Aydınlar, gerekçesi ne olursa olsun insana yakışmayacak, çok kötü sonuçlar doğurabilecek gelişmeler konusunda mutlak akla ve bilime dayalı araştırmalar yapar, ulaştığı bilgileri de toplumla paylaşır. Yani toplumu aydınlatır. Şimdi neden entelektüellikle yobazlığı birleştirdiğime gelelim.
Dinler, inançlar tarih boyu tüm toplumlarda istismar edilmiş, aydınlatılmaya en çok ihtiyacı olan, alanlardır.
Unutulmasın ki, Dünyadaki mevcut dinlerin tamamı, insanların dünyayı düz zannettikleri ve evrenin merkezi olduğuna inandıkları dönemde oluşmuştur. Dolayısıyla dinler, doğal olarak bu zihniyetteki insanlar tarafından o dönemin bilgi seviyesi şartlarına göre yorumlanmış ve yapılandırılmıştır.
İşte bu yüzden, dinleri yorumlarken veya eleştirirken bir haksızlık olmaması ve işin doğru yapılması için bu durum gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekir.
Sadede gelirsek, ülkemizin yüzde doksan dokuzu Müslüman olduğu söyleniyor. Bu gerçeği herkes gibi aydınlarımız da biliyor. Toplumumuzda hemen bütün akademik alanlarda dünya çapında birçok aydınımız var. Ancak gelin görün ki, onca aydınlarımız, konu din, inanç olduğunda anlamsız bir gerekçe ile pasifleşip, bu hususu yalnızca ilahiyatçılara bırakıyorlar, ya da fikir beyan edip açık açık tartışmıyorlar. Oysa yukarıda da dediğim gibi, din ve inanç tüm toplumlarda olduğu gibi bizde de aydınlatılmaya en çok ihtiyacı olan alanlardır. Zira din ve inanç, hukuk, sanat, ekonomi siyaset gibi tüm sosyal alanlarda doğrudan ya da dolaylı etki ve yaptırım gücü vardır. Bu gerçeği aydınlar bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Peki neden geri duruyorlar? Bunun birkaç nedeni var. En önemli olanı da “Din; kul ile Allah arasındadır, herkesin inancı kendisinedir” gibi, sığ, mantıksız bir değerlendirmedir ve çok yanlıştır. Şimdi bu argümanları Müslüman bir toplum olduğu için Kur’an’ı da baz alarak inceleyelim.
Din kul ile Allah arasında mıdır? Hayır değildir! Kur’an’a göre Dinin kul ile Allah arasında olan kısmı, kulun düşünce ve davranışlarındaki niyet ve samimiyetinin değerlendirilmesini ve manevi akıbetini yalnızca Allah’ın belirlenecek olmasıdır. Dinin kul ile Allah arasında olan kısmı sadece budur.
Din; doğrudan ya da dolaylı olarak kullar arasındaki ilişkileri düzenler.
Aydınların ısrarla göremedikleri şey dinin bu sosyal boyutudur. Din; tek Allah’a inanmanın ve bazı ritüellerin (İbadet) haricinde, neredeyse tamamı ya doğrudan ya da dolaylı olarak, kullar arasındaki ilişkilerle ilgili düzenlemelerdir. Yani bireysel ve sosyal ilişkilerle ilgilidir. Dinin müdahil olup yasakladığı şeyler, örneğin hırsızlık, cinayet, haksızlık ve adaletsizlik vs. ve öğütlediği, adil olmak dürüst olmak insan haklarına saygılı güzel işler (Salih amel) yapmak vs. gibi konuların hepsi de İnsanlar arasındaki konulardır. Tabi, elbette herkesin inancı kendisinedir ve istediğine inanır. Mistik ya da kitabi, İçinde yaşadığı toplumun sosyal kurallar ve resmi yasalarına aykırı olmamak kaydı ile inancını yaşar.
Yorum Yazın
9myaşındaki çocuklarla nikah kurma hayalleri kuran, köle, cariye fanyazisi düşünen, kadını insan saymayan ne anlatırsan anlat seni kafir gören bağnaz yobazla... Devamını Gör
"Bu gerçeği aydınlar bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Peki neden geri duruyorlar? Bunun birkaç nedeni var. En önemli olanı da “Din; kul ile Allah arasındadır... Devamını Gör
asıl sizin toplum dinamiklerinden bihaber yaptığınız çıkarımlar "sığ, mantıksız" bir değerlendirmedir ve çok yanlıştır. hangi ülkede ve hangi toplumda yaşadı... Devamını Gör
Hacı abi bahsettiğin entelektüel yobazlık din ile başlayanbir süreçtir. nedeni sonucu asla verisel olarak ispat edilemeyen kuramların savunulması ile başlar.