Instagramsızlık ve Varoluşsal Kriz!
Dünyasına adım atan hemen herkesin bir gün birer filozof, gezgin, şef, doktor, koç, güzellik uzmanı, yogi, doğasever, teknoloji dâhisi, aktivist, vegan, patican dostu, bilirkişi ve dahi guru olabildiği; mutluluktan dört köşe, tasasız sevgi pıtırcıklarına dönüşebildiği; yarattığı evrenle bizleri bir tür kuantum alanına çekip, somutta var olmayan şeyleri yaşıyormuş gibi hissetmemizi sağlayan; yapay estetikle de gerçek güzellikle de başımızı döndüren; görülme, beğenilme, takdir edilme açlıklarımızı gideren; bir yandan müthiş besleyici öte yandan aşırı toksik, bir yandan uyandırma servisi öte yandan ninni, bir yandan çok kıymetli bir istihdam ve ekonomi vahası öte yandan tüketim tuzağı; neşe kaynağı, depresyon kuyusu; iyisiyle kötüsüyle 14 yıldır her gün içimizi döktüğümüz, hayatlarımızı deşifre ettiğimiz sırdaşımız, dönüştürücümüz, biricik dostumuz Instagramsız geçen 3 koca günü devirdik!
O sabah kendine nasıl bir kahve hazırladığını, hangi yoga pozisyonunu yaptığını, evin merdiveninden nasıl dans ederek indiğini, hangi restoranda ne yediğini, o meşhur markadan ne aldığını, ayağına sürdüğü ojelerini, manzaralı fonlarda içtiği kokteylleri gösteremeyenler için kahredici günler bunlar. Görülmek isteyenlere Çin işkencesi, etinin kopması gibi.
Klimalı ofislerin, fabrikaların, evlerin dört duvarının arasına sıkışıp, kim nerede ne yapmış, ne yemiş, ne giymişi görüp, özenmek/öykünmek/bunalıma bağlamak isteyenlereyse çöl işkencesi, susuz kalmak gibi.
Anamızın karnından Instagram’la doğmadık ama onunla var olan çok insan var. İçine hapsolanı da var, anlamlı bir araç olarak kullananı da.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!