Görüş Bildir
Haberler
Levent Uysal Yazio: Koronavirüs Sonrası Dünya Tahayyülümüz

etiket Levent Uysal Yazio: Koronavirüs Sonrası Dünya Tahayyülümüz

Levent Uysal
31.08.2021 - 13:11 Son Güncelleme: 01.09.2021 - 18:45

Korona neden oldu sorusunun cevabının Levent Uysal felsefesindeki karşılığı şu hikâye ile olur:

Günlerden bir gün ulu bir çınar ağacının yanında bir kabak filizi boy gösterir. Bahar ilerledikçe bitki çınar ağacına sarılarak yükselmeye başlar. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyür ve neredeyse çınar ağacı ile aynı boya gelir. Bir gün dayanamayıp sorar çınara:

 — Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? 

— Elli yılda, der çınar.

 — Elli yılda mı? diye güler ve çiçeklerini sallar kabak. 

— Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak! 

— Doğru, der çınar. Günler günleri kovalar ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlar. Sorar endişeyle çınara: 

— Neler oluyor bana ağaç?

 — Ölüyorsun, der çınar. 

— Niçin? 

— Benim elli yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

Korona ile ilgili durum tam olarak dünyayı nasıl hızlandırdığımızla ilgilidir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Çok çok yeni bir fenomen ama çoktan üzerine sayısız makale yazıldı, sayısız konferans gerçekleşti:

Çok çok yeni bir fenomen ama çoktan üzerine sayısız makale yazıldı, sayısız konferans gerçekleşti:

Koronavirüs ve bu virüs dünyayı nasıl değiştirecek? Ekonomik, siyasi, sosyal, bilimsel, ilişkisel ve daha pek çok farklı açılardan ele alındı ve tartışıldı, belli ki gelecek yıllarda da hararetli bir tartışma olmaya devam edecek. Ortaya atılan pek çok öngörü ve model oldu, bunların bazıları karamsar, bazıları ise oldukça iyimserdi. Bir taraf ekonominin çökeceğini, sosyal yapıların bozulacağı söylerken; bir taraf, koronavirüsün bir öğreti olduğunu ve geleceğimize faydası olacak pek çok yeni farkındalık kazandığımızı ileri sürdü. Tüm bu farklı fikirlerin ve anlaşmazlıkların ortasında, hemen hemen herkesin hem fikir olduğu bir şey var: koronavirüs sonrası dünya eskisi gibi olmayacak. Aynı bir deprem gibi, artçı şoklarla birlikte, tüm yaşamımız kökten değişecek.

Eğer şanslıysak, dünya önümüzdeki altı ay içerisinde tepe noktasına ulaşacak ve virüs azalarak yok olacak. Belki de aşı bulunacak veya sürü bağışıklığı dediğimiz şey virüsü alt edecek. Ancak ekonomi, hükümetler ve sosyal kurumların en iyi senaryoda bile toparlanmaları yıllar alacak. Bu toparlanmalardan bahsetmek yerine, sonrasına odaklanalım ve bunu tartışalım. Elbet toparlanma sürecinden sonra her şey düzelecek ve sorunsuz olacak demiyorum. Oluşacak yeni düzenin de inişleri çıkışları olacaktır.

İlk olarak, “Uzun Acil Durum” olarak isimlendirilebilecek senaryoyu tartışalım. Bu senaryoya göre, koronavirüs dalga dalga yayılmaya devam edebilir ve aşı bulma çabalarının sonuç vermesi 12-18 ayı bulabilir. Bu süreç içerisinde, ülkeler katı karantina kurallarına devam ederek bulaş hızını olabildiğince düşürmeye çalışabilir. Özellikle yoksul ve yoğun nüfuslu ülkeler, gelişmemiş ülkeler bu süreçte hazırlık ve savunmasız kalacaktır ancak onların hem tedarikçi hem pazar hem de iş gücü olarak kritik öneme sahip oldukları gerçeği ve onların ölümünün bütün dünya ekonomisine büyük zarar getireceği gerçeği daha farkında olunabilir hale gelecektir. Toplam ölüm sayısı 1 milyonu geçecektir. Ülkeler, ekonomilerini korumak veya nüfuslarını korumak arasında acı verici bir seçim ile karşı karşıya kalacaktır.

Hükümetlerin ekonomik sorunlarıyla birlikte, vatandaşlara yapılan yardımlarda kesintiler olacaktır. Bu da hane halkında da derin ekonomik sorunlar, psikolojik sorunlar ve ilişkisel sorunlar görülmesine sebep olacaktır. Emlaktan havacılığa tüm sektörler duracak noktaya gelecek, ofis binaları, alışveriş merkezleri, kafeler, restoranlar kapandığından; büyük, küçük tüm markalar değer kaybedecektir.

“Göç Senaryosu” olarak nitelendirilebilecek bir diğer senaryoya göre; küresel ekonomik parçalanma ve azalan uluslararası yaşam çizgilerine bağlı olarak, insanların başarısız devletlerden başarılı olanlara doğru göç etmesi durumu ortaya çıkabilir.

