Görüş Bildir
Haberler
Seda Yekeler Yazio: Üzgün Umut

etiket Seda Yekeler Yazio: Üzgün Umut

Seda Yekeler
21.05.2021 - 12:05 Son Güncelleme: 21.05.2021 - 17:10

Üzücü ama yine de umut dolu bir hafta geçiriyoruz. İsrail’in Filistin’e yaptığı son saldırıyla birlikte belki siz de görmüşsünüzdür.

İçeriğin Devamı Aşağıda

10 yaşında dünya güzeli ve iyisi Filistinli bir kız yıkılan binalarının önünde ağlayarak “Çocuklara neden füze atıyorsunuz? Bu adil değil!” diyor.

10 yaşında dünya güzeli ve iyisi Filistinli bir kız yıkılan binalarının önünde ağlayarak “Çocuklara neden füze atıyorsunuz? Bu adil değil!” diyor.

Ben artık bununla baş edemiyorum, doktor olup halkıma yardım etmek isterdim ama ben sadece bir çocuğum, daha 10 yaşındayım!” diyerek çaresizliğini tüm dünyayla paylaşıyor.

Bir yandan o kız ve onun gibi binlerce çocuk için çok üzülürken, bir yandan da kendi ülkemizdeki çözemediğimiz bu dil sorunu için üzüldüm. Savaşın ortasındaki Filistin gibi çok yoksul, çok kısıtlı imkanları olan bir ülkede bile İngilizce eğitiminin bizim ülkemizdekine göre çok daha iyi verildiğini görünce, ülkemizdeki mevcut gençlerin ve şu anda okullarda olan tüm öğrencilerin potansiyellerinden ne kadar uzak kaldıklarını gördükçe, içimi bir keder kapladı.

Hepimiz tabii ki çok üzülüyoruz, ama üzülmek herhangi bir şeye çözüm getirmiyor kesinlikle. Çözüm her zaman için bilimde, gelişmede saklı. Sadece bireysel olarak değil toplum olarak da gelişmediğimiz sürece, toplumun en azından yarısından fazlasının da gelişmesi için uğraşmadığımız sürece kendimize ve başkalarına faydamızın dokunabilmesi çok zor. 

Şu anda içinden geçmekte olduğumuz hafta tüm üzgün umutların planlamayla, yılların tecrübesi ve bilgisine inanmayla, birlik olup hayati önemdeki konuları önemli olan konulara tercih etmeyi toplumsal bir bilgelik olarak gerçekleştirmemizle mümkün olabileceğinin kanıtı.

Bu hafta 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı haftası.

Bu hafta 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı haftası.

Bu hafta Atatürk’ü anarken, onun benim gözümdeki en büyük hasletini anmak istiyorum: kendisine layık gördüğü tüm güzellikleri halkına da layık görmesi, halkının seviyesine inmeyip halkını kendi seviyesine çıkarma mücadelesini göze alması, bunu özellikle günümüzde pek çok ülkede gördüğümüz halk dalkavukları ve tüm dış etkenlerden daha çok zarar verebilen cehaletten beslenen çıkar gruplarına karşı başarmasını anmak istiyorum. Örneğini çok gördüğümüz popülist liderler gibi halkının duymaktan hoşlanacağı ama halka ihanet olacak işlere asla olur vermedi, kendisine bu yolda dinsiz, diktatör ve daha nice sözler söylenmesini bile göze aldı.

Bugün ülke olarak ayakta kalabilmemizi sağlayan bu sağlam temel, Atatürk’ün, namuslu siyasetçi ve bürokratların birlikte başardıkları halkın bilgisini ve görgüsünü yukarı çekme, bir milleti potansiyeline ulaştırma, öz kültürünü en gerçek bir şekilde benimserken medeni dünyayla da yarışabilecek şekilde sanayileşme, kendi kendine yetebilme özellikleri oturup savaş yorgunu insanlarımıza ağlayarak olmadı. Aksine savaşların ve kavgaların en şereflisini yapmış Atatürk ve arkadaşlarının eğitim inkılaplarıyla başladı. Sakarya Meydan Muharebesi’nin en kritik günlerinde Ankara’da Maarif Kongresi’ni toplayarak zaferden sonraki eğitim inkılaplarının planlarını yapıyordu. Bu çok meşakkatli bir yoldu; halkı yukarı çekmek.

Bizim de artık daha fazla gecikmeden yapmamız gereken de bu zor yolu kabullenip o yolda ilerlemeye başlamamız.

Bilgiyi, yaratıcılığı ve doğruluğu her değerin üstünde tutmamız gerekiyor. Ayıplanması gerekenin. Papyon takmış bilim adamlarının konuşmalarının halka yukarıdan bakması değil, halkın kendisine haklı olarak yukarıdan bakılmasına tepki olarak daha kaliteli bir eğitim talep etmemesi. Ben ülkemizin çok değerli insanlarının dil sorunu çekmesine tahammül edemiyorum!

Her geçen gün tanıştığım yeni bir öğrencimden dil bilmediği için kaçırdığı fırsatları duydukça içim yanıyor. Tıpta kendi alanında çığır açmış olan doktor öğrencilerim oldu; İngilizceleri yeterli olmadığı için geliştirdikleri teknikleri dünyaya açıklarken kendilerine soru sorulmasın diye dualar ederek yurtdışına gidiyorlardı. Sadece dil bilmedikleri için katılamadıkları bilimsel komiteler, araştırma grupları, kendilerine ve ülkemize katamadıkları nice değerler… Dil bilmedikleri için alanlarında dünya standartlarının üstünde olmalarına rağmen umutlarını kaybedip erkenden emekli olmak istemeleri… Bunlar gibi binlerce örneği topladığınızda dil bilmemenin ülkemize doğrudan verdiği kaybın büyüklüğü ne maddi ne de manevi olarak hesaplanamayacak boyutlarda.

Ve ben bu 10 yaşındaki Filistinli kız çocuğu gibi “Elimden hiçbir şey gelmiyor,” diye ağlayamam. Atatürk’ün kızıyım, onun gibi zor ama doğru olanı seçiyorum ve bu ülkedeki dil eğitimi sorununu çözmek için yıllardır başarıya daha yaklaşan bir şekilde mücadele ediyorum. Bu bir gün ulaşılacak bir hedeften ziyade bitmeyecek bir yolculuk benim için. Yeni nesiller gelecek ve bugün Z kuşağı dediğimiz neslin ihtiyaçlarının farklı olması gibi onların da ihtiyaçları farklı olacak. O yüzden eğitim serüveni de sürekli ihtiyaçlara göre şekillenecek ve uygulanacak.

Hayır, başka bir şansımız yok. Kınayıp üzülmek değil bizi kurtaracak olan. Bilgiyi toplumdaki en değerli unsur haline getirmek ve bir seferberlik ilan edip, başka ülkelerdeki benim gibi bir eğitmenin bizim hakkımızda bu yazdığıma benzer bir yazı yazma ihtimalini ortadan kaldırmak. Onurlu ve uyumlu bir topluma ulaşmanın tek yolu bu çünkü…

Instagram

Twitter

Linkedln 

Web

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
3
2
1
1
1
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın