İnsanı Beynine Hapsedip, Ölümü Bekleten Tüyler Ürpertici Bir Hastalık: Locked-in Sendromu
Çevremde olan her şeyi görebiliyorum, insanların farkındayım; konuşulanları duyabiliyor, koklayabiliyorum.
Bilincim kapalı sanıyorsunuz, farkında değilim sanıyorsunuz ama öyle değil.
Sadece hiçbir şey anlatamıyorum. Çektiğim acıdan kimse haberdar değil.
Ölmek istiyorum…
Locked-in Sendromu, oldukça nadir görülen nörolojik rahatsızlıklardan birisidir.
Bu felç yüzünden de çoğu kez hastanın bilincinin kapandığı düşünülür.
Çünkü hasta kesinlikle hareket edemez, sadece gözlerini oynatabilir. Tüm derdini sadece gözleriyle anlatmaya çalışır.
Hasta çevresinde gelişen her şeyi gözleriyle takip edebilir, duyabilir, koklayabilir ve hatta dokunduğunuzu dahi anlayabilir.
Acı çekebilir…
Fakat bu deneyimlediği şeylerin hiçbirini anlatamaz.
Hastalığın dilimizdeki karşılığı gibi bir yaşam sürmeye mahkumdur.
Herkesin hastayı bilinçsiz bir komadaymış gibi görmesine neden olur, kilitli bırakır…
Düşünsenize, hiçbir şekilde bilincinizin açık olduğunu karşı tarafa belli edemiyorsunuz.
Bilincinizin kapalı olduğu ve hiçbir eylemi gerçekleştiremediğiniz düşünülüyor; ölmeniz bekleniyor…
Bitmeyen bir endişe ve korku duygusundan başka bir şey hissedemiyorsunuz…
1983’te geçirdiği kaza yüzünden felç olan Rom Houben, bu hastalığa yakalanan ve en çok tanınan kişilerden birisi.
2009 senesine kadar çevresindekilerin söylediği her şeyin farkında olduğunu doktorlara anlatma olanağını bir türlü bulamamış Houben.
Doktorların bitkisel hayatta olduğunu düşündükleri Houben, bu uzun yıllarını ise hayal kurarak geçirmiş.
Çoğu zaman birkaç saatlik boşluk anlarında bile sıkılan günümüz insanının, tam 23 sene boyunca hayal kurduğunu düşünsenize…
"Bu süre boyunca daha iyi bir yaşam hayali kurdum. Hislerimi anlatmak için hayal kırıklığı sözü çok yetersiz kalır…”
İşte bu cümlelerle anlatıyor Houben, bitmeyen yıllarını.
Durumu fark edildikten sonra hastaneden çıkabilme fırsatı yakalamasa da Houben, en azından kitap okuyabiliyor ve insanlarla iletişim kuruyor.
'Hakkımda bildikleri şeyin yanlış olduğunu keşfettikleri anı asla unutmayacağım. O gün benim ikinci doğumumdu. Artık bilgisayar vasıtasıyla arkadaşlarımla sohbet etmek, okumak ve hayatın tadını çıkarmak istiyorum' diyor.
LIS hastalığından muzdarip olan ve en az Houben kadar meşhur olan bir başka isim de Jean-Dominique Bauby adında bir gazeteci-yazar.
Amansız hastalığa yakalandıktan sonra yaşadığı deneyimleri herkesle paylaşmak isteyen bir yazar.
Bauby, bu amaçla zihninden geçenleri ve hastalığa yakalandıktan sonraki deneyimlerini kitaplaştırmak istedi.
Aklından geçenleri göz kırpmalarının sıklığıyla, harf harf karşıdaki kişiye aktardı ve ölmeden 2 gün önce kitabı basıldı.
The Diving Bell and the Butterfly isimli kitap, tüm dünyada kısa sürede çok satan kitaplar arasında yerini aldı.
Kitap sonradan aynı isimle 2007 yılında sinemaya da uyarlandı.
İnsan zihninin en derinlerinde yaşanan bu amansız hastalığın maalesef henüz çaresi bulunamadı.
Şu an için bulunacak gibi de gözükmüyor...
Yorum Yazın
böyle kötü bir hastalık. insan için cehennem..
Kelebek ve Dalgıç okuyun ya da izleyin