Kubilay Aktaş Yazio: Zaman ve Bilinç
Zamanı bilmek hayatı bilmekle eş anlamlıdır.
Allah Teala buyuruyor ki: Ademoğlu zamana döverek bana eziyet verir. Halbuki zaman benim, her şey benim elimdedir. Geceyi ve gündüzü ben idare ederim der kutsi bir hadiste.
Zaman, hayat ve hakikat eş anlamlıdır.
Kronolojik zaman sosyal toplumsal zamandır ve sabittir.
Psikolojik biyolojik zaman ise her gün için ayrı ayrıdır ve akışkandır durağan olamaz. Ve biyolojik zaman psikolojine yani kişisel zihnine göre işler. Mesela mutlu olduğunda zaman hızlı akar mutsuz olduğunda hiç bitemeyecekmiş gibi gelir.
Depresyonda hep kalacaksın hiç çıkamayacaksın gibi hapis hissedersin kendini. 1 saat bir gün gibi uzun gelir ancak kolundaki saatte sadece 1 saat geçmiştir. Sevgilinle aya bakarken ne vakit zaman geçmiştir farkına varmazsın, hızlıca akar veya ölüm haberi aldığında hastane koridorlarında ise neredeyse zaman akmaz durur.
Psikolojik zaman ve kronolojik zaman. Birisi her bir kişiye özel kişisel zamandır, diğeri ise ortak düzlemde toplumsal zamandır. Biri dış diğeri ise iç zamandır. Mutluluk ve mutsuzluk anlarında zamanı hissedişine dikkat et, birisinde hızlı akar diğerinde ise yavaş akar. Ancak meditasyonda artık zaman yoktur, durmuştur. Gece ve gündüz gün de birleşir ve her an bir gün olur. O zaman Allah katındaki bir gün bizim bin yılımıza veya elli bin yılımıza denk gelir. Zaman genişler veya kaybolur.
Erkekler kronolojik, kadınlar ise psikolojik zamana göre ilerler onun için bekleyen hep erkekler olur. Erkeğin uçağa yetişmek gibi bir derdi vardır kornaya basar ve kadın halen hazırlık yapıyordur.
Kadın erkek böyle yaşarken bebeklerin ve çocukların zaman algısı daha çok rüyadaki gibidir.
Bir çocuk zaman konusunda mümkün değil seni anlayamaz sende onu anlayamazsın. Arada bir bağlantı yoktur ve çocuk senin neden bu kadar telaşlı olduğuna anlam veremez. Babam kızıyor der ama sebep zaman algısıdır.
Sabah 8 akşam 5 ofis fabrika saatleri gereklidir verimlidir aksi takdirde herkes hislerine göre gelir ve fabrika dağılır treni uçağı kaçırırsın.
Kronolojik zaman bildiğimiz tarihtir, psikolojik zaman ise efsanedir. Birisi tarih diğeri ise mitolojidir. Batı ve doğu zihni gibi beden ve zihin gibi. Birisi dışa dönük zaman diğeri ise içe dönük zamandır.
Ve hakikaten de zaman ne içe ne dışa dönük birbirini takip eden bir süreç değildir. Gerçek zaman tam bir eş zamanlılıktır buna tevafuk denir. Yani onları birleştirmeye gerek yok. Zaman ve mekan ötesinde onlar eşzamanlıdır ancak insan uykudadır. Her şey iç içeliği içinde tek bir okyanusta dalgalanır. Hiçbir yerde ve hiçbir zamanda değildir, hep buradadır.
Gözler O’nu göremez, O ise gözü de görür gözün gördüğünü de görür. Bizler zaman ve mekan algısında gözümüze hapis olmuşuz ve gözümüzdeki küçük yırtıklardan buraya bakıyoruz. O yüzden zaman sınırsızdır ancak gözümüz sınırlıdır ve bütün olmadığımız için B’nin altındaki noktanın nazarı ile göremiyoruz. Bakışımız sınırlı olduğu için göremiyoruz.
Eğer B’nin altındaki ihlas menzilindeki an bilincini şimdiki zaman algısı veya işleyişi üzerine getirebilirsek giden gelen ve yaşanan her bir anda aniden mutlak hakikatin bilgisi doğar bu nedir dersen geçmiş gelecek ve şimdi arasına herhangi bir ayrım yoktur. Ve doğmamış ve doğrulmamış ayeti ile Kul hu vallahu ahad Allah Hussamed ayetinin ne olduğunu deneyimlersin.
Ayrımlar yok olur erirsin erersin. Aniden sonsuzluğun içine ölmemek üzere doğarsın ölmeden önce ölmek bu demektir. Zaman artık gelen ve giden değildir artık bir eş zamanlılıktır ölümsüzlük budur hiçbir şey geçmiyor hiçbir şey gelmiyor zaman yoktur ve her şey tekdir. La mevcuda İlla Hu…
Özgürlük budur.