Sosyal medyanın varlığı sayesinde, savaş sahasından çeşitli yollarla gelen küçük videoların paylaşılması mümkün hale geliyor. Uydular sayesinde, 21. yüzyıl savaşları artık cepheden yayın yapılan savaşlar şeklinde ilerliyor. Bu durumda, savaş alanında görev yapan medya mensupları, adeta birer görev kahramanıdır. Savaş durumlarında, savaşan askeri bir taraf, toplumun halk tabanı ve savaşmayıp gözlemleyenler olmak üzere üç farklı katman bulunmaktadır. Emekli Orgeneral ve Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Kemal Yamak'ın bir söylemine göre, Kıbrıs’ta görev yaptığım sırada kendisinden bizzat duyduğum, kitabında da yazdı; 'askerler üç şey ile savaşır: birincisi, komutanını başlarında görmek; ikincisi, bayrağın dalgalanmasını izlemek; üçüncüsü ise, ezan sesi duymaktır.' Eğer bu üç şart sağlanırsa, askerlerin savaşa hazır olduğu belirtilir ve bu durum halen geçerliliğini korumaktadır.
Açık, şeffaf ve dürüst davranan liderler, tarihte iyi bir iz bırakacaklardır.
Savaşlarda, savaşma gücünü oluşturan önemli bir faktör, savaş ideolojisi ve şehitlik gibi, ölümü göze alma cesaretini de içerir ve liderliğin önemini vurgular. Bu nedenle, savaşlarda liderlik çok önemlidir. Liderlerin, güven verici bir liderlik sergilemeleri gerekmektedir. İş yönetiminde yapılan çalışmalarda, liderlerde aranan özellikler sorulduğunda, dürüstlük ilk sırada gelirken, insan odaklılık ikinci, mesleki ve maddi kazanımlar ise üçüncü sırada gelir. Açık, şeffaf ve dürüst davranış sergileyen liderler, ileride tarihte iyi bir not alacaklardır. Savaş psikolojisi ve toplum psikolojisine olan etkileri açısından, toplumda dayanıklılık ve sağlamlık oluşturabilmek için, liderliğin önemi büyüktür.
Savaşmanın gerekçesi önemli olsa da, bu durumun dünyada yeni bir silahlanma dalgasına yol açabileceğini belirtmek gerekir. İnsanlar ve devletler, kaynaklarını daha fazla silahlanmaya ayıracaklar. Türkiye gibi, jeostratejik öneme sahip ve kaotik bir coğrafyada risk altında olan ülkeler için, güçlü bir orduya sahip olmak her zaman çok önemlidir.
Yani, Türkiye'yi ayakta tutan ve sınırlarını koruyan güçlü bir ordunun bulunması, bir şanstır. Şu anda Türkiye'de, oyunu bozmak isteyenler, ordunun içine fitne sokmak isteyebilirler. Türkiye'de, demokrasiye saygılı ve milli iradeye bağlı bir şekilde yürüyen, silahlı kuvvetlerin de bu demokratik yapıya entegre olduğu bir sistem, oyunu bozuyor. Türkiye'de kaos oluşturarak huzuru bozmaya çalışanlar olabilir. Ancak ordunun silahlı olarak modernleşmesinden daha önemli olan, zihinsel olarak modernleşmesidir. 'Ordumuzun zihinsel olarak modernleşmesi' demek, gelişmiş ülkelerdeki gibi, milli iradenin emrinde bir ordu anlamına gelir. Milli iradenin emrinde olmayan bir ordu, Türkiye'de toplumu bir arada tutmanın mümkün olmadığını gösterir.
Savaşlar, kısa vadede büyük kayıplara yol açar ancak iyi dersler çıkarıldığında, orta ve uzun vadede fırsatlar yaratabilir.
Savaş bölgesindeki insanlar, savaş sonrası posttravmatik stres bozukluğu, anksiyete, depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkların yanı sıra, uzun süreli strese bağlı iç hastalıkları ve somatik hastalıklar gibi birçok sağlık sorunuyla karşı karşıya kalacak. Özellikle kadın ve çocuklar arasında çok sayıda sakat ve yaralı bulunacak; bunlar hep savaşın kurbanları olacak. Ancak psikolojik olarak güçlü bireyler, bu zorlukların üstesinden daha kolay gelebilecek. Zira savaş, aslında beyinde biter; bir kişi eğer ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmazsa, vücudu da aynı direnci gösterir. Böylece, kişi zorluklar içinde bile küllerinden yeniden doğabilecek gücü bulabilir. Dolayısıyla, savaşın kısa vadede yarattığı kayıplara rağmen, iyi dersler çıkarıldığında, bu durum orta ve uzun vadede yeni fırsatların doğmasına imkan tanır. Bu bakış açısı, savaşın tehdidinin dünya savaşına dönüşme veya bölgesel bir çatışmanın küresel bir savaşa evrilme olasılığı karşısında da umut verici bir perspektif sunar.
Bu savaşın tehdidi dünya savaşına dönüşmesidir ve daha çok kimsenin ölmesidir. Fırsat boyutu ise insanlığın daha iyi ve doğruyu araştırmaya itmesi, bencillikten, çıkarcılıktan, kötü politik dava insanlarından uzaklaşmayı sağlaması, politik dürüstlüğü yüceltmesi… İnsanlık 50, 100 sene önceki insanlık değil artık. İnsanlık daha insani değerlerin daha çok farkında. Hakikati arama eğilimi daha fazla. Çünkü herkes her şeyin farkında. İnsanlığın içinde güzel çekirdek var. Hepimizin içerisinde bir kötücül damar var bir de iyicil damar var… İnsanın içerisindeki iyicil damarı geliştirme fırsatı var bu gibi savaş süreçlerinde. Bu durumda savaşların kötü sonuçlarını görüp tekrar böyle savaşın olmayacağı adil bir dünya oluşturmayla ilgili hayallerin gerçek olma potansiyeli fırsatı da ortaya çıkarıyor… Bu anlamda medyaya da önemli görevler düşüyor.
Bu savaş, Birleşmiş Milletlerin (BM) yeniden inşa edilmesi ve reforme edilmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koyan en büyük psikopolitik sonucu olabilir.
Nükleer savaş ihtimaline karşı, küresel barışın sağlanması gerekliliği daha da önem kazanmaktadır. BM'nin sadece beş ülkenin tekelinden çıkarak gerçek bir dünya parlamentosu haline gelmesi gerekiyor. Eğer bu savaş, BM'nin yeniden yapılandırılmasına yol açarsa, bu durum dünya için olumlu bir gelişme olabilir. Artık BM, güçlü ülkelerin yanında durarak sorunları çözümsüz bırakan bir yapıdan çıkıp, sorunları gerçekten çözebilen bir kurum haline gelmelidir. Bu savaşın gösterdiği en önemli sosyopolitik ve psikopolitik sonuç, BM'nin yeniden inşası ve reforme edilmesinin zorunluluğudur. Bu, sadece politik bir ihtiyaç değil, aynı zamanda insanların gerçekten ihtiyaç duyduğu bir değişimdir.
Röportaj: Hande İpekgil
Instagram
Threads
X
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio