Görüş Bildir
Haberler
Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı'nın Ses Getiren Kitabı: Konuşulmayan Erkeklik

etiket Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı'nın Ses Getiren Kitabı: Konuşulmayan Erkeklik

Cenk Dağcı
08.07.2024 - 20:23 Son Güncelleme: 08.07.2024 - 22:55

Bir tıp doktoru, cerrah ve akademisyenim. 23 yıllık doktorluk kariyerimde, ürolojik hastalıklar, tümörler, kapalı (laparoskopik) ameliyatlar ve robotik cerrahi konularında uzmanlaştım. 

25 yıldan uzun sürede on bine yakın hasta görmüş bir ürolog olarak söyleyebilirim ki erkekler, özellikle “erkeklik” ile ilgili konular söz konusu olduğunda ne yapacağını bilmiyor. Erkeklikle ilgili konularda erkekler, doktora gitmek yerine bir arkadaştan veya internetten bilgi alıp, tedaviye bu eksik ve yarım bilgiyle karar verip, internet üstünden, bitkisel ilaç adı altında satılan, ne olduğu bilinmeyen takviyelerle veya eczaneye giderek aldığı ilaçlarla el yordamıyla tedavisini düzenliyor. Bu yaygın davranış biçimi yanlış hatta zarar verici boyutlara ulaşan toplumsal problemler yaratıyor. En hafifinden, kişi tedavi olduğunu zannederken, basit bir şekilde halledilecek hastalıklar gözden kaçabiliyor ve ileride ciddi sorunlar yaratabiliyor. Bu kitabın, bu yanlış davranış kalıplarının da düzelmesine yardımcı olacağını ümit ediyorum.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Kitabımın başlığı "Konuşulmayan Erkeklik". Erkeklik neden konuşulmuyor? Erkekler konuşacaksa bu kadınlar sayesinde olacak.

Kitabımın başlığı "Konuşulmayan Erkeklik". Erkeklik neden konuşulmuyor? Erkekler konuşacaksa bu kadınlar sayesinde olacak.

Konu sağlık olduğunda, erkeklerin sorunlarını kendine saklama davranış kalıbı daha da belirgin hâle gelir. Hele bir de sertleşme güçlüğü gibi bir cinsel işlev sorunuysa mesele, hem partnerimizin hem de toplumun erkek fertlerinin gözündeki imajımızı, gücümüzü, statümüzü riske atmaktansa neredeyse “ölürüm daha iyi” gibi mantıktan uzak savunmalarla sorunlarımızı paylaşmaktan geri durabiliyoruz. 

Bu kitapta “erkeklik” ile ilgili yanlış bilinen konuları, özellikle soru cevap şeklinde, çok daha kolay anlaşılabilir bir şekilde anlattım. Bu kitabın sadece erkekler için değil, çevresindeki erkekleri (eş, kardeş, baba, vb.) anlamak isteyen tüm kadınlar için de pratik, faydalı  bilgiler içerdiğini ve konuşulmayan hatta tabu sayılan konuların aydınlatıldığı bir kaynak olacağını ümit ediyorum. Bu bağlamda, kitabımın konusu daha çok erkeklerle ilgili gibi görünse de sonuçları itibariyle belki de kadınları daha çok ilgilendiriyor.  

Kadınların her şeyini rahatça anlatabilecekleri yakın kız arkadaşları vardır mesela. Oysa erkekler kimseyi sorunlarını anlatabilecek kadar yakın görmezler ve “Sıkıntımı paylaşabileceğim kimse yok.” diye düşünebilirler. Yakın erkek arkadaş da sonuçta erkektir ve bir nevi rakiptir; hiç kimse rakibinin onun eksik yanlarını bilmesini, rakibi karşısında “zayıf” ya da “güçsüz” duruma düşmeyi istemez.  

Erkeklerin sorunlarını konuşmama sebeplerinden biri de kimseye yük olmamak gibi görünüyor. Karşımızdakini üzmemek, endişelendirmemek ya da onu baskı altına alıp yardım etmek zorunda bırakmamak gayesiyle konuşmadığımız oluyor. “Zaten onun kendi sorunları varken neden bir de benim sorunuma kafa yorsun ki?” gibi fazla düşünceli bir tavırla bazen yıllarca hiç konuşmayabiliyor erkekler.

