"Bedduaları Gerçekleştirme Departmanı": Umutlarımız Beddualarımızda mı Saklı?
Esra Baykal’ın eşsiz bakış açısıyla kaleme aldığı Bedduaları Gerçekleştirme Departmanı fantastik öğelerle bezenmiş derin bir roman. Bu eser, okurları insan ruhunun karanlık köşelerine doğru etkileyici bir yolculuğa çıkarırken, toplumsal gözlemlerle harmanlanan stratejik bir kurgu sunuyor. Özellikle öfke, hayal kırıklığı ve içsel hesaplaşma temaları üzerinde yoğunlaşan roman, her birimizin içindeki bastırılmış duygulara ayna tutuyor. Esra Baykal ile bu kitabın yaratım sürecini ve “beddua” kavramına bakış açısını konuşacağız.
Bir pazarlama danışmanı neden roman yazar?
- İlahi adaleti gerçekleştiren bir departmanın varlığı insanı rahatlatıyor mudur?
Bence rahatlatıyordur, insanlar çaresiz hissettiklerinde her zaman yaradana sığınırlar. Buna bakan bir departman olduğunu düşünsenize 😊 Hem eğlenceli hem de aslında ürkütücü. Bir başkasının yaşamını kötüleştirme imkânınız olmasını bilmek bence sözlerimizi daha dikkatli seçmemizi sağlar. Ya da öyle umuyorum.
- Siz gerçekten ilahi adaletin ve bedduaların kişilere döneceğine inanıyor musunuz?
Ben bu kitabı yazarken arzum tam aksine beddua edilmemesi ve bireyin ruhunu kirletmemesini salık vermekti. Beddua insanın, bir başkasının kötülüğü ile kendi yolculuğunu bozmasıdır. Buna izin verirseniz, dikeyde yaşam yolculuğunuza erişemezsiniz. Bu nedenle aslında beddua etmemeyi öneririm. İlahi düzene gelince, evren minicik varlıklarız. Bu büyük düzen düşünülerek icat edildi, her milimetresi mucizevi bence, bu nedenle ilahi adaleti siz bilmeseniz de size kötülük yapanın yaşadığına inanıyorum. İlla göreyim ben süründüklerini derseniz bu kibre girer. İşte o zaman yine yolculuğunuzu bozarsınız. Bence ince bir çizgi insan olmak, düşünerek adım atmak lazım.
- Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler sizce beyinlerinin senaryo üretmesinden dolayı mı bunları yaşıyor tamamen kaygısız olmak insan doğasına ters değil mi?
- Kitap aslında kavramları da derinleştirmenin derdinde gibi, bir kavram var, buna bağlı bir beddua var ve bu bedduanın hayata geçirilmesi var, neden kavramlara bu kadar takıldınız?
Kavramlar, kelimeler, isimler insan icadıdır. Ama duygular ve davranışlar bize yaratıcımız tarafından bahşedilmiş içgüdülerdir. Kavramları yeniden sorguladığımızda, duygu ve davranışlarımızı değiştirme, yeniden ve daha iyiye doğru yorumlama imkânımız olacağına inanıyorum. Adaleti gerçekten yaşamak istiyorsak, kendimize de dürüst olmalıyız. Kendi seçimlerimizi de sorgulamalıyız. Özgürlük istiyorsak, başkalarının özgürlük alanına da saygılı olmalıyız. Saygı istiyorsak, karşımızdakini dinlemeye hazır olmalıyız. Kavramları sözlük anlamları ile ele almak bize bir şey kazandırmıyor aksine suistimal ediyoruz diye düşünüyorum.
Beddua üstünden gitme nedenim, herkesin son yıllarda en dertli olduğu kavramları alıp, buradaki yarayı keşfedip, buna çözüm bulmaya, yorumlama çalışarak, belki de okuyucuya başka bir bakış açısı kazandırırım çabamdan ileri geliyor. Evet belki kavramın suistimali bizi bedduaya itiyor ama bizim de burada bir hatamız olabilir mi bunu da didiklesinler istiyorum.
- Kitaptaki yaşam öykülerini, sizin hayatınızdan izler taşıyor mu, yoksa roman tamamıyla kurgu mu?
Ben insan hikayelerinin içerisinde yoğrulan bir danışmanım. Benim için herkesin genel kanısı “Bi’ değişik” olduğuma dairdir, bunu da kabul ediyorum. Ama ben sokağın sesi, hayatın ritmi ile yaşıyorum. Sürekli sohbet eden, yeni bilgiler, yaşamlar öğrenmek isteyen, doymaz bir tipim. Valizime biriktirdiklerimi, kimi zaman şahit olduklarımdan kimi zaman da benim de canımın yandığı anlardan esinlenerek bir harman yaptım diyebiliriz. Beni yakından tanıyan dostlarımın neresi gerçek, neresi kurgu hemen anlayacağına emin olduğum bölümler elbette var. Bununla birlikte dediğim gibi zamanın hassasiyetlerini en doğru tanımlayan öyküleri yansıtmaya çalıştım.
- Kitabın bir de sosyal medya hesapları var, buradaki içerikler de oldukça komik ve farkındalık yaratıcı bunu özellikle mi istediniz?
- Peki, daha üst kasetlere ulaşabilmek için insanlar nasıl bir birey olmaya çalışmalı?
Bence bu hayatta insanın kendisine sorması gereken beş soru var, bu soruları samimiyetle yanıtlayıp, adalet ve sevgi temelinde yaşarsak üst kasete geçeceğiz. Ama unutma bugüne dek 5. kasete bile ulaşamadık 😊 Oysa oyunun kuralları belliydi, sevgi dolu ve adaletli ol.
Gelelim beş soruya:
* Sen kendini tanıyor musun?
* Sen ne için varsın?
* Sen neyi temsil ediyorsun bu dünyada, üstlendiğin sorumluluklar ne?
* Sen kim için varsın?
* Senin varoluş nedenin ne?
Bu sorular hem kendimizi tanımamız hem etki alanımızı tespit etmemiz hem de belirlenen yaşam planımızı anlamamız için var. Bunları netleştirip, bu plana sadık kalarak yaşarsak bence hem mutlu oluruz hem de dikeyde daha anlamlı bir hayatımız olur.