Görüş Bildir
Fazla Tuz Tüketmenin Zararları
Ortalama bir insan her yıl 15 pound (7 kg) (bir vling topu kadar) tuz tüketmektedir. Çok fazla tuz kalp rahatsızlığı riskini artıran hiper tansiyona (yüksek kan basıncı) neden olabilir ve son za­tlarda migren ağrılarının nedeni olarak da bahsedilmektedir. Baş dönmesi ve bacak şişmeleri ile sonuçlanabilecek sıvı tutulmasına neden olur. Ayrıca idrarda potas­ımı kaybolmasına neden olur. Ek olarak, son zamanlarda yapılmış olan çalışmalar, diyetteki aşırı sodyum ve sodyu­ma göre düşük potasyum oranlarının özellikle erkeklerde kolorektal kanseri için yüksek risk faktörleriyle bağlantılı olduğunu göstermiştir. Tuzlu krakerler ve çerezlerden uzak durmanız ve sofra tu­zunu fazla kullanmamanız düşündüğünüzden daha fazla tuz almadığınız anlamına gelmez. Eğer tuz alımınızı alt seviyede tutmak istiyorsanız: • Biradan uzak durun. (Her 350 gramında 25 mg. sod­yum vardır.) • Yemek hazırlarken karbonat, monosodyum glutamat (MSG, Accent) yada kabartma tozu kullanmaktan sa­kının. • Birçoğu sodyum içeren laksatiflerden uzak durun. • Bir ev su yumuşatıcısı ile işlenen su içmeyin ya da ye­mek pişirmeyin; suya sodyum ekler. • Gıda etiketlerini okurken tuz, sodyum yada kimyasal sembolü NA’ya dikkat edin...haber kaynağı: 724saglik.org/beslenme-ve-diyet
Kaş Yapalım Derken Göz Çıkarmayalım
Estetik doğru yapıldığında cildi gençleştirir, ruhu yeniler diye belirten Bahçeşehir Dermamed Kliniği Medikal Estetik Hekimi, Dr.Gülen Altun, medikal estetik hakkında doğru bildiğimiz yanlışların yaygın olduğu belirtiyor.Medikal estetik tedavilerinin uzman hekimler tarafından yapılması gerekliliğinin altını çizen Dr.Gülen Altun, hastaların medikal estetik hakkında araştırma yapmasını ve mutlaka uzman kontrolünde bu süreçlerin gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Dr.Gülen Altun, medikal estetik hakkında en sık bilinen yanlışları şöyle sıralıyor:“Hepimiz yaşlanmaya karşı koyarak yüzümüzün daha genç ve canlı görünmesini istiyoruz. Yüzümüzdeki çizgilerin azaltılarak daha gergin, genç ve sağlıklı görünmesi için bir çok tedavi uygulanmaktadır. Bunlar arasında botoks, son yıllarda en çok bilinen ve konuşulan tedaviler arasında yer alıyor. Ancak botoks ile ilgili bir çok yanlışın doğru sanıldığını görüyoruz. Yüzü gençleştirmek ve canlılaştırmak için yapılan her işlemin botoks olduğu yanılgısı yaygındır. Botoks, yüzün her bölgesinde uygulanabilen bir tedavi değildir. Botoks genellikle göz çevresinde, dudak kenarında ve alında oluşan mimik çizgilerinin azaltılmasında etkili olmaktadır. Bu nedenle, dolgun dudaklarının sırrı sanılanın aksine botoks uygulaması değildir. Dudaklara hacim verme işlemi dolgu tedavileri ile gerçekleştirilmektedir.Çok derin boyun kenarı çizgileri ve göz altı çizgilerinde de botoks uygulaması yapılabileceği düşünülmektedir. Ancak bu tarz derin çizgilerin tedavisi dolgu uygulamaları ile gerçekleştirilmektedir. Dolgu tedavileri ile çizgilerde anında fark edilen bir hafifleme ve akabinde de yok olma görülmektedir.Botoks çok ilerlemiş göz kapağı ve kaş düşüklüğünde uygulanabilen bir tedavi yöntemi değildir. Çok ilerlemiş göz kapağı ve kaş düşüklüğünde hastaların plastik cerrahiye yönlenmeleri gerekiyor. Bu nedenle, çok ileri yaşlarda, özellikle 65’in üzerindeki yaşlarda, botoks tedavisi etkili olmayacaktır. Dolayısıyla, erken yaşlarda botoks yapılmamalı düşüncesi de yanlıştır. Botoks işlemine erken yaşlarda başlamanın faydası vardır, çünkü kasların kasılması ne kadar erken yumuşatılırsa o kadar az kırışıklık oluşmaktadır.Bilinenin aksine, botoks işleminde yüzdeki tüm çizgileri yok etmek donuk ve doğal olmayan ifade oluşmasına sebep olur. Bu nedenle, botoks işlemi mutlaka kişinin yaşına, fiziksel özelliklerine göre kişiye özel olarak uygulanmalıdır. Aksi halde birbirinin aynı ifadeli yüzler ortaya çıkar ki, bu da kişiyi güzelleştirmek yerine daha yaşlı görünmesine sebep olacaktır. Botoksun etkisi geçtiğinde