“Göç Senaryosu” olarak nitelendirilebilecek bir diğer senaryoya göre; küresel ekonomik parçalanma ve azalan uluslararası yaşam çizgilerine bağlı olarak, insanların başarısız devletlerden başarılı olanlara doğru göç etmesi durumu ortaya çıkabilir.

Yani sınırların açılmasıyla veya katı kuralların yumuşamasıyla birlikte; daha iyi tıbbi bakım amacıyla, sağlık sistemi salgın boyunca daha başarılı olmuş ülkelere doğru göçten bahsediyoruz. Bu durum bu ülkelerin de sağlık sistemleri aşırı yüklenmeye maruz kalacaktır, göçmenlerin bu ülkelere külfetlerinden bahsetmiyorum bile. Bir yanda sağlığa ulaşma hakkı, bir yanda ise ülkelerin kendilerini koruma hakkı savaş halinde olacaktır. Yok olan çizgiler ve milli kimliklerden önce insanlık kimliği, yeni dönemin yapı taşlarını oluşturacaktır.

“Yükselen Milliyetçilik” senaryosu ise, göç senaryosunun zıttı gibi görünüyor, ya da uzun vadede bir sonucu da olabilir. Gıda ve tıbbi malzemelerin ciddi bir şekilde azalması, hastalığın artışına bağlı olarak iş gücünün azalması veya ekonominin güçsüzleşmesiyle birlikte, kaybedilen kaynakların yenilenemeyecek olması; pek çok ülkeyi gıda ve tıbbı malzeme milliyetçiliğine itebilir. Daha bencil hale gelen devletler, sınırlarını güçlendirecek ve kendi milletini koruma haklarını her şeyin üstünde tutmaya başlayacak. Ayrışmalar, siyasi gerginlikler baş gösterecek ve belki de uzun vadede bunlar, virüsten daha yıkıcı olacak. Bu senaryonun en iyimser kurtarıcısı bölgesel örgütlerin, uluslararası örgütlerin canlanması ve ilişkileri, yardımları, göçleri düzenlemesi olabilir.

“Teknoloji-Maliyet Eğrisi” adıyla bir başka olası senaryoyu tartışmak için şu soruyu ortaya atalım: Bugün koronavirüs pandemisinin etkisini köreltmek ve geleceği daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir yöne çekmek için ne tür yatırımlar yapabilir veya yapılmış ne tür yatırımlara destek olabiliriz? Biyoteknoloji ve sağlık hizmetlerine daha fazla yatırım iyi bir başlangıç noktası olabilir. Ancak şu anki hallerine değil. Bugün sağlık, pek çok ülke tarafından bir sosyal fayda olarak tanımlanmakta ancak bu tanımlamaya uyması için maliyeti hedeflenenden çok fazla. Uygun maliyetli evrensel sağlık hizmetini vurgulayan bir modele dönüşüm şart. Bu salgınla birlikte filizlenen “bilim diplomasisi” desteklenmeli ve siyaset yerine bilim ışığında sağlık gibi sosyal modeller dönüşüm geçirmeli. Bu senaryoya göre, koronavirüs bu farkındalığı mümkün kılabilir. Yalnızca sağlık değil, eğitim için de yeni bir hedef belirlenecek ve bu hedef, dijital dağıtım üzerine yoğunlaşmış olacak. Bu da aynı sağlıkta olduğu gibi, uygun maliyetli evrensel olana dönüşüm amacında gerçekleşecek.

Tüm bu senaryolar ışığında şöyle bir yorum ve eleştiri getirilebilir sanıyorum: koronavirüs, tarihte görülen pek çok olaydan daha büyük bir liderlik testi oldu. Hem sağlık anlamında, hem ekonomik anlamda, hem sosyal hem psikolojik anlamda bir krizle karşı karşıyayız. Hem biyolojik hem sosyal hem siyasi anlamda bir evrim bizi bekliyor. Tarihten öğrendiklerimizle, yaşananların neden-sonuç ilişkilerini incelediğimizde; geleceğin bizi neler beklediğine dair bazı önermeler yapmak mümkün görünüyor evet, ama bence hiç de kolay değil. 

Günümüzün hiper bağlantılı dünyasında, yoğun küresel ağlar; kelebeğin kanat çırpışının etkisini çok daha uzağa, çok daha çabuk, çok daha farklılaşmış şekilde taşıyor. Bu sebeple, öngörülü davrandığımızı sanıyorken, çok yanılıyor da olabiliriz. Bugünkü salgının olası senaryolarını sayısız tartışmayla, sayısız seçenekle ortaya çıkartıp sunsak da gerçekte olacakların yanından bile geçemeyebiliriz. Ancak hepimiz hem fikiriz, bu test pek çok dinamiği, pek çok alışkanlığı ve doğru sandığımız bilgiyi, otorite olarak gördüğümüz şeyi değiştirecek.

Instagram

Twitter

Web

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın