Görüş Bildir
Haberler
Çiğdem Taşkent Yazio: Merhumu Nasıl Bilirdiniz?

etiket Çiğdem Taşkent Yazio: Merhumu Nasıl Bilirdiniz?

Onedio Arena
16.06.2022 - 23:52 Son Güncelleme: 26.06.2022 - 17:07

Hiç günlük tuttunuz mu? Hayatınızın herhangi bir döneminde içinizi döktüğünüz, kimseye anlatmadıklarınızı yazdığınız, “Benle mezara kadar” diye düşünüp kimseye söyleyemeyip ama yazarak en azından sisteminizden atmaya çalıştığınız günlük ve ya türevi bir şeyler karaladınız mı?

İçeriğin Devamı Aşağıda

Heh işte ne oluyorsa o mezara girdikten sonra oluyor işte!

Yaşayan bir insanın günlüğü okunmamalı diye genel bir kanı varken, ölmüş birinin günlüğü neden rahatlıkla okunur? (Tabi yaşayan birinin günlüğü eline geçince cayır cayır okuyan destursuzlardan bahsetmiyorum)

Düşünün,  cenazedesiniz. Soruyor imam “Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye. Aradan bir ses; “Valla bugüne kadar iyi bilirdik te evinde dün günlüğü geçti elime meğer şerefsizin tekiymiş!”.

Şu anda o defteri eline alıp “Aaa bu onun özeli, bırakayım yerine” diye gösterilen erdem, o kişi mefta olunca neden yok olup gidiyor? Hayır, kişi göçmüş gitmiş; yazdıklarının bir yerinde sana sövmüşse savunma hakkını da elinden alıyorsun garibin! Zaten bilmeni istediklerini seninle paylaşmıştır, ötesine olan bu merak niye?

Üzerine kitap yazılan, filmler yapılan günlüklerin sahipleri acaba bir gün okunabileceğini düşünerek gönül rahatlığıyla mı yazmıştır? Yoksa basılan her kitap ve çevrilen her filmde mezarlarında ters mi dönmüşlerdir?

Bir örnek üzerinden gidelim; Kafka…

Bir örnek üzerinden gidelim; Kafka…

Ölümünden sonra dostu(!) Max Brod, Kafka’nın günlüklerini kitaplaştırmış. Bildiğimiz kadarıyla yayınlanma amacıyla yazmadığı günlüklerde hayatının belki de o dönem olan en mahrem düşüncelerini yazmış. Ve yine belki de sadece kağıda döküp deşarj olma ihtiyacını gideren Kafka, tüm bu yazdıklarının okuyucuya servis edildiğini bilse ne hissederdi? Burada Max’a şu soruyu yöneltiyorum; “Ey Max, dostun ölünce okuduğun günlükleri sağken de okur muydun?”

Jung’a Freud’un ölümünden sonra kendisi ile paylaştığı bir özeli sorulur ve Jung şöyle der; “Bundan bahsetmek istemiyorum, saygı yaşamdan daha uzun sürer”.

Max, utan utan!

Bu edebi örneklerden geliyorum bu günlüklerin okunmasına neden olan şeye; Merak. Öyle bir merak ki, milletin özeli falan dinlemeden günlüğünü okumamıza neden oluyor. Şimdi düşününce, Bülent Ersoy gibi hayatında çok radikal karar almış, ve bu kararı alış süreci ve yaşadığı zorlukları hiç bir yerde anlatmamış bir insanın günlüğü olduğu ortaya çıksa? Sedat Peker’in her Pazar aslında filtreleyip anlattığı şeyleri çatır çatır ayan beyan yazdığı bir günlüğü olduğunu bilsek? Şeyma Subaşı’nın “Çatlayın patlayın; ben harika bir insan olduğum için bunlar başıma geliyor” diye betimlediği kutu yarışmasından Ibiza Miami’ye uzanan sürecini ASLINDA nasıl elde ettiğini anlattığı bir günlük? Bizi çok ta haklı çıkaracağından emin olacağımız şeyler… Bu insanlar Hakk’ın rahmetine kavuştuğunda bu günlükler servis edilse okumayacak mıyız? (Şeyma bu dopingli hayatında hepimizi gömeceği için onunkini okuyamayabiliriz).

Bu örnekler üzerinden kendime dönüyorum. Ortaokuldan üniversite ortalarına kadar yazdığım “iç dökme” defterlerimi birisinin okuduğunu düşünmek istemiyorum. Kaldı ki yazdıklarım kıtipiyoz “şuna çok kızdım, onu çok seviyorum keşke o da beni sevse, çok kilo aldım nolcak bu halim, bıktım bu hayattan”  gibi ergen edebiyatından öte olmamasına rağmen öldüğümde dahi okunması fikri acayip canımı sıkıyor.

İçinde yazan şeylerin yüzde Doksan dokuzunu bilen dostuma bile, ondan önce ölürsem günlüklerimi alıp, kapağını bile açmadan imha etsin diye tembih ettim. Çünkü göçüp gittiğimde de o kalan yüzde Bir yine bende kalsın isterim… Bırakın bazı şeyler gidenle gitsin…

Merhumu iyi bilin…

Çiğdem Taşkent

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
7
4
1
1
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?