Barış Erbil Yazio: Mike Oldfield ve Tubular Bells
Yeni bir yıla girerken geride bıraktığımız birçok olay ve yaşanmışlık da düşündürücü oldu 2020 senesinde. Tam 100 sene sonra insanoğlu böylesine azılı bir salgın ile baş etmeye çalıştı, bilinmezlik bizleri her gün biraz daha karamsarlığa itti. Bir yandan belki de uzun süredir hiç deneyimlemediğimiz kadar kendi benliğimizle baş başa kaldık bu süreçte; hayatın aslında sorgulamayı unuttuğumuz tekdüze kaotik süreğenliğinden uzaklaştık ve kendi kimliklerimizi yeniden keşfettik.
Yaşanılan bu sıra dışı dönemde bardağın boş tarafları olsa da dolu yanlarını görmeye çalıştığımız daha olumlu ve müzik dolu bir senenin bizimle olmasını dileyerek bu yazımda sizleri biraz geçmişe götüreceğim:
Ülkemizde çok fazla göz önünde bulunmasa da 70’li-80’li ve hatta 90’lı yıllara müzikalite açısından büyük yenilikler katmış; tarihin belki de gördüğü en ilginç multi-instrumentalist Mike Oldfield’ın garip, ileri görüşlü, farklı ve bir o kadar tahmin edilemez müzik dünyasına.
Hayatında ilk kez bir jazz orkestrası dinlediğinde şahit olduğu farklı tınılarla birlikte Tubular Bells albümünün ilk fikir tohumları zihnine yerleşmiştir Oldfield’ın.
Mike Oldfield’ı farklı yapan yegâne özellik belki de çaldığı bütün enstrümanları sıradanlaşmış ve kalıplaşmış çalma biçemlerinden ziyade kendi kimliğiyle ve o anda parçaya vermek istediği hissiyata dayanan çıkarımlar ile yeniden yorumlamasıydı.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın