Görüş Bildir
Haberler
Levent Uysal Yazio: Yeni Nesiller Ne İstiyorlar?

etiket Levent Uysal Yazio: Yeni Nesiller Ne İstiyorlar?

Levent Uysal
18.11.2021 - 21:50 Son Güncelleme: 19.11.2021 - 12:35

Benim babam akademisyen, benim için kutsal bir meslek bu. Akademisyenlere saygı duyuyorum, büyük bir emeğin sonucunda akademisyenler bulundukları yere geliyorlar. Ben asla olamam, evet bir üniversite kursam bile, bir rektör, bir profesör olamam, bunu satın alamam. Bu bağlamda, her şeyden önce, emeğe, konuma, babama saygım var. Ben hocalarımı odalarında ziyaret etmeyi gelenek haline getirdim, akademisyenlerime giderim, iletişime geçerim.  Akademi çok farklı bir yer değil. Herkes alnının terini akıtıp, helalinden para kazanmak, en çok da üretmek için burada. Helalinden para kazanmak, belli bir süre içerisinde, yapması gerekeni yapmaktan geçer.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Akademisyenlik, kişisel gelişim için, kişinin kendisi için yapacağı bir şeydir.

Akademisyenlik, kişisel gelişim için, kişinin kendisi için yapacağı bir şeydir.

Bunun karşılığında bir karizman da oluyor, bir profesöre bakış ile 2 milyar dolarlık bakış ile aynı mı?  Profesörün 2 milyarı olabilir ama 2 milyarı olan, profesör olamaz.  Gönüllü olarak üretmeye, öğretmeye, paylaşmaya hazırsan akademisyen olabilirsin.  Bir eğitim verme, lider olma ihtimali: her şeyden önce yaptığın işi gönüllü yapmaktan geçer, kendi gelişimine ve bu gelişimini arttırma, aktarma amacında olmalısın. Her an herkesten öğrenebilirsin, buna açık olmalısın. Örneğin, ben oğlumdan, bilgisayarla ilgili bir şey öğreniyorum. Bundan gurur duyuyorum. Nitekim oğlum da öğretmeyi öğreniyor. Sonrasında, öğrendiğimi, başkalarını öğretme şansım da oluyor.

Hatırlıyorum. Ekstra temizlikçi olarak ilk işe başladığımda, Sivaslı birinden yer silmeyi öğrendim. Kimse onun gibi yer silemiyordu. Adamın en büyük yeteneği buydu. Ne bu diye merak edip, gittim öğrendim. Sekiz çiziyordu, küçük bir şeydi ama büyük fark yaratıyordu.  Çalışanlarına iltifat da etmelisin, meziyetini ortaya çıkartması için, kendi eşine güzelsin diyeceksin. Seçen her zaman kadındır, seçilen ama seçtiğini düşünen kişidir erkek. 

Biz, her zaman toplumun ferdi olarak, insanlara şans vermeliyiz. Ama şiddetini doğru ayarlamalıyız. Şiddetini doğru ayarlayacak şekilde düzeni kontrole etmeliyiz. Asıl yapılması gerekenlerden biri: Karşıdaki adamın senin için hep iyi yapacağını düşün ama temkinli de ol. Yanlış yapıyorsa, yanlış yolla yapıyorsa bunu da söylemekten, buna direkt veya indirekt müdahale etmekten de çekinmemeliyiz. 

Türkiye’de maalesef şöyle bir gerçek var: insanlar her şeyi kendine yontuyor. Veya bunu yapamayınca, karşıdakinin kafasına çekiç gibi vuruyor. Oysa testere misali olmak gerek, bir ona bir sana, sonra ikiye bölünen tahtayı da bölüşmelisin. Bu ahengi geliştirmeliyiz. Bu ahenk sevgi, iş, toplumsal yapı vs. ahengi olmalı. Testereyi de doğru şekilde kullanamazsak kesmez. 

Eşin, çalıştıkların, yatırım yaptıkların senin ortağındır. Eğer kesici senin elindeyse, o zaman altmışa kırk kesmek gerekli bazen. Karşıdakine seçme imkânı da sunmalı. Eğer işe daha çok değer kattığını düşünüyorsa büyüğünü, düşünmüyorsa küçüğünü alır zaten. Yeter ki seçimi karşıya sun. Bu her türlü ilişkinin sürdürülebilirliği için bu gerekli. Tüm ilişkilerde bu sürdürülebilirlik esastır. Hele ki gençlerle iletişim tam olarak böyle olmalı. Şeffaflık, açıklık, anlaşılırlık hep ilişkilerde olmalı. Biraz da gençlerden, gençliğin sosyolojisinden söz edeceğim.

Bu soruya birkaç cümleyle cevap vermem gerekseydi eğer, şunlar olurdu: gençlik, biz ne istiyorsak onu istemeye mecbur bırakılıyor. Bu yüzdendir ki, gençliğin en büyük isteği, bizim istediklerimizi istememe özgürlüğü.

Ne yazık ki, eğitim sistemlerinin statikliği sebebiyle, dünya sürekli bir değişim halindeyken, sınıf ortamları ve öğrenme tekniklerine bakış açıları nedense hemen hemen hiç değişime uğramıyor. Bundan 50 yıl önce, öğrencilerden ne bekleniyorsa, hala aynı şeyler bekleniyor, aynı bakış açılarına ve başarı tanımlarına göre bireyler yetiştirilmeye çalışıyor. Kurumlar, geleceğin sorunları görmeden ve önemsemeden, gerici bir anlayışla bireyleri hayata hazırlamaya devam ediyor. Oysa artık dünya, gençlerden bambaşka yetilere ve algılara sahip olmalarını bekliyor, buna bağlı olarak da gençlerin beklentileri ve istekleri değişiyor, değişmeli de.

Dünyanın, gençlerden istekleri değiştikçe, gençlerin de isteklerinin değişmesi zaten kaçınılamaz. Dünya düzeni değişiyor, aranan yetiler ve yeterlilikler değişiyor, meslekler değişiyor, ilişkiler değişiyor. Bu durumda, her bir jenerasyonun bakış açıları, istekleri, hayalleri aynı kalamaz.

Yeni nesil gençlikten beklenen ilk şey, teknolojiyle olan efektif ve doğru birliktelikleri.

Yeni nesil gençlikten beklenen ilk şey, teknolojiyle olan efektif ve doğru birliktelikleri.

Geleceği, yenilikçi bireyler şekillendirecek ve bu şekillenme; insan ve teknolojinin birlikte var olması temelinde mümkün olacak. Hal böyle olunca, geleceği şekillendirecek bireylerin de, bu şekillenmeyi yönetecek kabiliyette olması bekleniyor. Buna rağmen, bu jenerasyon çoktan ekran bağımlısı olarak etiketlenmiş durumda çünkü ne yazık ki, bu jenerasyonu eğiten, bu jenerasyondan en büyük beklentileri olan kesim, bu jenerasyonun teknolojik yatkınlık anlamıyla tam zıttı diyebiliriz. 

Bu jenerasyona, teknolojinin kullanımıyla ilgili yeterli desteği ve bilgiyi veremiyor, teknolojiyi bir düşman gibi aksettiriyor ama onlardan teknolojik gelişmelerin öncüleri olmalarını bekliyoruz. Bu bağlamda hep söylediğim ve desteklediğim şey şu; belki de onlara bilgiye nasıl ulaşacaklarının ve bu bilgiyle ne yapacaklarının eğitimini verebilirsek, onlar zaten geleceğin ihtiyaçlarına yönelik olarak kendilerini geliştirip, donatabilecekler. Bizlerin onlara verebileceği eğitimin çok da ilerisine ulaşabilecekler. Bizim hayalini kuramadığımız gelecekleri yaratabilecekler.

Yalnızca teknolojik gelişme beklentileri değil, bu jenerasyondan dünyayı kurtarmalarını da bekliyoruz aslında. Çünkü onları artan çevresel problemlerle, nüfus patlaması sorunlarıyla baş başa bırakan bizleriz. Onlardan tüm bu sorunlara çözüm olmasını da bekliyoruz. Kaynakların daha verimli kullanımıyla ilgili fikirler, belki de hiç tükenmeyen kaynaklar üretmelerini istiyoruz.

Bunlar bizim isteklerimiz evet, peki biz onların isteklerini biliyor, onları dinliyor muyuz? Yeni nesil gençliğin en büyük arzusu, kendi öğrenim ve gelişim süreçlerini belirleyebilmek. Sınıflardan, okuldan, sınavlardan, kısacası klasik beklentilerden ve sınırlardan bağımsız hale gelerek, kendi bağımsız ve eşsiz yaşamlarına kavuşabilmek. Bu nesil; daha yaratıcı, daha gerçekçi, daha uyumlu, daha duyarlı, daha insancıl, daha esnek ve daha eşitlikçi denebilir. Tüm bu özelliklerini kullanabilecekleri bir yapı istiyorlar. Kalıpları yıkmak, farklılıklarıyla güçlenerek var olmak istiyorlar. 

Elbette önceki nesillere göre hataları ve eksiklikleri olacaktır, ancak bu onları strese sokmamızı gerektiren, kalıplara sokup doğru yolu onlara tepeden bastıran bir düzen kurmamıza sebep değil. Yeter ki hataları ve eksikliklerini görebilecekleri bir alan yaratalım onlara. Bu yeni nesli; kendi özelliklerini keşfedebilecekleri, kendi güçlerini keşfedebilecekleri kadar özgür bırakalım. Bize göre doğru gelen belli davranış ve başarı kalıplarını onlar reddediyor. Hatta onlar genel olarak kalıpları reddediyor. Meslekler, öğrenme süreçleri, teknoloji, toplum, insan, sağlık, çevre… Her biri artık sürekli bir değişim ve gelişim içinde. Bırakalım da bu yeni nesil, bu kavramlarla birlikte değişsin ve gelişsin. Bizim isteklerimiz, onların istekleri değil. Bu nesil eğer bizim isteklerimize göre yaşamak zorunda bırakılırsa, korkarım bu nesil, son nesil olacak.

Instagram

Twitter

Web

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
5
3
1
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın