*Sınırları, kapasitesi, kaynakları belli bir ülke olan Türkiye’nin göçmenlerin toplandığı, sınırları kolaylıkla aşılan bir ülke olarak görüntü vermesi bile Türkiye’nin sınır güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından bir tehlikedir.
*Diğer yandan 911km sınırımız bulunan Suriye’de özellikle Türkiye’ye doğru itilen nüfusun yerine getirilmesi planlanan kitlenin kim olacağı ya da kime hizmet edeceği tartışma konusuyken, Türkiye’nin güvenli bölge oluşturarak, geçici koruma altındaki Suriyeli nüfusu kendi ülkesinde oluşturulan bu güvenli bölgeye yerleştirmesi sınır güvenliği ve terörle mücadele açısından ayrı bir önem taşımaktadır.
*Başka bir önemli konu ise göçmen meselesinin AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerde ana gündem maddesi haline gelmesi ve ilişkilerin sadece bu konu üzerinde yapılacak anlaşmaya göre şekillenmesidir. Merkel’in Türkiye’nin AB üyeliğini öngörmezken göçmen konusundaki rolüne dikkat çekmesi; Kurz’un Afganistan’dan gelen kitlenin yerleşmesi açısından Türkiye’nin daha uygun bir coğrafya olduğunu belirtme cüretini göstermesi ise olayın tuzu biberi niteliğindedir.
Bu noktada özellikle AB ile imzalanan 18 Mart Mutabakatı önemli bir yer tutmaktadır. Geçici koruma altında Türkiye’ye gelen göçmenlerin Avrupa’ya düzensiz göçlerinin engellenmesi için geri kabulün uygulanması, AB’nin Türkiye’yi sığınmacıların biriktiği bir ülke olarak finanse etmesi ile kendi sınırlarını ve düzenini korumak istemesinden başka bir şey değildir. Türkiye bu insani dramın yükünü Avrupa da dahil olmak üzere tüm dünyanın paylaşmasını gerektiren bir politika izlemek durumundadır.
*Diğer yandan Suriye ile diplomatik ilişkilerin başlaması ve yeniden yapılanma sürecinde Türkiye’de yaşayan geçici koruma altında bulunan Suriyeli vatandaşların ülkelerine dönmeleri ve güven içinde yaşamaları için gerekli tüm adımlar atılmalıdır.
*Son olarak belki de dikkat çekmemiz gereken en önemli konu ülkesinde çıkartılan karışıklıklar, baskılar, hayatta kalma refleksi ile farklı ülkelere doğru göç etmek zorunda bırakılan insanlara karşı kullanılan dilin onları ötekileştirmeyecek bir dil olması gerekliliğidir. Nefret eylem ve söylemlerine neden olmadan bu süreci yönetebilmek iletişim sanatının ne kadar önemli olduğunu da bize bir kez daha göstermektedir.
Instagram
Twitter
Yorum Yazın