uygulanan bölgedeki kırışıklıklar tekrar ortaya çıkar ve fazlalaşır düşüncesi de yine doğru bildiğimiz bir yanlıştır.Botoks, sadece estetik amaçlar için uygulanmamaktadır. Aşırı terleme ve migren tedavisinde de botoks tedavisi tercih edilmektedir.”Dolgu tedavilerinde kullanılan hyaluronik asit ile ilgili de yanlış bilinen bilgiler olduğunu belirten Dr.Gülen Altun, “Hyaluronik asidin vücutta var olmadığı, ancak bu tarz tedaviler yolu ile vücuda enjekte edildiği düşünülüyor. Aksine, ciltte belirli bir miktarda hyaluronik asit bulunmaktadır. Yeni doğmuş bir bebeğin vücudunda da hyaluronik asit bulunmaktadır. Ancak, 20′li yaşlarda cilt daha az hyaluronik asit üretir ve bu düzey, yaş ilerledikçe iyice azalır. Bu süreçte yapılacak dolgular, cildi hızlı bir biçimde canlandırmak için en ideal çözüm olacaktır. Hyaluronik asit, dokuya bio molekül olarak en uyumlu maddedir, bu madde dışında kullanılan dolgu maddeleri cilt ile uyum sorunu yaşatabilir ” diye açıklıyor.
Bir Bardak Suyun 46 Faydası
Suyun faydalarını öğrenelim, daha çok tüketelim! Bir bardak suyun 46 yararı var Suyun insan vücudu için hayati önemde olduğunu bilmeyen yok. Az su içmek, vücudun tüm dengesini alt üst edebilir. Su; metabolizmanın düzenlenmesinde ve vücudumuzdaki tüm reaksiyonlarda görevlidir. Bakın bir bardak su içtiğinizde vücudunuzda neler oluyor! İşte suyun faydaları Susuz kalmak cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir. Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz. Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz. Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler. DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır. Bağışıklık sisteminin merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir. Bütün besinlerin, vitmin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metabolik aşamalarında görev yapar. Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır.
Meme Kanseri Teşhisi için Devrim Yaratacak Eldiven!
Meme kanserinde erken tanı ve teşhiste kendi kendine muayene bulguları, erken teşhisin önünü açıyor.  Kendi kendine muayenede meme kanseri Teşhisi için devrim niteliği taşıyan “Muayene Eldiveni – Donna Glove” son derece pratik uygulamasıyla dikkat çekiyor.Diğer kanser türlerine göre hastalar tarafından kendi kendine muayene testi uygulayarak tespit edilebilen tek kanser türü olan Meme kanserinde erken tespit ve teşhis, bu kanseri tedavi edilebilir kılıyor.Armoni Medikal Ürünler tarafından ithal edilen meme kanserinde kitle tespit eldiveni, dünya çapında patentliDonna Glove® İtalya’nın ünü tüm dünyaya yayılmış markalarından biri olarak tanınıyor. Son yıllarda genel sağlık ürünleri kategorisinde birbirinden farklı özel ürünleri eczane raflarına taşıyan Armoni Medikal bu yeni ürünle bu kez İtalyan Poggio Fiorito tarafından üretilen Avrupa Standartları ve FDA onaylı muayene eldivenini Türkiye’deki son kullanıcılar ile buluşturuyor.Hafif bir mineral yağ olan NF 18 içeren, poliüretandan imal edilmiş eldiven şeklindeki ürün, yirmili yaşlardan itibaren her kadın tarafından yapılması tavsiye edilen kendi kendine muayenede uygulama kolaylığı ile pratiklik sağlıyor. Memede kitle/topak tespitinde kullanılan yeni bir araç olan Donna Glove® eldiven şeklindeki özel tasarımı sayesinde tek elle yapılan muayenede kolaylık sunuyor.Meme kanserinde erken tanı ve tedavi sürecinin yaşamsal öneme sahip olduğu bilincinin yaygınlaştırılması amacıyla geliştirilen ürün ile pek çok kadına evde yapabilecekleri muayeneler konusunda farkındalık kazandırmayı hedefliyor.Çıplak elle yapılan muayeneye oranla, hissi hassasiyeti 3 ila 5 kata kadar arttırabilen eldiven küçük topak ve kitlelerin tespit edilebilmesine imkân sağlıyor ve bir toz şeker tanesi küçüklüğündeki fizyolojik oluşumların dahi izlenmesine olanak sağlayacak kadar hassas bir yapıya sahip olan eldivenlerin yer biri 24 ay boyunca kullanılabiliyor.
Bilinçaltımız Hastalıklara Yol Açabilir mi?
Hastalıklarımızın sebeplerinin sadece fiziksel olmadığını, duygusal çatışmalarımızın da hasta olmamızda büyük bir etken olduğu bilinen bir gerçek. Ruhsal Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal duygusal çatışmalarımızn hastalık sebebi olduğunu belirtiyor ve “Hastalığı bedenden uzaklaştırmak tedavi edilmeli. Ancak, bilinçaltımıza yerleşmiş ve hastalığa neden olan olumsuz düşünceleri tespit ederek onları dönüştürdüğümüzde hastalıkları kalıcı biçimde ortadan kaldırmak mümkün” diyor. Son zamanlarda hangi doktora gidersek gidelim, “stresten uzak durun” önerisini sık sık duymaya başladık. Yaşamımızdaki her deneyim gibi hastalıklarımızı da düşüncelerimizle, bilinçaltımıza yerleşmiş inançlarımızla kendimiz yaratıyoruz. Ruh, zihin ve beden bütünlüğünü bozduğumuz zaman ruhsal veya fiziksel rahatsızlıklar baş göstermeye başlıyor. Öfke en önemli etken Ayrıca öfkenin hasta olmamızla ilgili çok önemli bir etken olduğunu vurgulayan Gülnur Ünal Şunları söylüyor: “Yaşadığımız olaylar ve bunların bizde bıraktığı düşünce, inanç ve duygular bilinçaltımızda kodlamalar olarak yerleşiyor. Geçmişte yaşanmış bir olayı kodlayan bilinçaltı, o durumu hatırlatan bir imgeyle karşılaştığında sorunu aktifleştiriyor. Duygusal çatışma yaşadığımız her durum bedenimizde belirli bir bölgeyi etkiliyor. Çatışmanın şiddetine bağlı olarak rahatsızlığın ölçüsü de değişiklik gösteriyor. Yorgunluk, halsizlik, isteksizlik, çarpıntı, sırt ve boyun ağrıları, egzama gibi rahatsızlıklar; en çok da korku, endişe, öfke, güvensizlik duyduğumuz zamanlarda ortaya çıkıyor. Öfke ya da korkuya kapıldığınızda kalbinizin ritmini, akciğerlerinizi ve diğer organlarınızın sağlıklı çalışmasını bozabilirsiniz.” www.unimetre.com Ayrıca kimi duygu ve düşüncelerin vücudun belirli yerlerinde rahatsızlıkara yol açabileceğini söyleyen Gülnur Ünal, bunları şu şekilde sıralıyor; •Baş Ağrısı: Kendini muteber görmemek. Kendini eleştirmek. Korku. • Kilo: Korku, korunma ihtiyacı. Duygulardan kaçmak. Güvensizlik, kendini reddetmek. Doyum aramak • Bulimia: Kendinden nefretin çılgın bir doldurma ve boşaltması. Umutsuz dehşet. • Bunama (Alzheimer): Çocukluğuna sözde geri dönüş. Bakım ve ilgi talep etmek. Hayatın yükünden kaçış. • Cinsel Soğukluk: Korku, zevk almayı reddetmek. Cinsel ilişkinin kötü bir şey olduğuna inanmak. Duyarsız partnerler. Babadan Korkmak. • Depresyon: Sahip olma hakkına sahip olmadığını hissetmekten kaynaklanan kızgınlık. Umutsuzluk. • Hiperaktiflik: Korku. Kendini baskı altında ve çılgın hissetmek • Diyabet: “Keşke öyle olsaydı” düşüncesinden kaynaklanan özlem. Büyük bir kontrol ihtiyacı. Derin keder. “Geriye hiçbir tatlılık kalmadı.” • Horlama: Eski düşünce kalıplarını bırakmayı inatçı bir biçimde reddetmek. • Kalp Krizi: Para ya da mevki uğruna kalbindeki tüm sevinci yok etmek. • Kanser: Derin incinme. Uzun zamandır süren içerleme. İnsanı yavaş yavaş yiyip bitiren bir sır ya da üzüntü. Nefretleri taşımak. “Ne yararı var ki?” yaklaşımı. • Kısırlık: Korku ve yaşama sürecine direnme veya ebeveynlik deneyimine ihtiyacı olamama. • Menepoz: Artık arzu edilmeme korkusu. Yaşlanma korkusu. Kendini reddetmek. Kendini yeterince iyi, yeterli hissetmemek. • Sağırlık: Reddetmek, inatçılık, kendini tecrit etmek. “Duymak istemediğiniz nedir? “Beni rahatsız etmeyin?” • Selülit: Biriktirilmiş öfke ve kendini cezalandırmak. • Tiroit- boğaz rahatsızlıkları: Kendi duygu ve düşüncelerini ifade edememe: • Göz rahatsızlıkları: Hayatından memnun olmama, kendine güvensizlik, umut kaybı. • Dalak, pankreas rahatsızlıkları: Hayatın zevklerini yaşayamama, gelecekten ve başaramamaktan korkma • Boyun, omuz ağrıları: Yaşamda esnek olmama, inatçılık, öfke kaynaklı duygusal çatışmalar.
Günlük Hayatta Beynimizi Öldüren 9 Gerçek
Günlük yaşamımızda gerçekleşen her olaydan biz farkında olmasakta beynimiz etkilenir. Yediğimiz gıdalardan, yılların verdiği kötü alışkanlıklardan, beynimizi kullanmak zorunda olduğumuz güçten.. Tüm bu etkileşimler zekamızın artmasına ya da bazen azalmasına sebep olur. Zihinsel gücün gelişiminde çok önemli rol oynayan ama bizim fazla önemsemediğimiz bu alışkanlıklar veya olaylar bizim beyin hücrelerimizin ölmesine veya zihinsel durgunluk diye adlandırdığımız ama halk arasında düşük zeka olarak adlandırdığımız olaya sebep olur. Bu alışkanlıklardan kurtularak ve uzak durarak en önemli organımızı kurtarabiliriz.
Reklam
Gençlik İksiri
Biran olsun hep genç kalmak ölümsüzlüğü bulmak herkesin düşü… Peki yaşlanmayı geciktirebilir miyiz? İşte birkaç öneri… Erkekler de kadınlar kadar yaş konusunda takıntılıdırlar. Juan Ponce de Leon’u düşünün hayatını genç kalma kaynağını arayarak geçirdi. Ama Leon’a kötü haberimiz var: Gençleşme kaynağı yoktur. Ama yaşlanmanızı yavaşlatacak etkenler vardır. Meyve ve sebze yiyin Meyve ve sebzeler en iyi antioksidan kaynağı olarak bilinirler, doğanın büyülü gençlik ilacı. Sebzedeki bazı bileşenler beyin yaşlanmasını geciktirdiği araştırmalarca kanıtlanmıştır. Özellikle ıspanak, pazı ve lahana gibi sebzeler. Meyveler ise oksidanları nötralize eden antioksidan paketleridir bu da DNA ve hücrelerin zarar görmesini engeller. Oksidanın vereceği zararı azaltırsanız daha genç hissedersiniz. Egzersizler Araştırmalar göstermiştir ki egzersiz yapan insanların kalp ve kan sistemleri daha iyi çalışmakta ve gençlik enerjisine sahip olmaktadırlar. O zaman haftada 3 gün koşu bandında koşun veya bisiklete binin. Ve kalbinizin atışını, en hızlı atış oranının (220 ve aşağısı) %90′ına gelmesini sağlayın. Yürüyebilirsiniz ve yüzebilirsiniz. Ağırlık kaldırın Kaslarınızı güçlü tutarsanız, yaşlılıkta ortaya çıkabilecek sırt ve kalça ağrılarından kurtulabilirsiniz ve daha güçlü kemiklere sahip olursunuz. Demir pompalamak da testosteronları arttıracak ve sizi genç hissettirecektir. Novatao’da yapılan bir araştırmada ortalama 70 yaşında olan bir grup insana 6 aylık kuvvet antrenmanı yaptırdılar. 6 aylık antrenman sonrası kas dokularına baktıklarında, kas dokularının 22 yaşındakiler gibi olduğunu gördüler. Güneşten uzak durun Üzümün çok fazla güneş altında kaldığında ne hale geldiğini biliyorsun ama hala güneş koruyucu kullanmıyorsun. Eğer öyle görünmek istemiyorsanız, güneşten uzak dur. Bu da şapka takarak güneş banyosu yapmayın anlamına geliyor. Güneş ışınları DNA’ya zarar vererek daha çabuk yaşlanmaya sebep olur. Ultraviyole ışıklarına engel olacak bir güneş kremi alın ve vücudunuzu nemlendirin. Ve 11.00-14.00 arasında güneş altında kalmayın. Rahatlayın Stresten uzak durun. Araştırmalar vücudun strese verdiği tepkinin yaşlanmayı hızlandırdığını ortaya koymuştur. San Fransisco Üniversitesinde yapılan araştırma da çok fazla stres altında olan genç annelerin hücre yaşlarının 10 yaş daha yaşlı olduğunu gördüler. Seks yapın Seks çok yoğun endorfin salgılar. Endorfin vücudun stresle savaşan ilacıdır. Bir araştırma, daha fazla seks yapanların daha uzun yaşadıklarını ortaya koymuştur. Araştırmada yıllık 100 orgazmdan fazlasını olanlar, olamayanlara göre ölüm oranının % 50 daha az olduğu ortaya çıkmıştır. Kahkaha atın Gülmek sizi genç kılar. Araştırmalar iyi espri anlayışı olanların daha genç kaldığını göstermiştir. İnsanlar güldüğü zaman kan dolaşımlarında daha fazla tümör öldüren hücre olur. Maryland Üniversitesinin yarısı kalp rahatsızlığına sahip yarısı sağlıklı olan 300 tane yaşlı insan üzerinde yaptığı araştırma sonucu, kalp rahatsızlığı olmayanların daha iyi bir espri anlayışı olduğu ortaya çıkmıştır. Sigara içmeyi ve alkol kullanmayı bırakın Sigara içmeyi bırakmak çok zor olabilir ama sigara içmek hayatınızdan 5-10 yıl almaktadır. Çok fazla alkol tüketimi ise kalp rahatsızlıklarına neden olacaktır. Aynı zamanda kan basıncını yükseltip , diyabet riskini arttıracaktır. Ama günde bir içki kabul edilebilir, bir kadeh şarap içmek kalp sağlığını koruyacaktır. Uzun bir hayata sahip olmanız için sıkıcı yaşamanız gerekmez. Kendinize iyi bakın ve her şeyi kontrol altında yapın.
Reklam
Tip-1 Diyabet Nedir?
Tip-1 diyabet  çoğunlukla çocukluk ve gençlik dönemlerinde çıkan ve insüline bağımlı bir diyabet türüdür. Pankreasın Langerhans Adacıkları’nda bulunan ve insülin hormonu üreten beta hücrelerinin artık tükenmesinden dolayı ortaya çıkar. Kanda anti-GAD, insülin ve adacık antikorları vardır.Biraz daha detaylı anlatmamız gerekirse; yediğimiz her şey vücudumuzda enerjiye dönüşür. Yani göz kırpmak, kolunuzu bir yerden bir yere götürmek, adım atmak ve hatta nefes almak için enerjiye ihtiyaç vardır. Karbonhidratlar yani şekerler vücudumuz için en önemli enerji kaynaklarındandır. Vücudumuza şekere dönüşebilecek bir besin girdiğinde, şekere dönüşen maddeler kanımızın içerisinde koştururlar. Amaçları bizim tüm organlarımızı, en önemlisi beynimizi ve o anda nerede enerjiye ihtiyaç varsa oraya gerekli şekeri götürmektir...
Bilim Adamları Kök Hücre Nakli ile Tip-1 Diyabet Tedavisine Bir Adım Daha Yaklaştılar
Araştırmacılar kök hücre nakli ile farelerde tip 1 diyabeti tersine çevirmeyi başardılar.Bilim adamları  genelde çocuklukta gelişip devam eden ve hayat boyunca insülin kullanımı gerektiren tip-1 diyabette tedaviye bir adım daha yaklaştıklarına inanıyorlar.Kaliforniya’daki araştırmacılar fareler üzerinde gerçekleştirdikleri kök hücre nakli ile tip-1 diyabeti tersine çevirmeyi başardılar. Naklettikleri kök hücreler pankreastaki beta hücrelerini yeniden canlandırmayı başardı.İnsülin olmadan vücut kandaki glükozu hücrelerde işleyemiyor. Hastalık çocuk yaşlarda ya da erken yetişkinlik döneminde başlayıp devam ediyor. Önceleri ölümcül olabiliyordu. Ancak şimdi kan şekeri ölçüm yapılıp insülin iğneleri ile tip-1 diyabet kontrol altına alınabiliniyor...
Site Kurup Diyabete Karşı Savaş Açtılar!
Günde 2 bin, ayda 55 bine yakın kullanıcısıyla diyabet platformuna dönüşen site, birçok sosyal sorumluluk projesine imza atıyor. diyabetimben.com’da doktor tavsiyeleri, yemek tarifleri ve istatistikler de yer alıyor.Diyabete karşı “örgütlü mücadele” başlıyor. 3 yıl önce kurulan www.diyabetimben.com adlı internet sitesi, yurt genelinde diyabet hastalarının buluştuğu geniş bir platforma dönüştü. Günde yaklaşık 2 bin, ayda ise 55 bin farklı kullanıcının ziyaret ettiği sitede doktor tavsiyeler, diyabetlilere özel yemek tarifleri ve güncel istatistiki veriler bulunuyor. www.diyabetimben.com sitesi 2002 yılından bu yana tip-1 diyabetle mücadele eden Esra Avcı tarafından kuruldu. Ancak site kuruluşunun üçüncü yılında dev bir sosyal paylaşma platformuna dönüştü. YOL GÖSTERİCİ, DESTEKLEYİCİ Sitenin kuruluşuyla ilgili ilk adımı Kadıköy’de bir kafede 12 kişi ile bir toplantıyla attıklarını anlatan sitenin kurucusu Esra Avcı, “16 Şubat 2013’te, kendisi de tip-1 diyabetli olan Marmara Üniversitesi Yetişkin Endokrinoloji Doç. Dr. Oğuzhan Deyneli ve Türkiye’deki tek Diyabet Diyetisyeni Nesil Gören Atalay bizlere eğitim verdi. 120 kişiyi aşkın kişinin katıldığı toplantıda, Yale Üniversitesi’nde tip-1 diyabetliler için yapay pankreas çalışmalarını yöneten Doç.Dr. Eda Cengiz ile yaptığım Skype görüşmesi, diyabetliler ve yakınları için büyük fayda sağladı. Ekim ayında kendisini İstanbul’a davet ettik. Türkiye’de ilk kez tip-1 diyabetli bireyler ve yakınlarını bir araya getiren toplantımıza yaklaşık 250 kişi katıldı” diye konuştu. 10 MİLYON DİYABETLİ VAR Türkiye’de son 10 yılda yüzde 100 artış gösteren, yaklaşık 10 milyon kişiyi etkileyen diyabet, tip-1 ve tip-2 olmak üzere ikiye ayrılıyor ve toplam diyabetlilerin yüzde 10’unun tip-1 olduğu belirtiliyor. Esra Avcı’nın kendisi hastalık günlerini anlatmak için oluşturduğu siteyi ayda 55 bin kullanıcı ziyaret ediyor.KÖY OKULUNDA TARAMA YAPILDIPlatforma dönüşen sitenin sosyal kampanyaları da mevcut. Bu kapsamda Mardin Ortaköy Atatürk İlkokulu’nda diyabetli sınıf öğretmeni Dilek Atik ile birlikte bin 200 çocuğun kan şekeri taramasını gerçekleştirildi. Tarama sonucunda 20 diyabet olma olasılığı ortaya çıkan çocuğun hastanelere yönlendirildi.
Reklam
Kanser Gözden Teşhis Edilebiliyor
Birçok hastalık gibi kanseri de gözden teşhis etmek mümkün. Dünyagöz Etiler’den Op. Dr. Bülent Doğu, özellikle kadınlarda meme ve cilt kanserlerinde olduğu gibi akciğer kanserinin de gözden teşhisinin yapılabileceğini söyledi. <br><br>Akciğer kanserinin göz ile ilişkisi konusunda açıklamada bulunan
B5 Vitamini (Pantotenik Asit) Nedir, Yararları Nelerdir?
Pantotenik Asit (PANTENOL, KALSİYUM PANTOTENAT, B5 VİTAMİNİ) suda çözünen, B kompleks ailesinin bir üyesidir. Hücre yapımında, normal büyümeyi sürdürmede ve merkezi sinir sisteminin geliştirilmesinde yardımcı olur. Adrenalin bezlerinin düzgün işlev göstermesinde çok önemlidir. Yağ ve şekerin enerjiye dönüştürülmesinde temeldir. PABA ve kolinin kullanımı için antikorların sentezlenmesinde gereklidir. Yetişkinler için FDA tarafından düzenlenen günlük miktar önerisi (RDI/RDA) 10 mg.dir. Bağırsak bakterisi ile vücutta sentezlenebilir. Faydaları Yaraların iyileşmesine yardımcı olur. Antikorlar yaratarak enfeksiyonla savaşır. Ameliyat sonrası şoku tedavi eder. Bitkinliği önler. Birçok antibiyotiğin ters ve zehirli etkisini azaltır. Kolesterol ve trigliseridi düşürür. Yetersizliğinin Neden Olduğu Hastalıklar Hipoglisemi, duodenal ülser, kan ve cilt rahatsızlıkları. En İyi Doğal Kaynaklar Et, tahıl, buğday tohumu, kepek, böbrek, karaciğer, yürek, yeşil sebzeler, bira mayası, fındık, tavuk, rafine edilmemiş pekmez. haber kaynağı: modernsaglik.net/vitaminler
Kanserli Çocuğa Yardım 'Faiziyle' Geri İstendi
Edirne’de Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü 12 yaşındaki beyin tümörü hastası Menekşe Bür’e evde bakım ücreti için ödediği 16 bin lirayı, faiziyle birlikte 22 bin Türk Lirası olarak geri istedi. Çocuklarının evde bakımı için aldıkları parayı geri ödeyemeyen Bür ailesi icralık oldu. Edirne’de 4 yaşındayken geçirdiği havale sonrası beyin tümörü olduğu anlaşılan ortaokul birinci sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Menekşe Bür’ün ailesi, 2008 yılında Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne başvurarak evde bakım ücreti ödeneğinden yararlanmak istedi. Başvuruyu değerlendiren kurum beyin tümörü hastası Menekşe için evde bakım ücreti ödenmesine karar verdi. Üç yıl süreyle Bür ailesine kurum tarafından toplam 16 bin lira ödendi.   “KİMSEDEN ZORLA PARA ALMADIM” Evin geçimini hamallık yaparak sağlayan 3 çocuk babası 40 yaşındaki Kadir Bür, parayı kuruma geri ödeyemediği için icraya verildiğini dile getirip şöyle konuştu: “Kızım Menekşe beyin tümörü ve epilepsi hastası. Tedavisi devam ediyor. Yardımın kesilmesiyle birlikte zor günler geçiriyoruz. Yardımları yıllar içinde kızımın kanser hastalığının tedavisi için harcadım, Kızımın 4 yaşında beyin tümörü olduğu anlaşıldı. Ben de maddi gelirim iyi olmadığından Edirne Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne giderek evde bakım parası yardımı almak için başvurmuştum. Daha sonra kurum yardımlara başladı. Kurum yardımı kesince kızımın tedavisini devam ettirmekte zorlanıyorum. Ayda bir tedavi için İstanbul’a götürüyorum. Ben kimseden zorla para almadım.” Tedavisi için ödenen yardımlar kesilen Menekşe Bür, okuyup doktor olmak istediğini söyleyerek, “Tedavi kesilince bayılmalarım da çoğaldı. İyileşmek istiyorum” dedi. Anne Yeşim Bür ise, gelirlerinin düşük olması nedeniyle için aylık asgari ücret tutarında ödenen evde tedavi parasının tekrar kendilerine bağlanıp, kızlarının sağlığına kavuşmasını diledi.   BEYİN TÜMÖRÜ DEĞİL YÜZDE 50 AĞIR ENGELLİ OLMASI GEREKİR Ödeneklerin 2011 yılında kesilmesi üzerine aile bunun nedenini öğrenmek için Edirne Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne başvurdu. Aile ve Sosyal İl Müdürlüğü yetkilileri hastaya evde tedavi ücreti yardımı yapılması için üç şart gerektiğini açıkladılar. Kurum yetkilileri, hastanın yüzde 50 ve üstü ‘ağır özürlü’ olduğu yönünde sağlık kurulu raporu olması, bakıma muhtaç olması, ailenin maddi gelirinin düşük olması gerektiğini söyleyerek, “Menekşe Bür’ün raporunda müfettişler yüzde 42 engelli olduğu fark etti. Bunun üzerine ödemeler kesilip ödenen paralar için icra takibi başlatıldı” dediler. Kurum, yapılan ödemelerin de hatalı bulduğunu ve geçmiş yıllarda ödenen toplam 16 bin liranın da faiziyle birlikte 22 bin lira olarak geri ödenmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca uygun rapor olmamasına rağmen ödeme yapılmasına onay veren kurum yetkilileri hakkında da idari soruşturma başlatıldı. Zete
Reklam
C Vitamininin Faydaları
Vücut doku hücrelerinin, diş etlerinin, damarların, kemiklerin ve dişlerin büyüme ve onarımı için önemli olan kolajen oluşumunda etkili bir rol oynar.Vücudun demiri emmesine yardım eder. Stres koşullarında daha hızlı kullanılır. Yetişkinler için önerilen günlük miktar (RDI/RDA) 60 miligramdır. (Hamilelik ve emzirme sırasında daha yüksek dozlar tavsiye edilir-70-95 mg.) Sigara içenler ve yaşlı insanlar C vitaminine daha çok ih­tiyaç duyar. (Her sigara 25-100 mg. C vitaminini yok eder.) Faydaları Yanıkları ve kanayan diş etlerini iyileştirir. İdrar sistemi enfeksiyonu tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini artırır. Ameliyat sonrası iyileşmeyi hızlandırır. Birçok viral ve bakteriyel enfeksiyonun önlenmesine ve genellikle bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine yardımcı olur. Birçok kanser çeşidinin oluşmasını önler. Kansere neden olan maddelerin oluşmasına karşı koymada yardımcı olur. Damarlardaki kan pıhtılaşmasını düşürür. Yaygın soğuk algınlığının tedavisinde ve önlenmesinde yardımcıdır. Protein hücrelerini bir arada tutarak yaşamı uzatır. İnorganik demirin emilimini artırır. Birçok alerji yaratan maddenin etkilerini azaltır. Yüksek tansiyonun düşürülmesine yardımcı olur. İskorbütü engeller...haber kaynağı: 724saglik.org/vitamiler
AB Sigaraya Savaş Açtı
Çürümüş dişler, kanser hücreleri ya da kararmış bir akciğer. Avrupa Birliği ülkelerinde de sigara paketlerinin üzerine şok ve korku etkisi yaratan fotoğraflar basılacak. Avrupa Birliği ülkelerinde caydırıcı olması amacıyla sigara paketlerinin üzerine uyarı fotoğrafları basılmasını öngören düzenleme Avrupa Parlamentosu'nda kabul edildi. Yeni yasal düzenlemenin en geç 2017'ye kadar yürürlüğe girmesi bekleniyor. Yeni düzenlemeye göre, uyarıcı bilgiler ön ve arka tarafı dahil sigara paketlerinin yüzde 65'ini kaplayacak. Düzenlemeye sigaranın yanı sıra puro ve sigarillo gibi tüm tütün ürünleri dahil. Avrupa Birliği'nde sigara üretimine de yeni kurallar geliyor. Kansere yol açan, genetik değişikliğe yol açan veya üreme sistemini olumsuz etkileyen katkı maddelerinin tütün ürünlerinde kullanılması yasaklanıyor. Gençlerin sigaraya başlamasını kolaylaştıran ve tütünün acı tadını yumuşatan aromalar da tütün ürünlerinde kullanılamayacak. Ayrıca 'slim' adı verilen ince sigaraların satışına da yasak geliyor. E-sigaraların satışı da kurallara bağlanıyor. Bu sigaralar, ya ilaç statüsünde eczanelerde ya da tüketici ürünü olarak tütün dikkanlarında satılabilecek. Ancak tütün dükkanları, bir milimetresinde 20 miligramdan fazla nikotin içeren e-sigaraların satışını yapamayacak.
Reklam
Sağlık İçin Papatya
Papatyanın spazm önleyici ve midesel uyarıcı özellikleri vardır ve genellikle migren, midevi kramplar ve anksiyete için dahili olarak alınır. Harici olarak da, yaraların, deri ülserinin ve konjonktiv iltihaplanmanın tedavisinde kullanılır. Göz ve gözkapağı iltihaplarında, kaşıntılı ve akıntılı deri döküntülerinde dıştan kompres ve yıkama olarak kullanılabilir. Yüz ve cilt güzelliği için de papatyayı kullanabilirsiniz...haber kaynağı: modernsaglik.net/doğal tedavi
Biotin Nedir, Faydaları Nelerdir?
Biotin’in Genel Özellikleri Biotin, Koenzim R ya da H Vitamini olarak da bilinir. Suda çözünür, sülfür içerir ve B kompleks ailesinin bir başka üyesidir. Yağ ve proteinin normal metabolizması için gereklidir. Bağırsak bakterisi tarafından sentezlenebilir. Çiğ yumurta vücutta emilimini önler. B2, B6, niasin ve A ile sinerjiktir ve sağlıklı cilt sağlar. Faydaları Saçların beyazlaşmasını önlemeye yardım eder. Kellik için önleyici tedavide yardımcı olur. Kas ağrılarını yatıştırır. Egzama ve deri iltihaplanmasını azaltır. Kırık ve çatlak tırnakları önler ve iyileştirir. Yetersizliğinin Neden Olduğu Hastalıklar Yüzde ve vücutta egzama, aşırı bitkinlik, yağ metabolizmasının bozulması, anoreksi, alopesi, depresyon. haber kaynağı: 724saglik.org/vitaminler
Eti Kızartmak 'Bunamaya Neden Oluyor'
ABD’de yapılan bir araştırma, kırmızı eti fırında, ızgarada veya tavada fazla kızartmanın demans, daha genel adıyla, bunama hastalığına yakalanma riskini artıran kimyasal maddeler ürettiğini ortaya koydu.Şekerlerin proteinle etkileşimi sonucu oluşan ileri glikasyon son ürünlerinin (AGE), daha önce yapılan incelemelerde Tip 2 diyabet hastalığıyla bağlantılı olduğu ifade ediliyordu.AGE ürünlerinin ağırlıkta olduğu bir beslenme programı uygulanan farelerin beyninde protein seviyesinin tehlikeli oranda arttığı ve bilişsel işleve zarar verdiği görüldü.Uzmanlar, sonuçların ‘ikna edici’ olduğunu ancak ‘kesin yanıtlar’ vermediğini söyledi.İleri glikasyon son ürünleri (AGE), protein veya yağların şekerle etkileşimi sonucu oluşuyor. Bu etkileşim doğal yollarla veya pişirme sürecinde oluşabiliyor.New York’taki Icahn Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacılar bu ürünlerin fareler ve insanlar üzerindeki etkilerini inceledi.Hayvanlar üzerinde yapılan deneyin sonuçları, Ulusal Bilim Akademisi dergisinde yayımlandı. Sonuçlar, ileri glikasyon son ürünlerinin beynin kimyasını etkilediğini ortaya koydu.Bu da hafıza kaybıyla etkisini gösteren Alzheimer hastalığına neden olan beta amiloid proteinlerinin artmasına yol açıyor.AGE ürünlerinin az olduğu bir beslenme programı uygulanan fareler ise hastalığı tetikleyen amiloid proteini oluşumunu engelleyebildi.AGE ürünleri ağırlıkta beslenen fareler fiziksel ve zihinsel faaliyetlerde daha zayıf bir performans sergiledi.Yaşları 60’ı geçkin bireylerde yapılan kısa dönem incelemede de kanda AGE ürünlerinin yüksek olması ve bilişsel işlevler arasında bir bağ olduğu görüldü.Araştırma sonuçlarında şu ifadeler yer aldı: “Yaşla bağlantılı demans (bunama) yüksek oranda ileri glikasyon son ürünleriyle bağlantılı olabilir.”Londra Üniversitesi Tıp Profesörü Derek Hill, sonuçların ‘ikna edici’ olduğunu belirtip kesin yanıtlar için araştırmalara devam edilmesi gerektiğini söyledi.
Reklam