Erkekliğin tarihsel sürecini, bu dönüşümü nasıl yorumluyorsunuz? Mesela ben şimdi kendi babama bakıyorum. Adam ne güzel akşam eve gelirken portakalını alırdı, annemi arardı bir şey lazım mı diye, falan saygılı, ince. Gayet muhteşem bir erkekti. O erkeklerden bu erkeklere nasıl gelindi sizce?
Bence bu soru çok doğru bir soru. Bunun cevabı bende olamaz ama ben kendi halinde bir yazar olarak konuşacak olursam teknoloji ve sosyal medya diyebilirim. İlişkilerin çok kolaylaştığı bir dönem. Bizim okuma gruplarındaki biri dedi ki “Kızıma sorarsan 40 tane ilişkisi olmuş Instagram’dan. Ama burada başladı burada bitti. Bana sorarsan sıfır ilişkisi oldu” diyor. Jenerasyon farkı da devreye giriyor tabii. Ama ona sorarsan o orada çok yoğun bir şeyler yaşadı. Çok yükseldi orada. Orada karşılıklı öpücükler, günaydın sevgilimler yaşandı. Ama gerçek bir ilişki miydi hayır.
Zaten muhtemelen ilişiklerinin %50’si şu an böyledir. %50’si eğer gerçek ilişkiler ise %50’si zaten sosyal medya üzerinden yaşanan karşılıklı kalplerle, emojilerle, gülücüklerle, alevlerle, alkışlarla, gözlüklü cool adam emojileriyle yaşanan ilişkilerden bahsediyoruz. Katalog var ellerinde zaten. Artık o eşleştirme aplikasyonlarına gerek bile yok. Benim elimdeki şu telefon, istersem benim için bir katalogdur. Şimdi üç kişiye buradan onunla ilgilendiğim mesajını sadece beğeni yaparak gönderebilirim. Bir ilişkiye ben bu akşam başlayabilirim, ne kadar tuhaf. Böyle bir şey olabilir mi? Yerimden bile kalkmıyorum, tembel işi. Peki sonra da zaten ne olacak basit bir şekilde muhtemelen bitecek. Bu işte bunu çok fazla kadınlar yapmıyor genelde erkekler yapıyor. Bu hep böyle oldu. Yanlış mı? Hep böyle oldu...
- Çok doğru.
Erkekler her zaman daha fazla aşk yaşama peşinde oldu. Çok eşlilik peşinde oldu. Bu yeni bir şey değil. Erkekler hep böyleydi.
HAYATIN ’PUK KODU’: GERÇEKLER VE GERÇEĞİ KABUL ETMEK.
- “Ben onunla arkadaş olmak istemiyorum, sevgili olmak istiyorum” diyen kahramanımız güçlü de biri, bunu hem itiraf ediyor hem de kendine kızıyor ve utanıyor da. Sonra “Tek ihtiyacım olan şey ümitsizlik” diyor. İlerleyen sayfalarda karakterlerden birine de “Gerçek şifadır,” dedirtiyorsunuz. Kahramanımız bütün o feministliğine, rasyonalistliğine, çok akıllı ve muhteşem bir zeminin olmasına rağmen ruhsal olarak çok tatlı sürünüyor... Peki ama acı verici gerçekler nasıl kabul edilir?
- Kitapta diyorsunuz ki “Hatırlamak yasaklansın, aşk rezillik, âşık olmak yasaklansın.” Aşkın kendi çünkü çok büyük bir sabotajcı.” Şimdi bir yanda gerçek, bir yanda da aşk olduğu zaman bu ikisi nasıl dengelenir? Orada akıl da biraz gidiyor çünkü.
Aşk kazanır. Aşk kazanıyor çünkü çok güçlü bir duygu. Aşk bence gerçekten her şeyi unutmanıza sebep oluyor. Gözümüzü kör edecek bir etkiye sahip. Ve bence bu duygular da yaşanmalı. Her şey olduğu zaman ve olduğu gibi yaşanmalı. En ham haliyle yaşanmalı. Keder mi hiçbir şey mi deseler ben kederi tercih ederim. Çünkü hiçbir şey yaşamamak, hep gerçekte durmak, hep mantığı takip etmek de seni duygularından arındırır. Yapacağın pek çok şeyi yapmazsın. Aman hata yapmayayım dersin, gerçek bu dersin oysa hatalarımızla büyüyoruz.
Hatalarımızdan çok şey öğreniyoruz. Evet, acı çekiyoruz ama zaten bu hayata her gün çok mutlu olmaya gelmedik. Herhalde acı çekeceğiz. Hani diyorlar ya insan ömrü çok kısa diye bence ömür çok uzun. Başka türlü nasıl geçer bu kadar yıl. Sadece o yaşanan şeyi hakkıyla da yaşamak lazım. Ve “Merak etmeyin geçecek!” demek istiyorum. Sakin olun, panik yapmayın, gaz maskelerinizi takın, geçecek. Aşksa hakikaten bu işin kimyası, geçecek. Aşksa geçecek dolayısıyla aşk acısıysa da geçecek. Bunu bilin. Bu bir rahatlatsın. Zaman var, merak etmeyin. Hiçbir şey de kaçmıyor. Belki üç beş şey öğreneceğiz. Kendimize birkaç şey katacağız. Bir sonrakinde faydalı olacak. Sakin. Her şey olur, her şey biter. Her şey insan için. Hiçbir şeyi hesaplayamıyoruz.
- Hikâyede seçtiğiniz vakalar çok tatlı. Yani adamın atakları ve kızın kendi bulduğu yeni pozisyon almalar falan. Bu kısmı çalıştınız mı, hangi durumları ele alacağınızı yani, yoksa doğaçlama mı gerçekleşti?
- Peki böyle bir hikâye yazmak, olmak sizde de bir şeyleri fark etmeye yaradı mı?
Tabii çok. Hatta o kadar yaradı ki çok rahatsızlık duydum, şimdi artık okumak istemiyorum. Çünkü çok sinirleniyorum, geçmişe dönük sinirleniyorum mesela. Halbuki geçmiş bitmiş, daha artık nesini yaşıyorsun. Okuyunca tetikleniyorum, sinirleniyorum ama bir yandan da hatırlatması çok iyi oluyor. İnsan aslında bu kadar da saftirik, unutabilirsin: Neler oldu, neler yaşandı... Unutulabilir. O bakımdan bir kılavuz gibi. Aslında şunu tavsiye edebilirim: Bu kitabı ayrılanlardan çok yeni ilişkiye başlayanlar okumalı. Bu gerçekleri önden bilmenin bence çok faydası var.
Yorum Yazın