Bu dünyanın sanal olmadığına inananlar için biraz da bilimsel örnekler verelim:
Çoğumuzun bildiği gibi aslında etrafımızda analiz ederek algıladığımız her uyarı beynimizin bir yorumu. Yani renkler, tatlar, kokular, şekiller ve hisler aslında beyninizin yorumlaması. Sizin kırmızı gördüğünüz bir rengi başka bir canlı farklı renkte görebilir. Size güzel gelen bir koku bir diğer kişiyi irrite edebilir. Beyindeki bir problem halüsinasyon dediğimiz anormal bir durum yaratır ve olmayan kişi ve nesneleri görebilirsiniz.
Daha da ilginci var!
Atomun çok büyük bir kısmının boşluktan ibaret olduğunu düşündüğümüzde ve tüm maddelerin atomlardan oluştuğunu kabul ettiğimizde aslında maddeye değil de boşluğa dokunmuş oluyoruz. Veyahut hiçbir şeye gerçekten temas edemiyoruz. Çünkü tüm atomların en dış yörüngesi negatif yüklü elektronlarla çevrili ve aynı yüklü tanecikler birbirini iteceğinden maddelerin birbirine temas edebilmesi de imkânsız oluyor. Bizim hissettiğimiz şey ise bu elektronların birbirini itme kuvveti.
Ne kadar enteresan değil mi?
Çok değil yaklaşık on yıl önce çoğu bilim insanı için zihin ve madde arasında bir bağlantı yoktu. Akıl metafizik dünyaya, madde ise somut dünyaya aittir fikri hâkimdi. Kuantum ve genel görelilik teorileri ortaya atıldıkça bilim adamlarının geneli maddenin gizemli taraflarını fark etti ve gördüğümüz dünyanın aslında kendi içinde var olmadığı konusunda birleşti. Çünkü kuantum teorisine göre, gözlemci yani zihin gözlenenden yani maddeden ayrılamıyor, madde bir şekilde gözlendiğini hatta gözleneceğini anlıyor ve ona göre dalga ya da parçacık gibi davranıyordu. Bu bir anlamda gerçekliğin hem gözlenene hem gözlemciye muhtaçlığını gösteriyordu.
Biri eksikse, gerçeklik silinir.
Madde sadece dalgalar, olasılık dalgaları yani enerji olarak kalır.
Konu gittikçe daha da gizemli bir hal alıyor…
Başa dönersek bu dünyanın ahiret hayatına kıyasla sanal olduğunu düşünenlerdenim ben de. Nasıl ki bu dünyaya kıyasla rüyalarımız gerçek değil ama rüyadayken gerçek olduğunu zannedip terliyor, gülüyor, rüyamızı nabzımızı kontrol edemeyecek kadar sahici yaşıyorsak ve bunu ancak uyandığımızda anlıyorsak ahirete doğumun ardından buradaki sanallığı idrak edeceğiz.
Bilemiyorum, belki de yanlış düşünüyorum.
Meşhur fizikçi Shrödinger’in kutudaki kedi örneğini bilirsiniz. Sanıyorum kutuyu açana değin neyin ne olduğunu bilemeyeceğiz.
Bilim ne derse desin! Biz yine çiçekleri koklarken, sıcacık çorbamızı yudumlarken, aşk olurken, sevdiğimizi öperken bu duyguların bizdeki etkisini, yaşadığımız hazzı yadsıyamayız.
Fuzuli örneğindeki gibi…
Sevmek mi daha güzel sevilmek mi?
Ben de bu yaşımda ancak anladım ki sahici sevmek.
Çünkü diğerinden emin olamıyorsun!
O halde sosyal mesaj geliyor,
Dünya sahi mi sanal mı bilinmez
Bu kadar belirsizlik içinde biz çıkarsızca ve sahiden bol bol sevelim.
Ve herkese şimdiden mutlu yıllar dilerim.
Facebook
Instagram
Yorum Yazın
Umarım doğa intikam almadan farkında oluruz çok güzel bir yazı 🤌🏻