Hayri Cem Yazio: Devletin Yanlış Spor Politikaları
Ülkemizde uluslararası düzeyde başarılı sporcu çok az yetişiyor. Bunun en önemli nedenleri;
a) Tesis yetersizliği
b) Eğitmen yetersizliği
c) Ülkenin sadece madalyaya endeksli spor politikalarıdır.
Ülkemizdeki Spor Tesislerinin Durumu
Aktif Sporcu Potansiyelimiz
Okullarda Spor
Dünyada otoriteler, spora başlama yaşı olarak 10 - 12 arasını ideal yaş gurubu olarak önermektedirler. Ancak bu yaşta yapılacak sporun nicelik ve niteliği son derece önemlidir.
İnsanların yetişkin olarak fiziksel özellikleri bu yaştan itibaren gelişip, şekillenmeye başladığından, bu yaştaki çocukların doğru bilgiye sahip eğiticiler gözetiminde, uygun spor alanlarında, uygun araç gereçlerle ve yeterli sürelerde spor eğitimi yapmaları gerekmektedir.
Ülkemizde çocukların sporla ilk tanıştıkları yerlerin başında okullar gelmektedir. Ancak okullarımızda spora ayrılan süre ve spor tesisleri son derece yeterizdir. Hali hazırda, ilk, orta ve lise eğitimi süresince spora ayrılan süre haftada bir saattir. Bu süre bazı akademisyenlerin girişimi ile hiç olmazsa iki saate çıkartılmaya çalışılmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde adolesanlar için önerilen günlük fiziksel aktivite süresi 60 dakikadır. Amerikan Ulusal Beden Eğitimi ve Spor Birliğine -NASPE (2009) göre de ilkokul öğrencileri için en az haftalık 150 dakika beden eğitimi etkinliği öngörülmektedir. Bu önemlidir çünkü bazı araştırma sonuçlarına göre fiziksel aktivite akademik performans gelişimini de olumlu yönde etkilemektedir.
Okul Dışı Spor Aktiviteleri
Devletin spor ile ilişkisi okullarla sınırlı değildir. Devletin okul dışındaki spor aktivitelerine yönelik politikaları ve uygulamaları da ülke sporunun başarısını belirlemektedir. Ülkemizde devletin spor politikaları, uluslararası başarı kazanmaya endekslenmiştir. Çünkü kazanılan ya da kazanılacak sportif başarılar iç ve dış politika malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren Spor Genel Müdürlüğü, “05-18 yaş grubundaki çocuk ve gençlere sporu sevdirerek onları spora yönlendirmek, spor kulüplerine sporcu kaynağı yaratmak, toplumda spor kültürü oluşturmak ve sporun daha geniş kitlelere yayılmasını sağlamak amacıyla” İl Spor Merkezleri oluşturmuş ve uygulamaya koymuştur.
Ancak, ilgili bakanlık okullarda haftada 1 saat olarak uygulanan beden eğitimi derslerini yeterli bulmuş olacak ki bu spor merkezleri; “okulların tatil oluşu esas alınarak Haziran ayında faaliyete başlatılmaktadır.”
2017 yılında İl Spor Merkezlerine 1.455.074 çocuk ve gencin katılımı sağlanmıştır. Bu genç ve çocukların 717.709’u bakanlığın tesislerinde, geriye kalan 737.365’i ise spor kulüpleri ile diğer kamu, özel kurum ve kuruluşlarının açtığı kurslara katılmışlardır.
Yukarıda belirtilen 1.455.074 genç ve çocuk toplam 18.517 eğitici tarafından çalıştırılmışlardır. Eğitici başına düşen sporcu sayısı ortalama 78,5’tir.
Gelelim ülkemizdeki toplam sporcu sayılarına:
2018 yılı sonu itibariyle ülkemizde SGM’ye kayıtlı toplam 4.907.955 Lisanslı sporcu bulunmaktadır. Bu sporcuların sadece 695.698’i SGM raporlarında ‘Faal Sporcu’ statüsünde görünmektedir.
Bu rakamlar biraz kafa karıştırıcı gibi gözüküyor değil mi?
Devletimiz rakamları abartmayı biraz sever. Sporcu sayısını çok göstermek için neredeyse spor yapan herkese lisans çıkartıyorlar. Örneğin; “Herkes İçin Futbol” programı çerçevesinde halı saha turnuvalarına katılan kişilere lisans çıkartma zorunluluğu getirilmiş. Lisans almayanı turnuvaya dahil etmiyorlar.
Öte yandan, lisede spor yapan bir öğrenciye çıkartılan lisans o öğrenci sporu bıraksa da envanterde kalıyor. Ya da aynı öğrenci üniversitede spora devam etse yeni bir lisans çıkartılıyor. Aynı öğrenci bir de boş zamanlarında bir kulüp bünyesinde spora devam ederse üç ayrı lisansa sahip olmuş oluyor. Böylece sporcu sayımız yükselmiş oluyor.
Ülkemizde antrenörlük belgesine sahip toplam eğitici sayısı ise yaklaşık olarak 250.000’dir. Bu rakamın da abartılı olduğuna inanıyorum. Örneğin
ülkemizde 248 Güreş, 275 Boks, 48 Okçuluk antrenörü varken, 1024 Badminton, 1093 Bocce, Bowling ve Dart antrenörünün olmasını gerçekçi bulmuyorum.
Madalya Sevdası
Ülkemizde Milli Sporcu olmanın çok büyük avantajları var. Mevcut ödül yönetmeliğine göre geçtiğimiz yıl 1053 sporcu, 785 antrenör ve 23 spor kulübüne 41 milyon 209 bin TL ödül dağıtıldı. Geçtiğimiz yıl Milli statüsüne geçirilen sporcu sayısı 5.102’dir.
Bu lisanslı sporcularımız 2018 yılında katıldıkları uluslararası turnuvalardan, 1883’ü altın, 1889’u gümüş ve 2242’si bronz olmak üzere toplam 6014 madalya kazanmışlardır. 2012 -2019 yılları arasında bu turnuvalara katılan 118 sporcumuzda doping çıkmış ve değişik sürelerle spordan menedilmişlerdir.
Bir yılda uluslararası turnuvalardan 6014 madalya toplayan sporcularımızın, sporun kalbi olan Olimpiyat Oyunları gibi organizasyonlarda elde ettikleri başarılar hiç de iç açıcı değildir. 120 yıllık Olimpiyat oyunları tarihinde sadece 39’u altın, 27’si gümüş ve 28’i bronz olmak üzere, toplam 94 madalya kazanılmıştır.
Bu rakamları analizinden ortaya çıkan sonuçlar:
1) Ülkemizde çocuk ve gençlerin spora ilgisi oldukça yüksektir.
2) Ancak bu çocuk ve gençlere spor yaptıracak kadar yeterli tesis mevcut değildir.
3) Mevcut sporcu eğitmeni sayısı oldukça yetersizdir.
4) Bu tesis ve eğitici yetersizliği nedeniyle önemli turnuvalarda yeterli başarı sağlanamamaktadır.
5) Gençlere ‘sağlık ve barış’ için spor felsefesi değil, uluslararası alanda madalya kazanma hırsı aşılanmaktadır.
6) Vaat edilen ödüllerin yüksekliği gençlerimizi doping yaparak hedefe ulaşmaya teşvik etmektedir.
Devletin bu yanlış spor politikaları sonucunda, ülkemizde ne spor gelişiyor ne de uluslararası turnuvalarda başarı kazanacak sporcu yetişiyor!