Meclis'te Kanı Dökülen Milletvekili Konuştu: ''Alpay'ın Aramasını Beklemiyordum, Özür Dileyecek Biri Değil!''
Geçtiğimiz günlerde TBMM'de asla görmek istemeyeceğimiz görüntülere şahit olduk. Ahmet Şık ve Alpay Özalan'ın arasında yaşanan, fiziksel şiddetin de yer aldığı, haberlere 'mecliste kan döküldü' olarak yansıyan tartışmadan bahsediyorum.
O gün o tartışma esnasında 'araya giren' hatta görüntüleri ilk izlediğimde 'Umarım hastaneye gitmesine gerek kalmamıştır' dediğim biri vardı. Bir kadın Milletvekili!
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit'ten bahsediyorum. Kılıç Koçyiğit ile o gün ve sonrasında yaşananları konuştuk. O gün gerginliğin ilk oturumdan başladığını, işin fiziksel şiddete döneceğinin belli olduğunu hatta buna 'hazırlıklı' olunduğunu dile getiriyor. 'O gün bunların yaşanacağı belliydi, AKP Grup Başkanvekilleri'ni uyardım, dinlemediler' diyor.
- "Siyasi arenada kadın olmak." Söze buradan başlayalım dilerseniz. En çok hangi konuda zorlanıyor kadınlar sizce?
- Neydi o hayaller? Hayal varsa hayal kırıklığı da vardır. Onlardan da bahsedelim. Siyasetten beklentiniz neydi, girerken?
Ben siyasete kişisel bir kariyer olarak bakanlardan olmadım hiç, o sebeple siyaset kurumundan bir beklentim yok, olmadı da ama hayalim daha demokratik, özgür bir ülkede, barış içerisinde, eşit bir hayat sürebilmekti. Hâlâ da öyle.
Ben toplumsal bir mücadelenin içindeyim ve buna her gün devam ediyorum. En büyük hayal kırıklığım ise bu kadar mücadele etmemize rağmen henüz o demokratik sistemi kuramamış olmak. Bakın Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile ondan önceki parlamenter işleyiş arasında çok fark var. TBMM her gün itibar kaybediyor. Bu kurumun her gün toplumun gözünde saygınlığını yitirdiğini görmek ve bunu hâlâ durduramamış olmak büyük hayal kırıklığı ve de en büyük kaygım.
- O tatsız olayın yaşandığı güne gelelim. Ahmet Şık’ın konuşmasını eleştirenler, üslubunu yanlış bulanlar, ağır tahrik olarak nitelendirenler var. Bir diğer kesim ise “Burası Meclis kürsüsü burada sert söylemler olabilir" diyor. Sizce?
- O an araya girdiniz, aldığınız darbeleri görünce beyin sarsıntısı geçirmenizden endişelendim. Neler yaşandı? "Araya girmeseymiş yahu" diyenler de oldu. Yorumunuz nedir? Araya girmenizin bir faydası da olmadı ne yazık ki.
Bu yorumu yapanlara bir sözüm yok, olamaz. Bir yerde bir insan şiddet görüyor ise o olaya karışmamak, araya girmemek benim için imkânsız. Bir başkasının yaşadığı acıya, haksızlığa karşı duyarsız kalmak da öyle. Bir saniye bile tereddüt etmedim o hamleyi yaparken. Ama araya girmemin bir faydası olmadığı konusunda haklısınız. Beni gördüler, görmemeleri imkânsız tabii ki ama 'kadın vekil var, ona zarar gelmesin” diye bir adım geriye atmadılar, atılmadı. Olaydan sonra revire gittim, arkadaşlarım kaşımın kanadığını söylemese fark etmezdim. Kaşım yarıldı, o an ne kadar şiddetli darbe aldığımı anlamamışım.
- Oturuma ara verildiğinde neler yaşandı? Herkesin yanınıza geldiğini, özür dilediğini hayal ediyorum.
- Verilen kınama cezaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Söylediklerinizden anladığım kadarıyla bu cezayı yeterli bulmuyorsunuz, doğru mu?
Bence çok hakkaniyetsiz bir durum. Normalde böyle bir saldırıyı gerçekleştiren vekilin üç oturum Genel Kurul’dan çıkarılması gerekirdi. Biz tüm muhalefet partileri olarak bu yaptırım için ısrar ettik ama AKP kabul etmedi. Hatta ceza vermemek için aya dirediler. Uzun tartışmalar sonucunda ancak ikisine de kınama verme konusunda orta yol bulunabildi. Hatta onlar ilk başta ikisine de ceza vermeden olayı kapatmak istiyorlardı. Ama Meclis’te yaşanan fiziksel şiddet cezalandırılmazsa bunun topluma yansıması nasıl olur siz düşünün. Onlar ceza vermek istemeyince biz de tüm muhalefet partileri olarak Meclis’i terk ederiz dedik. Ancak öyle kınama cezası verilebildi.
- Bu olay bazında bakarsak. Ana muhalefet liderinin tepkisi yetersiz bulundu. En azından sosyal medyada. Sizin fikriniz nedir?
- Tatil dönüşü yine Can Atalay konusu konuşulacak. Hem bir vatandaş hem de Milletvekili olarak o oturumdan beklentiniz nedir?
Can Atalay meselesi bu ülkedeki hukuksuzluğun en çarpıcı örneklerinden biri. Seçme ve seçilme hakkının gasp esilmesi söz konusu burada. Anayasa Mahkemesi kararının hiçe sayılması söz konusu. Çok katmanlı bir olay. Bence iktidarın bu tavrı devlet düzenine iktidar eliyle meydan okumadır. Bu çok çok ciddi ve önüne geçilmesi gereken bir mesele.
Hukuk hepimize, tüm vatandaşlara lazım. Gasp edilen sadece Atalay'ın değil, hepimizin hakkı. Muhalefetin bu konuda farklı mücadele başlıkları oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Bu mesele, Meclis’te tartışılarak çözülemez. Mecliste çoğunluk onlarda, biz ne kadar soruşturma önergesi versek, konuların altını çizsek de onlar oy çoğunluğu ile çözümü engelliyorlar. Dediğim gibi hukuksuzluk sadece Meclis’in değil toplumun ana meselesi olmalı.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio