Yorulmaktan Yorulanlar İçin 15 Maddeyle İş Dünyasında Tükenmişlik Sendromu
Son günlerde kiminle konuşsanız, “işi bırakıp daha basit yaşayacağım bir düzen kurmak istiyorum; bıktım ve yoruldum bu karmaşadan” deyip duruyor. Dünyanın en geniş iş dünyası iletişim ağı olan Linkedin’de biraz araştırma yaparsanız, birçok profesyonelin mevcut işi olduğu halde yeni iş aradığını görebilirsiniz.
İş dünyası tartışılmaz bir tükenmişlik içinde.
1. Nedir?
2. Nasıl tanıştık?
Tükenmişlik sendromuyla ne komik ki ülkemiz, ilk kez Muhteşem Yüzyıl dizisinin başrol oyuncusu Meryem Uzerli kanalıyla tanıştı. Uzerli, tükenmişlik sendromu yaşadığını belirterek diziden ayrıldı.
3. Kavramsal karşılığı
Bu kavram, Alman kökenli Amerikalı Psikolog Freudenberger tarafından başarısız olma, yıpranma, aşırı yüklenme sonucu güç ve enerji kaybı, veya karşılanamayan istekler sonucu bireyin iç kaynaklarında tükenme durumu olarak tanımlandı ki; harika bir açıklama.
4. Belirtileri neler?
Tükenmişliğin en büyük belirtilerinden biri, işe giderken ayaklarınızın geri geri gitmesidir. İçinizden “kimin gitmez ki” dediğinizi duyar gibiyiz. Ama bu öyle, ara sıra yaşanan bir Pazartesi sendromu gibi değil de, yolun sonuna geldiğini hissetme şeklinde gerçekleşir.
5. Nasıl hissettirir?
Yaşanan bu tükenmişlikle beraber, hayal kırıklıklarımız arttığı gibi, takdir edilmeme ve anlaşılmıyorum hissini sıkça yaşarız. Ne yapsak boş gibi gelmeye başlar bize. “Ben doğru yerde değilim” hissiyle karışık bir mutsuzluk ve tatminsizlik halinin huzursuzluğunu sarar.
6. Çevremize nasıl yansır?
Kendimizi adeta zorunluluklarımızla, sorumluluklarımız arasında gidip gelen
bir sarkacın ucunda görürüz. Bu ruh hali elbette, çevremizdekilerle iletişim
tarzımıza da yansır. Basit problemler karşısında dahi iş arkadaşlarımıza ve
etrafımıza sinirli davranabiliriz.
7. En çok etkilenen meslek grupları hangileri?
Yapılan araştırmalar, muhasebe, sağlık sektörü ve çağrı merkezi çalışanlarında tükenmişlik oranının, birçok meslek grubuna göre daha yüksek olduğunu göstermiş.
8. Cinsiyet gözetir mi?
Çalışan, aynı zamanda evli ve çocuklu kadınların erkeklere oranla tükenmişliği daha çok yaşadıkları ispatlanmış. (Bu erkeklerin yıpranmadığı anlamına elbette gelmez.) Ayrıca çocuk sayısı arttıkça, gittikçe artan sorumluluklar ve iş yükü; kadını daha da yıpranır hale getiriyor.
9. Bireysel faktörler ne?
Kişinin kendisinden ve şirketinin kişiden beklediği yüksek performansın
yarattığı baskı, kişinin kendisine koyduğu aşırı hırslı hedefler ve strese
yatkın kişilik özelliği yıpranma payını arttırıyor.
10. Örgütsel faktörler ne?
Kurumlarda eksik kadro ile çalışılmasından veya performansın etkin
yönetilmemesinden kaynaklanan, çalışan üzerindeki aşırı iş yükü ve iş-özel
hayat dengesinin bozulması, örgütsel faktörlerin başında geliyor.
11. Tetikleyicileri ne?
Kurum içinde takdir ve ödüllendirmenin yeterli düzeyde olmaması,
yöneticiyle yaşanan problemlerin göz ardı edilmesi ve adil bir yönetim
anlayışının olmaması tükenmişliği tetikliyor. Kişinin değerlerine saldıran bir
yönetim anlayışı, kişinin hakaret görmesi de işin tuzu biberi oluyor.
12. İşe nasıl yansır?
Sonuç; sıkça işe geç gelmeler ve/veya rapor almalar, yapılan iş kalitesinin
düşmesi ve herkesin kaybetmesi.
13. Peki çözüm ne?
Öncelikle bir çalışan olarak kendinizde bu tarz belirtiler fark ettiyseniz
ve durumun üstüne toprak örtmeye çalışıyorsanız, bir an önce vazgeçiniz. Zira bir süre sonra bu durum, sizi depresyona bile götürebilecek sonuçlar
doğurabilir.
14. Paylaşmak yardım edebilir
Kendinizde bu ruh halini yaratan nedenleri bireysel ve örgütsel faktörleri
baz alarak yazınız. Bu konuyu önce yöneticinizle, o olmuyorsa insan kaynakları
biriminizle paylaşınız.
15. Profesyonel destekten çekinmeyin
Tüm buna rağmen bir destek alamadıysanız, bireysel olarak bir koç ya da
psikologdan destek alabilirsiniz.
Sözün kısası; tükenmişlik, günümüzün hırçın iş dünyasında hepimizin yaşayabileceği gayet doğal bir durumdur. Önemli olan buna sebep olan nedenleri tespit edip, bir an önce değiştirmek için eylem planı yapmaktır. Ve unutmayın, yardım istemeyi bilmezsek, yardımın nereden ve nasıl geleceğini de bilmemiz mümkün değil.
Başak Tecer
Harvard Business Review Türkiye, Eylül 2015