Simone de Beauvoir ‘ın “Kadın olarak doğulmaz, kadın olunur.” düşüncesini erkekler için de söylüyorsunuz. Toplumsal ezberler ve baskılardan uzak nasıl erkek olunur?

Simone de Beauvoir ‘ın “Kadın olarak doğulmaz, kadın olunur.” düşüncesini erkekler için de söylüyorsunuz. Toplumsal ezberler ve baskılardan uzak nasıl erkek olunur?

XY kromozomuna sahip olmanız, biyolojik açıdan sizi erkek yapar. Fakat “erkek olmak” kavramsal açıdan bundan çok daha fazlasıdır. Doğumdan itibaren gelişen fiziksel ve anatomik özelliklerin yanı sıra psikolojik ve sosyokültürel birçok unsuru da barındırır. 

Sosyal Öğrenme Teorisi’ni öne süren psikolog Albert Bandura’ya göre erkekler, kendi toplumsal rolünü ve dolayısıyla erkekliğini çocukluktan itibaren çevrelerini izleyip taklit ederek öğrenir. Aile içinde kız çocukları için model alınacak en yakın birey anneyken erkek çocuklarda bu durum farklılıklar gösterir. 

Freud tarzı düşünceyi feminist bakış açısıyla yorumlayan Nancy Chodorow’a göre anne, erkek çocuğunu kendinden kopması ve yaşına göre bazen çok da uygun olmayan bir erkek rolü edinmesi için bizzat zorlar. Erkek çocuk, erkek kimliği modelini ilk olarak babasından ve yakın çevresindeki yetişkin erkeklerden öğrenir. Fakat babanın anneye göre çoğunlukla daha uzakta olması, erkek çocuk açısından zorluklar yaratır. İşte tam da bu sebepten erkekler kadınlardan daha zor cinsiyetleri ile tanışırlar ve bu nedenle aslında “erkek olmak” “kadın olmak” tan çok daha uzun bir süreç gerektirir.

Anatomi kader midir?

Freud, Napolyon’un, “Coğrafya kaderdir,” sözüne gönderme yaparak, “Anatomi kaderdir,” demişti. Freud’a göre erkek ve kadınların anatomik farklılıkları psikolojik sonuçları da beraberinde getirir. Mesela erkek bilinçaltında erkekliğini kaybetme ve hadım edilme korkusu ile yaşar.

Komadan uyanan erkekle kadının farkı

Komadan uyanan erkekle kadının farkı

Richard Linklater’ın yönettiği, başrollerinde Ethan Hawke ve Julie Delpy’nin oynadığı Gün Batmadan (Before Sunset) adlı filmdeki yoğun bakım hemşiresi, kaza geçirip komaya giren kadınların uyandıklarında ilk olarak ailelerini ve başka yaralanan olup olmadığını sorduklarını anlatır. Aynı durumda bilin bakalım erkeklerin ilk yaptığı ne oluyormuş? Cinsel organları yerinde mi diye kontrol etmek! Tabii bu bir film ama gerçekte de aynısının olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söyleyebilirim. Zira bugüne kadar sayısız özel sohbette birçok erkeğin, “Erkekliğim olmadan yaşamanın ne anlamı var?” anlamına gelen ifadeler kullandığına şahit oldum. Belki de erkekler kadınlardan farklı olarak erkekliklerine gereğinden fazla anlam yüklüyorlar. 

Anne karnındaki ilk 6 haftada hepimiz kadındık! 

Sperm, döllemeyi takiben kadın yumurtasıyla rahim içinde birleştikten sonra zigot oluşur. Ardından zigot’un bölünmesi ve büyümesiyle embriyo meydana gelir. Embriyo ilk 6 hafta boyunca dişilerin vücut yapısına benzer bir gelişim izler. Başka bir deyişle, embriyo sanki dişi olacakmış gibi gelişmeye başlar. Bunun sebebi, erkeklik hormonunun henüz salgılanmaya başlamamış olmasıdır. 

