- Franz Xavier Winterhalter (1850), Queen Victoria with Prince Arthur
Erkekler başta siyah olmak üzere özellikle koyu renklere yönelirken, kadınların parlak ve pastel tonlarda kıyafetler giymeye devam ettiği gözlenmiştir. Yetişkinlerde görülen renk değişimlerinin çocuklara yansıması ise ilerleyen dönemlerde toplumsal cinsiyet rollerinin benimsenmesi ile olmuştur.
19. yüzyılın sonlarına doğru, başta psikoanalitik kuramcılardan Freud olmak üzere birçok psikoloğun çocuk gelişimi üzerine ortaya attığı teoriler toplumda büyük yankı uyandırmıştır. Toplumsal öğrenme kuramına göre cinsiyet rolünü öğrenme, çocukluktan başlayan ve yaşam boyunca devam eden bir süreçtir. Hatta üç yaşına doğru çocuklar kız erkek ayrılığını fark edip incelemeye koyulurlar.
Freud’a göre özdeşleşme, çocuğun çok sevdiği ve hayranlık duyduğu bir yetişkin figürüne kendini benzetmesi sürecidir. Bu teoriler doğrultusunda, ebeveynler de çocuklarının cinsiyetlerini ayırt etmelerinde farkındalık yaratacak davranışları benimsemişlerdir. Daha önce cinsel kimliğinin oluşmasında etkisi olduğu düşünülmeyen renkler, ebeveynlerin kültürel değerlerine göre anlam yüklemeleri sebebiyle daha etkin bir hale gelmiştir. Birçok dergi ve gazetedeki dönemin yazarları, cinsiyet rollerine göre renk kullanımı ile ilgili farklı yönlendirmelerde bulunmuştur. Bu yorumların büyük bir çoğunluğu, o dönemdeki bebek ve çocuklara cinsiyet gözetmeksizin giydirilen mavi ve pembe renklerle ilgili olmuştur. Ancak bu yorumlar pembe ve mavi için tek bir görüş altında birleşmemiş; farklı kaynaklar farklı yönlendirmelerde bulunmaya devam etmiştir.
Çocuk kıyafetleri için ilk olarak ABD’de yavaş yavaş kurulmaya başlayan pembe-mavi cinsiyet kodlaması ticari reklamlarla hızlanmıştır. Tekstil ve kostüm tarihi uzmanı Amerikalı yazar Profesör Jo B. Paoletti, Pink and Blue: Telling the Boys from the Girls in America adlı kitabı için araştırma yaptığı sırada günlük bir gazetedeki 1918 yılına ait habere çok şaşırdığını dile getirir: Haberde, okuyuculardan gelen kız ve oğlan çocukları için hangi rengin kullanılması gerektiğine dair soruya; oğlanlar için pembe, kızlar için mavinin genel olarak kabul görmüş bir norm olduğu cevabı verilmiştir. Pembe, daha güçlü ve kararlı bir renk olduğu için oğlan çocuklarına, mavi ise daha hassas ve nazik olduğu için kız çocuklarına daha uygun görülmüştür.
Renkler bazında gerçekleşen cinsiyet kodlaması Avrupa’nın farklı ülkelerinde birbirlerine zıt olacak şekilde uygulanmıştır. Örneğin 1927 yılında Time dergisinde yer alan habere göre, bebek bekleyen Belçika prens ve prensesi oğlan olmasını umdukları bebekleri için hazırladıkları beşiği pembe renkle süslemişlerdir. Almanya’da da kız çocukları için mavi, erkek çocukları için pembe tercih edilmiştir. Fransa’da yayınlanan bir dergide ise erkek bebekler için mavi, kız bebekler için pembe renkler seçildiğinden bahsedilmiştir. Gazete ve dergilerdeki renklerin toplumsal cinsiyete göre kategorileştirilerek içselleştirilmesi 1920’lerde Amerika’da henüz yaygın bir fikir haline gelmemiştir. New York ve Los Angeles’taki çocuk kıyafetleri üreticileri, pembe renkli kıyafetleri daha çok oğlan çocukları için üretip bu şekilde reklam yaparken, Chicago, Philadelphia ve New Orleans’taki üreticiler reklamlarında pembeyi kız çocuklarının rengi olarak pozisyonlamıştır.
Yorum Yazın
Rengin kiyafetin oyuncagin hobilerin herseyin cinsiyeti var (!)