Mutlu Bir Yaşam İçin Kesinlikle Değiştirmemiz Gereken 5 Sağlıksız Düşünme Biçimi
Farkında olsak da olmasak da, hepimiz düşüncelerimizin inşa ettiği bir dünyada yaşarız sevgili dostlar. Çünkü dış koşullar her ne olursa olsun, yaşadığımız deneyimi bu koşullara bakış açımız belirler. İşte bizlere en çok rahatsızlık veren fakat vazgeçmeyi de düşünmediğimiz 5 tüketici düşünce:
Duygusal durumumuzu belirleyen en önemli etken, aklımızdan sıklıkla geçen düşüncelerdir.
Bilişsel bozukluklar olarak adlandırılan bu düşünme biçimlerinin üzerimizde pek çok olumsuz etkisi vardır.
İlk olarak bilişsel bozukluklar, bizleri gerçekte doğru olmayan şeylere inanmaya itmektedir. Bu inançlar ise uzun vâdede negatif düşüncelerin artmasına ve zihnimizde yerleşik hâle gelmesine, bunun sonucu olarak da negatif duyguların bizi ele geçirmeye başlamasına sebep olmaktadır. Gelin pek çok farklı türü bulunan bilişsel bozuklukların en sık rastlanan beş tanesine değinelim ve bunları değiştirmenin nasıl mümkün olabileceği üzerine düşünelim...
1. Zihinsel filtreleme adı verilen süreç, dünyayı gerçekte olduğundan çok daha karanlık görmemize sebep olmaktadır.
Pek çok insanda gözlemleyebileceğiniz, hatta belki sizde de olan yaygın bir özelliktir filtreleme. Kişinin edindiği deneyimler ya da gelecekle alakalı düşüncelerinde sürekli olarak olumsuzlukları büyütmesini ve güçlendirmesini ifade etmektedir. Eğer hayatınızla ilgili bir konuyu düşünürken sıklıkla olumsuz bir noktasını seçerek ona odaklandığınızı fark ediyorsanız, belki de size zarar veren zihinsel bir filtre kullanıyorsunuzdur. Bu durumu aşmak için yapılabilecek şey ise ne zaman ve ne gibi durumlarda düşüncelerinizi filtrelediğinizin farkına varmaktır. Kendinizde bu tip düşünceleri fark ettikçe bunları kağıda geçirin ve kendinizin farkına daha fazla vararak filtrenizi ortadan kaldırın.
2. Benzer bir başka durum ise kutuplaşmış, yani her şeyi siyah ve beyazdan ibaret görmeye alışmış düşünme biçimimizdir.
Ancak hepimiz biliriz ki grinin de sayısız tonu vardır ve bu renk, siyah ve beyazdan daha az değerli ya da önemli değildir. Bu durumun günlük hayattaki yansımalarına baktığımız zaman, örneğin çoğu insanın kendisini ya mükemmel, ya da tam bir kaybeden gibi görmeye alıştığını fark ederiz. Ancak aslında yaşadığımız hayat, bu tip iki kutuplu düşünme biçiminden çok daha karmaşık ve değişkendir. Her olayın, her deneyimin içinde hem siyahın, hem beyazın, hem de diğer tüm renklerin bulunabileceğini fark etmek, kendi kendimize verdiğimiz zihinsel zararı azaltmak için son derece önemlidir.
3. Hayattan aldığımız tatmin hissini azaltan bir başka bilişsel bozukluk ise genelleme alışkanlığıdır.
Hepimiz tek bir hayat yaşarız ve bu süreç boyunca karşılaşabileceğimiz tüm ihtimalleri kestirmemiz ve her şeyi öngörebilmemiz mümkün değildir. Ancak nedense hepimiz, elimizdeki sayılı deneyime dayanarak genellemeler yapmayı pek severiz. Başımıza kötü bir olay geldiği zaman, bizi gelecekte başka kötü olayların beklediğine inanır, insanların ve mekânların görünüşüne bakarak ânında çok genel yargılara varırız. Bu alışkanlığın üzerimizde zamanla oluşturduğu his ise anksiyetedir ve bu histen kurtulmak için hayata daha açık olmamız, belirli durumlarla yalnızca karşılaştığımız zaman baş etmeye çalışmamız ve kişileri tanımadan yargılamamamız gerekmektedir.
4. Bizler çoğu durumda kişileri ve durumları bütünüyle analiz ettiğini zanneden; ancak neredeyse her zaman yanılan canlılarız.
Pek çok insan, ikili ilişkilerinde kendi bakış açısını objektif doğru olarak görme eğilimindedir. İlişki içinde bulunduğumuz insanların ne hissettiklerini, yaptıkları şeyleri neden yaptıklarını ve onların bizimle ilgili düşüncelerini, o kişi bunları ifade etmese bile kesin olarak anladığımızı sanarız. Ancak yaşam çoğu zaman bizim basit düşünme biçimimizden çok daha karmaşıktır ve yaptığımız tek şey zihnimize duvarlar örmek ve bu duvarların içine sığınmaktır. Açık olmak, insanlara açık bir biçimde yaklaşmak ve eğer aklımızı kurcalayan bir durum varsa bunu karşımızdakine sormak, her şeyden önce omuzlarımızda taşıdığımız yükü hafifletmek için faydalı olacaktır.
5. Ve belki bunlar arasından en önemlisi de, toplu olarak bir felaketi bekliyor oluşumuzdur.
Hayatı devamlı bir felaketin yaklaşmakta olduğu düşüncesiyle yaşamak, hem zihnimize, hem de bedenimize verdiğimiz en büyük zararlardan bir tanesidir. Bu noktada kendimize sorduğumuz sorular genellikle, 'Ya kötü bir şey olursa? Ya korktuklarım başıma gelirse? Ya aç kalırsam? Ya ölürsem?' ve türevleri şeklinde ilerlemekte ve içselleştirdiğimiz bu cümleler mutluluğumuzun önüne taş koymaktadır. Tüm bu bilişsel bozuklukları kontrol altına almanın en iyi yolu ise, en basit söylemle hayatın getireceklerine açık olmak, yargılamamak ve ânı yaşamaktır sevgili dostlar...
Yorum Yazın
Zaten islam bunların daha fazlasını ve bu sorunları nasıl aşacağını gösteriyor. Müslüman olanlar demiyorum, müslüman olup islama göre yaşayan insanlar diğerl... Devamını Gör
Gerçek bir müslüman Allah'ın rızası için müslüman gibi yaşar. Başkalarının ne dediği önemli olsaydı bu yaşam tarzımız Allah rızası üzere olmazdı.
keşke nasıl yapıcağımızı da bilseydik
'ya ölürsem mi' böyle korku mu olur lan ölümsüzlük için bir buluş oldu da haberimiz mı yok