Bu durum, erkek cinsiyetini belirleyen Y kromozomunun üzerindeki genlerin altıncı haftada aktif hâle gelip yüksek dozda erkeklik hormonu (testosteron) salgılanmaya başlamasıyla değişir. Hücreler erkek cinsiyeti yönünde farklılaştıkça embriyo değişmeye başlar. Testosterondan sorumlu Leydig hücreleri bu dönemde oluşur ve erkeklik hormonu üretir. Üretilen erkeklik hormonu, dişi cinsel organlarının oluşumundan sorumlu Müller kanalının gelişimini baskılar ve anne karnında zaman içinde erkek cinsel organlarını oluşturacak olan Wolf kanalının gelişimini destekler. Testislerin iyice gelişmesiyle testosteron salgısı daha da artar, bu da embriyonun erkek özelliklerini kazanmasını iyice hızlandırır.

Haz duygusundan bahsetmek istiyorum. Bu konuda ortada birçok mit dolaşıyor. Kadın ve erkeğin haz duymalarında ne gibi farklılıklar var. Erkekler hazzı nasıl yaşıyor?

Haz duygusundan bahsetmek istiyorum. Bu konuda ortada birçok mit dolaşıyor. Kadın ve erkeğin haz duymalarında ne gibi farklılıklar var. Erkekler hazzı nasıl yaşıyor?

Erkek orgazmı: Kadınlar beyinde, erkekler peniste orgazm yaşar: YANLIŞ!
Kadınlarda, erkeklerden farklı olarak meni boşalması benzeri bir “boşalma” olmadığından çoğunlukta, “Kadınlar beyinde, erkekler peniste orgazm yaşar,” inanışı vardır. Kesinlikle yanlış olan bu inanışı düzeltmek isterim. Evet, erkekler orgazmı çoğunlukla boşalma (ejakülasyon) ile beraber hissederler ve bu duruma bağlı olarak orgazmın sadece penis bölgesiyle ve boşalma ilgili olduğu düşünülebilir ama işin gerçeği hiç de öyle değil. Aslında orgazm, erkeklerin bacakları arasında gerçekleşmez. Erkek orgazmı bu yanlış inanışın aksine aşağılarda değil, çok daha yukarılarda gerçekleşir: Beynimizde! Beyin, orgazm sırasında yaşanan karmaşık duygu ve zevk organizasyonunu yapabilecek tek organdır. Orgazm için ereksiyon ya da boşalma şart değildir. Kuru orgazm denen kavram, boşalma olmadan olan orgazmdır. 

Okurken cidden çok şaşırdım. Kadınlarda prostat var mı?

Kadınlarda adı prostat olan bir organ yoktur hatta vücuttaki yeri ve şekil olarak da benzer bir organ yoktur fakat biyolojik köken olarak benzer fonksiyon gören bir organ vardır. Bu organın adı “Skene bezi”dir ve tıpkı prostat gibi cinsellik sırasında bazı salgılar üretir. Aslında bu salgı bezinin tanımı, Skene isimli bir jinekoloji uzmanı tarafından 1880’li yıllarda yapılmıştır. Bunu takip eden yüz yıldan fazla sürede fonksiyonları çok anlaşılmamıştır. 1999 yılında bir patolog olan Milan Zaviacic tarafından ayrıntılı bir araştırmayla detaylı bilgi sahibi olmamız mümkün olmuştur. Erkeklerdeki prostata benzer olarak kadın prostatı (Skene bezi), prostat spesifik antijen (PSA), asit fosfataz, glikoprotein ve fruktoz gibi maddeler salgılar. 

Kadın prostatı 1-3cm arasında boya ve 2,6-5,2g. arasında ağırlığa sahiptir. İdrar kanalıyla vajinal duvar arasında bulunur ve orgazm sırasında sıvı salgılar. Kadınların orgazm sırasında salgıladığı sıvı miktarı çok değişkendir, 3-50ml arasında değişir. Bilimsel çalışmalar göstermiştir ki kadınların %6-40’ı, orgazm sırasında erkekteki ejakülasyon benzeri bir boşalma yaşadıklarını belirtirler.

Ürolog ve parmak meselesi: Erkeklerde, parmakla prostat muayenesi korkusu

Ürolog ve parmak meselesi: Erkeklerde, parmakla prostat muayenesi korkusu

Prostat kanserinin erken teşhisinde kilit rol oynayan, her erkeğin özellikle 50 yaşından sonra rutin olarak yılda bir kez yaptırmasını önerdiğim parmakla prostat muayenesi, pek çok erkeğin köşe bucak kaçtığı bir yöntem. Bir erkeğin hayatında belki en çok korktuğu konulardan. Hatta bırakın yaptırmayı, konuşmaktan bile çekindiği en önemli korkularından biridir parmakla prostat muayenesi. Bununla beraber kadınlar, çok da zor olmayan parmakla prostat muayenesinden erkeklerin neden bu kadar çekindiğini anlamakta zorlanırlar. Zira rutin olarak, sıklıkla yaptırdıkları kadın hastalıkları muayenesi, prostat muayenesine göre çok daha zor ve acı verici bir muayenedir.  

Hayat kurtaran parmak  

Geçenlerde çok sevdiğim bir dostum, 50 yaşında mutlaka prostat muayenesi olması gerektiğini söylediğimde, “Bu teknoloji çağında yok mu bir film, muayene yerine geçecek, hâlâ mı parmak?” diye sitem etmişti. Aslında haklılık payı vardı ama maalesef parmakla muayene halen önemli. Zira prostat kanserlerinin %15’e yakını ne filmde ne de kan tahlilinde belirti verir, sadece parmak muayenesiyle tespit edilir. Bunun yanında, parmakla prostat muayene yönteminin basitliğiyle yol açtığı korku arasındaki ters orantı dikkat çekicidir zira esasında bu muayene yalnızca 10-15 saniye sürer. Basit, ekonomik ve hızlıdır; ağrısı, acısı yoktur. Birçok kan tahlili ve radyolojik incelemenin gösteremediği kanserleri tespit etmeyi sağlar ve en önemlisi “hayat kurtarıcıdır.”  

Aslında prostat muayenesi, diğer organ muayenelerinden çok farklı olmamasına rağmen psikolojik nedenlerle algısı daha farklı ve homofobik bir algıyla yaklaşılıyor. Diğer yandan, toplumda dini ve kültürel etkiler altında gelişen en yaygın öğreti, anal bölgenin yasaklı, ayıp, günah sayılan bir bölge kabul edilmesi, gizlenmesi, saklanması yönündedir; yani anüs tabulaştırılır. Nitekim anüsü ilgilendiren konuların erkekler arasında sıklıkla espri malzemesi yapıldığına da şahit oluruz. Kişi kendi kaçınmasını doğal bulursa makattan muayene olan hemcinslerine alaycı yaklaşımlarla sataşabilir hatta daha da ileri giderek onları eşcinsel olmakla itham eden sözler sarf edebilir.  

Kanserlerde erken tanının hayat kurtarıcı olduğunu herkesin bilip kabul ettiği bu yüzyılda, örneğin kadınlar meme kanseri taraması için yapılan elle muayene ve mamografiye bu kadar heves gösterirken, erkekler niçin neredeyse ölmek pahasına prostat kontrollerini yaptırmaktan bu kadar kaçınıp korkuyorlar?  

Sonuçta sebep ister homofobi, ister tabu isterse alay edilme korkusu olsun, bu kişiler anüs veya rektumu ilgilendiren bir sağlık problemi olduğunda (ki bu çok şiddetli ağrılara yol açan kanamalı bir hemoroid dahi olabilir) doktora gitmekten kaçınabilirler. Fakat üzülerek belirtmeliyim ki parmakla prostat muayenesi ile ilgili bu gereksiz korku, maalesef çok basit ve erken teşhisle tedavi edilebilecek prostat hastalıklarının teşhisinin gecikmesine ve sonucunda birçok erkeğin ölümcül problemler ile karşılaşmasına sebep oluyor!

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Gençler parmaktan daha çok korkuyor!

Gençler parmaktan daha çok korkuyor!

Araştırmalar, genç erkeklerin parmakla muayene korkusunu daha fazla yaşadıklarına, bu korkunun yaş ilerledikçe azalma eğilimi gösterdiğine işaret ediyor. Bu muayene yöntemi daha çok 50 yaş üstü kişilerde kullanılmakla beraber, prostat iltihabı geçiren hastalarda zaman zaman gerekli oluyor. Bu hastalarımda muayene korkusunu sıklıkla gözlemlerim.  

Nedir bu korkunun temeli? Çalışmalar gösteriyor ki ergenlik dönemiyle birlikte özellikle kapalı toplumlarda, bu muayene cinsel kimliği tehdit eden bir unsur olarak bilinçaltında yer alabiliyor ve korkuyu tetikleyebiliyor.

