Pat diye karşılık veremeyen insanların yaşadığı 11 şey
Başlıktan konunun ne ile ilgili olduğunu sanırım bu durumu yaşayan kişiler direkt anlamış 'İşte aynı ben!' demiştir. Gelin bizim gibi olmayanlar için yaşadıklarımızı anlatalım, bizler için de yaşadıklarımızı bir gözden geçirelim:
1- Lafı gediğine koyamayız.
2- Şakayla karışık çok güzel laflar yeriz.
Ohh bunlar bir tatlıdır, bir tatlıdır sorma. Ne çok yemişizdir pek çoğumuz. Zayıf olanlarımıza örnek:
'+ yaa baksana kilo aldım biraz, güzel olmuş pantolon di mi?
- aaa kilo mu aldınn seeen (!) cnmms yaahh. ben senin aldığın kiloyu sabah s..tım kıh kıh
+...'
Böyle anlarda karşımızdakiler güldüğü için gayri ihtiyari gülümsemeye başlarız ama bir an aklımız başımıza gelir ve gözümüz döner ancak çok geçtir biz onun lafına karşılık vereceğimiz cümleyi düşünene kadar konu değişmiştir bile...
3- "Diyemedim ya la!" hayatımızın mottosudur.
Yukarıda anlattığım, lafı gediğine koyamadığımız anlardan sonra eve gelindiğinde ya da başımızı yastığa koyduğumuz ve günü düşündüğümüz zamanlarda 'şunu deseydim, bunu deseydim' diye düşünüp uykumuzdan ya da keyfimizden oluruz. O konuşmayı/tartışmayı tekrar tekrar düşünüp her seferinde hayal aleminde pek çok laf sokarız karşı tarafa ama dediğim gibi sadece hayal aleminde kalır o laf sokuşları..
4- Kafada, verilebilecek güzel cevapları düşünür yine de uygulayamayız.
Ders çıkardığımız ezilişlerden sonra düşünüp 'bir daha olursa şunu diycem artık' diye kendimizi gelecekteki saldırılara karşı hazırlarız ancak bu da hiçbir zaman gerçekleşmez. Önce yapılacak konuşmaların belli bir kısmını (önceden düşündüğümüz için) biz ilerletiriz ama ardından karşı taraf yine bizim aklımıza hazırlanırken gelmemiş olan bir soru ya da başka bir laf sokma ile hamle yapacak olursa tekrar ilk maddeye döner ve yine apışıp kalırız.
5- Şans eseri tartışmaya güzel bir nokta koyduğumuzda ise kendimizi atomu parçalamış gibi hissederiz.
Kimi zaman şans bize de güler ve on numara bir laf sokuşu gerçekleştiririz; o zamanlarda ise bizden mükemmeli yoktur. O sevinç bütün bedenimize yayılır 'öff ne dedim lan öyle' diye kendimizle yersiz bir gurur duyarız. Bu ender anlarda karşı taraf anlamaz ya da sallamazsa da dünyamız başımıza yıkılır.
6- Milyonda bir ihtimal koz bize geçerse de olaylar çirkinleşebilir.
Diyelim ki oldu ya yakaladık o milyonda bir ihtimali, karşı tarafı tanıdığımızdan beri içimize attığımız, söyleyemediğimiz, ufak ufak birikmiş ve dağ olmuş o laflar( Kesinlikle kinci olduğumuzdan değil ama anlayamazsınız işte birikince kötü oluyor.) adeta bir taramalı tüfek gibi ağzımızdan savrulur. Bu durum çok tehlikelidir zira ailemizden biri değilse karşı tarafla bağlar kopabilir ya da feci derecede zedelenir.
7- Bir çoğumuz aslında fazla empatiden de bu halde olabilir.
Küçükken fazla ezilmiş ya da fazla merhametli olanlarımız, başlarda aklına güzel vuruşlar gelse de söylemez ve yaş ilerledikçe alışkanlık haline gelen bu davranış da anlık cevaplar verememeye neden olabilir.
8- Yanlış kişiye patlamalar yaşarız.
Okulda/işte ya da arkadaş ortamında yaşadığımız malum olay, içimizde bir volkan olduğundan, eve geldiğimizde bizi en çok seven ve asla bırakmayacak olan kişilere (aile/eş/dost) patlar ve hiç yoktan hak etmeyen canlarımız-ciğerlerimizi üzeriz. Aslında biz de biliriz ki onların bir suçu yoktur ama işte ne yapalım çok sinirlenmişizdir ve düşünememişizdir :/.
9- Sinirli bir yapıya sahip olanlarımız için bu durum daha da zordur.
İçimizde bu gruptan olanlarımız, anında cevap verememe olayının
sonuçlarını daha şiddetli yaşamaktadır. Durumu basitçe açıklamak gerekirse
muhabbetin başlangıcı şöyle gerçekleşir:
“+Kanka sen niye denizde batmazsın biliyo musun?
-Niye kanka?
+Çünkü tipin kayık zaaa XD!!
-??!!”
Kişi anında cevap veremediği için ortamdan koşarak uzaklaşır ve yalnız
kaldığı ilk an çeşitli yaratıcı küfürler, bağırışlar, önüne gelen ilk cisimleri
vurup kırmalar ile son bulur. Bu grup en acı çekenlerimizden oluşur ve
sonuçları kişinin kendine zarar vermesine bile neden olabilir.
10- Özel durumumuzdan dolayı, ortamda tepemize çıkanlar da olabilir.
Çeşitli yanlış anlaşılmaların başında gelen en büyük yanlış kanı, ezik
olduğumuz yönündedir. Nasıl olsa bir şey demediğimiz/diyemediğimiz için lafları
tren yapan malum arkadaşlar, iyice yüz bulup ağzına geleni savurmakta bir de bu
yetmezmiş gibi “alınmıyorsun di mi canım/tatlım/kanka yaa?” showları yapmaktadırlar.
Biz ise yüzümüzün şekilden şekile girmesine rağmen “yok be canım/tatlım/kanka”
diyerek kabuğumuza çekiliriz.
Ne çektik be gülistan :/
11- Sonunda kabulleniriz.
Tabii ki pat diye cevap vermeler, kapak
(qapaaqqq :P ) yapmalar güzeldir ama yapamıyoruz işte. Bu bizim narin,
kırılgan, ezik vs. olduğumuzun göstergesi değildir, asla. Ayrıca laf sokabilmek
bir zeka belirtisi de değildir. Çoğu zaman saygıdan yapmadığımız ve artık
tabiatımıza işlemiş olan bu 'eksiklik' çok da kötü bir şey değildir
be :) Çok içine atmak sağlıklı değil
elbet ancak çok dışarı vurmak da itici yapar insanı, haksız mıyım? Sosyal bir
varlık sonuçta insan dediğimiz, tabii ki yalnız takılmayı seviyor olabilirsin
ama biraz kibar olmak karşı tarafı ezmemek, üzmemek, kusurlarıyla dalga
geçmemek, sürekli 'qapaaq' yapmamak en iyisi, bence..
BONUS- "Kişşke herkess bizim gibi olssaa"
:P
TAVSİYE BONUSU- "İçine ata ata ne hale düştün tuta tuta çatlıyıcan mı be adam?"
(yorumcu: Yazan da Gülşen dinleyip, Selena izliyomuş baksana
desinizyah: ...)
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın