Tarihten Günümüze, Klasik Eğitimin Dijitale Doğru Geçirdiği Müthiş Evrimi Anlamak
Aile ve toplumları, nesiller arası farklılaşmayı etkileyen en önemli konu daima eğitim olmuştur. Ailede başlayan eğitim, kültürel birikimi kuşaktan kuşağa aktarmada en kritik başlangıç rolündeyken, ömür boyu değişen yapısı da birikerek toplumların ortak belleğini oluşturmaya devam ediyor.
Tarihten örneklere baktığımızda, eğitimin öncelikle insanların ihtiyaçlarını karşılamak için konumlandığını görüyoruz. İlk çağlarda hayatta kalabilmek için doğadaki canlıları ve bitkileri tanıyan, avcılığın tekniklerini iyi bilen kişiler eğitimli olarak nitelendirilirken, bugün geldiğimiz noktada eğitimi nasıl anlamalıyız?
1. Milattan önce 3200’de Sümerler tarafından geliştirilen yazı, sistemsel eğitimin temelini atarak yeni bir sayfa açtı.
2. Sokrates, bir toplumun ancak eğitimle şekilleneceğini belirtiyordu.
3. Tüm bu süreç tarih boyunca gelişmeye devam etti, günümüzde de hızla gelişmeye devam etmekte.
4. Beyin ile bilgi arasındaki mesafenin gittikçe azalması bu noktadaki en önemli etken halini alıyor.
10 yıl önce, şu anda dünyanın en büyük kütüphanelerinden olan ABD’nin ulusal kütüphanesinde (Library of Congress) bilgiye ulaşmak için onlarca kitabı indirip gözden geçirmek ve her bir konuda bilgiye erişmek için saatlerce zaman harcamak gerekiyordu.
Bugün ise benzer soruların yanıtlarını dijital kütüphane, internet ya da bir video aracılığı ile öğrenmek sadece dakikalar alıyor.
5. Bir başka perspektif: Güney Kore
Başka bir perspektiften değerlendirdiğimizde bundan 50 yıl önce Güney Kore çok fakir bir ülkeyken bugün dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline geldiğini görüyoruz. Üstelik bu dönüşüm doğal kaynakları da olmadığı için sadece eğitimin verimli bir araç olarak kullanılması ile mümkün oldu.
6. Bu gelişmeler bize gösteriyor ki; gelişebilmek için yakın geleceğin gereksinimlerine yetişebilmek gerekiyor.
Yakın geleceğin gereksinimleri daha hızlı, daha zeki, daha farklı, daha iyi bir nesil ihtiyacını artırıyor. Kullandığımız mevcut sistemler ise bunu gerçekleştirmemizi engelliyor. Değişim hızı giderek ivmeleniyor.
7. Mobil nesil artık, dijital ve mobil dünyada yaşadıkları deneyimle eğitimde de iç içe olmak istiyor.
Bu nesil için eğitim ve tüketim, benzer kavramlar haline geldi. Kolay erişebilme isteği kapalı sınıflarda, öğretmen karşısında, kalın kitaplar içinde, teknolojiden uzak ve klasik yöntemlere bağımlı eğitime karşı çıkmalarına neden oluyor.
Mobil nesil için eğitimin geleceğini şekillendirecek temel alanlara baktığımızda ise kişiselleşen dünya, sosyal medya, oyunlaştırma ve teknoloji altyapısı öne çıkıyor.
8. İtalya’nın ilk kadın doktoru, pedagog ve antropoloji profesörü Maria Montessori, 20. yüzyılın başında her bir çocuğun bireyselliğine azami ölçüde uyan bir pedagoji geliştirmişti.
Montessori 1907 yılında ilk çocuk evi “Casa dei Bambini”de çocuklarla çalışmalarında yaptığı gözlemlerde, çocukların nelerden hoşlandıklarını ve nelerden hoşlanmadıklarını araştırdı.
Bu araştırmada Montessori çocukların; ödüllerden, cezalardan, yetişkin tarafından programlanmış eğitimden, öğretmen masasından ve toplu derslerden hoşlanmadıklarını tespit etti.
9. Montessori'nin bulguları ilginçti.
Montessori aynı gözlemde çocukların, özgür seçimden, hatalarını kendilerinin
denetiminden, hareket etmekten, sosyal ilişkilerini kendileri tarafından
kurulmasından, özgür faaliyete dayalı bir disiplinden, kitapsız okuma ve
yazmadan, alıştırmaların tekrarından ise hoşlandıklarını gözlemledi.
Bu nedenle de, “Eğitimde metod değil, insan kişiliği göz önüne alınmalıdır.” görüşünü savunmuştur.
10. Okullarda henüz yeterince kişiselleşen bir dünya olmasa da, klasik eğitimin farklılaştığını görüyoruz.
İnternetin yaygınlaşması ile birlikte, Coursera, Khan Academy, TED Talks gibi platformlar, klasik eğitime farklı bir boyut kazandırdı.
Dünyanın herhangi yerinden sadece internete erişimi olan herkesin istediği bilgiye anında erişim şansının olduğu online eğitim dünyası, üniversiteleri de değişime sürüklemeye başladı.
11. Sadece Facebook’ta 1.6 milyardan fazla kullanıcı, günde ortalama 4 saat internette geçen vakit ve sürekli artan kullanım trendi...
Mobil nesil için dahası da var; milyonlarca blog, video ve daha birçok sınırsız kaynak. Üstelik bir dokunuş uzağında. Su içmek, nefes almak kadar doğal hale gelen sosyal medya kullanımı yaşamın önemli bir parçası haline geldi.
12. Peki bu trend lisedeki bir öğrencinin eğitimine nasıl katkıda bulunabilir?
Görünmez iş birliği tek başına yeterli. Yaşamın birer fragmanı olan günlük olaylar aslında birer eğitim materyali; kimisi ders konusu, kimisi bir tecrübe, kimisi bir öneri, kimisi ise gerçek zamanlı bir olaya şahit olmanın etkisiyle oluşan paylaşım…
13. Milyarlarca kullanıcının sürekli olarak ürettiği veriler ise, mobil nesil için kişisel tercihlerine uygun olarak seçtikleri birer kaynak.
Twitter’da takip ettiği kişiler, kurumlar bile tek başına tüm dünyadan haberdar
olmak için yeterli. Üstelik küreselleşen dünya için yeni kültürleri tanıma,
sınırsız bilgiye sınırsız özgürlükle seçerek ulaşma şansı ise gelecekteki
eğitim hayatını hızla değiştirmeye devam edecek.
14. Üssel bilgi büyümesi yaşadığımız dönemde, eğitim dünyası henüz bu hızı yakalayamadı.
Bugün bilginin sadece küçük bir kısmı, ders ya da eğitim yazılımı biçiminde gelecek nesillere aktarılıyor.
Bilgiyi elektronik olarak aktarıyor olmak, e-öğrenmenin eğitsel amaca
ulaşmadaki başarısında yeterli olmayacak, elektronik bilgi aktarımındaki içerik
ve yöntem zenginlikleri daha ön plana çıkıyor olacaktır.
15. Okullarda internet cihazları tabanlı eğitim sistemlerinin kurulması, mobil neslin gelişimi için önemli bir adım olacaktır.
Yeni dünyanın değişim hızında mücadeleyi bırakmadan deneyimleyerek öğrenen mobil nesil ile, gelecek daha güzel gelebilir...
Murat Sunal
Harvard Business Review Türkiye
Yorum Yazın
hep internet ve mobil cihazlarin yayginlasmasinin sonuclarini elestiren ezberden soylemler yapiliyor ama farkedilmeyen nokta bugun ortalama bi cocuk 20 sene ... Devamını Gör
https://twitter.com/terapi_defteri/status/738746423018131456