GENÇ PROSTATI: Gençlerde görülebilecek prostat hastalıkları  

Gençlerde görülen prostat iltihabı: Prostatit 

Geçenlerde muayenehaneme 32 yaşında bir hasta başvurdu. Şikâyetini sorduğumda, “Gençlerde prostat olmaz ama internette arama yaptım, şikâyetlerim aynen prostat hastalıklarındakine benziyor. Acaba prostat mı oldum?” diye durumunu anlattı. Gerçekte hasta idrar zorlanmasını kastetmekle beraber gençlerde, ileri yaştaki prostat büyümesinden çok farklı bir durum nedeniyle idrar zorlanması görülür. Prostatit! Enfeksiyon veya inflamasyon (ödem/iltihap) sonucu ağrı, idrar problemleri ve cinsellikle ilgili problemler doğuranbilir. Prostatit, özellikle 40 yaş altı erkeklerde en sık görülen prostat hastalığıdır.  

Muayenehaneme hemen her gün idrar ve cinsel fonksiyon problemleriyle gelen 20-30’lu yaşlarda 1-2 erkek olur. Bunların büyük bir kısmında prostatit denen prostat bezi iltihabı teşhisi koyarım. Hastama prostat problemleri olduğunu açıkladığımda ilk etapta şaşkınlık yaşarlar. Hatta bazıları benim teşhisime şüphe ile yaklaşmıştır. Zira “gençlerde prostat olmaz” gibi bir inanış var toplumda. Aslında durum gerçekte hiç de öyle değil. Gençlerde de prostat ve prostat hastalıkları olur.  

Prostat bir organdır ve anne karnından itibaren her erkekte bulunur. Ergenlik öncesi erkek çocuklarda prostat bezi fonksiyonuzdur ve 3-6g. kadar olup çok küçüktür. Ergenlikle beraber erkeklik hormonlarının artması, prostat bezini büyütür, prostat 20g. ağırlığa ulaşır ve meni kesesiyle beraber meni sıvısı salgılamaya başlar. Bu sıvı, sperm hücrelerini kadın üreme kanallarına doğru yol alırken korumak için üretilir. 40’lı yaşların ortasına kadar aynı büyüklükte kalan prostat sonrasında tekrar büyümeye başlar. Sevgili okurlarım, bu önemli bilgileri unutmayın diye size hatırlatmak istedim!  

Tip 3 prostatit, en sık görülen şeklidir ve gençlerde görülür. Maalesef bu tipin hem tanısı hem de tedavisi zordur. Bu hastalar genelde idrar yolunda ve testislerinde hatta makata ve bacağa vuran ağrıyla doktora başvururlar. Başvuru anında sıklıkla idrar yakınmaları da olur.  

Genç yaşlarda en sık görülen problem prostat bezi iltihabıdır. Bu yaşlarda iyi huylu prostat büyümesi (BPH) ve kanser çok çok nadir görülür. Gençlerde prostata bağlı hastalıklar görülebilir.  

Prostatit olduğunuzu nasıl anlarsınız? Şikâyetler neler olabilir? 

İdrar yolunda, bacağa, kalçaya, makata veya testislere vuran ağrı, sık idrara gitme, gece idrara kalkma, idrar yaparken yanma, boşalma sonrası yanma, erken boşalma ve psikolojik stres şikâyetlerinden bir veya birkaçı varsa prostatit olabilirsiniz! Dikkat!

Doğum kontrolü ne demektir?

Doğum kontrolü ne demektir?

Doğum kontrolü, kadınların gebe kalmasını önleyen, gebelik olasılığını azaltan ya da istedikleri zaman çocuk sahibi olmalarına imkân veren çeşitli yöntemlerin tümüne verilen addır. Bu yöntemlerden aile planlaması amacıyla hem kadın hem de erkek faydalanabilir. Gebelik, ilk insanlardan beri var olduğuna göre doğum kontrol yöntemleri de teorik olarak ilk insanlara kadar dayanmaktadır diyebiliriz. Elimizde belge olmamasına rağmen eski çağlarda klasik “geri çekme”yle beraber emzirme ve âdet dönemi takibi gibi takvim yöntemlerinin kullanıldığını düşünmek mantıksız olmayacaktır. İlk çağlarda çobanlar, hayvanlarının bazı bitkilerle beslendiğinde doğurganlıklarını kaybettiğini fark etmiş. Bu bitkilerin ve daha sonra bunlardan hazırlanan karışımların doğum kontrolünde kullanılmaya başlandığı söylenir. Bu ve benzeri tarihi doğum kontrol yöntemlerinin, günümüzde kullanılan kimyasal ilaçlarla yapılan doğum kontrolünün temeli olduğunu söylemek yanlış olmaz.  

Doğum kontrolünü kadın mı erkek mi yapmalı? Tabii ki kadının istediği olmalı! 

ABD’de bile FDA (Yiyecek ve İlaç İdaresi) resmi onaylı 17 doğum kontrol yönteminden sadece 2 tanesinin erkekler için olmasını bile ciddi bir eşitsizlik ve haksızlık olarak görüyorum. Medeni Batı toplumlarında bile doğum kontrol işi kadına ait bir görev gibi düşünülüyor. Şahsen ben, gebe kalınca çocuğu taşıyacak kişi kadınsa gebeliği önleme yöntemine karar verecek kişi de kadın olmalı diye düşünüyorum. Bir ilişkide doğum kontrol yöntemini kimin uygulayacağı kararı, en azından tamamen iki kişinin konuşarak alacağı bir karar olmalıdır.

Erkek doğum kontrol hapı kullanabilir mi?

Erkek doğum kontrol hapı kullanabilir mi?

Güncel erkek doğum kontrol yöntemlerini prezervatif kullanma, geri çekme, tüp bağlatma (vazektomi) olarak sayabilirim. ABD’de kadınlar için onaylı 15 yöntem olmasına rağmen erkeklerde sadece prezervatif kullanma ve bir cerrahi yöntem olan tüp bağlama yöntemi resmi onaylı yöntemlerdir. Son yıllarda bu iki yönteme kimyasal ilaçlarla yapılan hormonal kontrol yöntemleri ve bunların sonucu erkek doğum kontrol hapları eklenmek isteniyor.  

Erkeklerde kullanılan yöntemlerin benzerleri kadınlarda da bulunur. Bu doğum kontrol yöntemleri arasında vazektomi benzeri tüp bağlatma ve prezervatif benzeri, kadın tipi bariyer kullanma bulunur. Bunlarla beraber, kadınlar sıklıkla takvim yöntemi, doğum kontrol hapları ve rahim içi araç gibi yöntemler kullanmayı tercih ediyor. Maalesef doğum kontrol hapları, hormonal dengesizliklere, kilo artışı gibi yan etkilere sebep oldukları için kadınların bir kısmı tarafından tercih edilmiyor. Yalnızca bu yan etkiler sebebiyle bile birçok kadın, erkeklerin kullanacağı doğum kontrol haplarının piyasaya çıkmasını dört gözle bekliyor.  

Ama kadınlara kötü haberlerim var! Maalesef erkek doğum kontrol hapları günümüzde henüz istenen başarıyı yakalayamadı! Önümüzdeki 5-10 sene içinde erkek doğum kontrol haplarıyla ilgili kadınların merakla beklediği güzel haberleri alacağımızı düşünüyorum.

Erkek doğum kontrol hapları, önümüzdeki 5-10 yılın devrimi olacak!

Erkek doğum kontrol hapları, önümüzdeki 5-10 yılın devrimi olacak!

Erkeklerin en sık kullandığı yöntem olan geri çekme yöntemi tek başına kullanıldığında, başarısızlık oranı yaklaşık %20 gibi yüksek bir değerdedir. Yani beş ilişkiden birinde gebe kalma riski olacaktır ve bu tahmin edersiniz ki ideal doğum kontrol yöntemi olarak kabul edilemez. İdeal kullanımda %98 başarı bildirilen prezervatiflerin kullanım problemleri ve hataları nedeniyle pratikte prezervatiflerin gebeliği önlemede başarı oranı %80 seviyelerine düşer. Vazektomi %1’den daha az başarısızlık oranıyla en güvenilir erkek doğum kontrol yöntemi olarak görülüyor. Fakat geri döndürmemiz zordur, bu nedenle gelecekte çocuk yapmak isteyebilecek insanlar için uygun bir seçenek değildir. Alternatif erkek doğum kontrol yöntemlerinin ciddi problemleri nedeniyle önümüzdeki yıllarda erkeklerin kullanımına sunulacak bir doğum kontrol hapının çıkmasını çok yüksek ihtimal olarak görüyorum.  

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
11
5
5
4
2
1
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam