Gollum ve Mona Lisa Düşündüğümüzden Daha Çok Birbirine Benziyor Olabilir mi?
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Gollum ve Mona Lisa Düşündüğümüzden Daha Çok Birbirine Benziyor Olabilir mi?
Bir yanda Leonardo da Vinci'nin o meşhur tablosu Mona Lisa. Öte yanda Yüzüklerin Efendisi'nin Gollum karakteri.
'Kıymetlimiss'...
Gollum ve Mona Lisa arasında benzerlik olabileceğini hiç düşünmemiş olabilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız. Ancak, yazımızı okuduktan sonra, neden Gollum ve Mona Lisa'nın bu kadar benzediğini çok daha iyi anlayacaksınız.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Yüzüklerin Efendisi'nin Gollum'u ve Leonardo'nun Mona Lisa'sı düşündüğünüzden daha da çok birbirine benziyor olabilir mi?
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Yıllardan 1305. İtalya'nın Floransa kentinden Giotto adlı bir ressam, sanatın gidişatını sonsuza dek değiştirdi: "Scrovegni Şapeli için yaptığı freskler, insanları üç boyutlu bir dünyada, üç boyutlu olarak tasvir ediyordu ve bu bir ilkti."
Giotto'dan önce Avrupa sanatı neredeyse tamamen iki boyutlu diyebileceğimiz bir vaziyetteydi. Derinlik algısı olmayan resimlerde figürlerin hepsi aynı ölçüde alan işgal ederdi.
Giotto'nun gerçekliği, gözümüze göründüğü şekilde sanatına yansıtması, Rönesans'ın dönüm noktalarından biri oldu ve bundan sonra bir sürü sanatçı da Giotto'nun izinden gitti.
Ressamlar, çalışmalarını daha gerçekçi kılmak için derinlik, ışık ve gölgelendirmeler ile uygun perspektif oluşturmanın yollarını bulmalıydı. Fra Angelico, bunu ilk deneyenler arasındaydı.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Gölgelendirmenin bir resmin insan gözüne daha gerçek görünmesi için en önemli ayrıntılardan biri olduğu artık biliniyordu.
Rönesans ressamları, sanatta gerçekliği yeniden yaratmayı öğrenmişlerdi.
Ressamların bir anda bu kadar ilerleme kaydetmesi çok ilham vericiydi. Dinamizmden yoksun insan figürlerinden, yaşam ve duygu dolu insan formlarına hızlı bir geçiş olmuştu ve bu sanatın her alanında hissediliyordu.
Şimdi birkaç yüzyıl ileri saralım ve bundan sonra kısaca CGI olarak belirteceğimiz 'Bilgisayar Tabanlı İmgeleme'nin doğduğu zamana 1970'lere gidelim.
CGI'nın ilk yıllarında karakterlerinde gözlemlediğimiz tuhaf pozları ve sert hareketlerinin, Erken Rönesans dönemi ressamlarının figürlerine nasıl hayat vereceklerini bilmeden yarattıkları eserlerle çok benzeştiğini görüyoruz.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Animasyon dünyasında, herhangi bir canlıyı (insan ya da yaratık) canlandırmanın en önemli püf noktasının, söz konusu figürün hareketlerine rehberlik edebilecek sanal bir iskelet oluşturmaktan geçtiği kısa sürede anlaşıldı.
Peki ya duygular? Duygular, hem insanların ifade yeteneği hem de insan yüzünün karmaşık dokuları sebebiyle hem animasyon olarak canlandırılması hem de resmetmesi en zor şeylerden biriydi.
Bu duyguları, Yüzüklerin Efendisi'nde Gollum'da rahatlıkla görebilirsiniz. Zaten tam da bu yüzden Gollum, gerçekten duygularını ifade edebilen ve gerçek görünen ilk CGI karakteri olarak kabul edilmektedir.
Bu da Leonardo'nun 'sfumato' tekniği (gerçek insan ifadesini taklit etmek için gözlerin ve ağzın etrafındaki renklerin ve kontürlerin bulanıklaşması) kullanarak yarattığı eseri Mona Lisa ile Gollum arasındaki ortak nokta işte. İkisi de kendi alanının gerçekliğe en yakın öncüleri.
İkisi de duygularını gerçek bir şekilde yansıtabilen eserler.
Bu yüzden hem Gollum hem de Mona Lisa için gerçekliğin keşfi diyebiliriz!
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Yorum Yazın
bu argümana göre alanında ilk olan her şeyi, birbirininortak özelliği olarak nitelendirebilmemiz mi gerekiyor ?