Mark Twain’in çok sevdiğim bir sözü vardır: “Bundan yirmi yıl sonra yapmadığınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Demir alın ve güvenli limanlardan çıkın artık… Rüzgarları arkanıza alın, araştırın, hayal edin ve keşfedin.” Çok ama çok güzel bir cümle. Şu dünyada bir tek insana kendini değiştirme, dönüştürme ve yeniden programlama yetisi verilmiş. Rabbimiz bize bunu yapacak aklı bahşetmiş. O halde kendini tanımak, gerektiğinde değişip dönüşmek boynumuzun borcudur.
Bazen kendime sorarım: Bugün öğleden sonra ölecek olsam, “Hiçbir pişmanlığım yok.” diyebilmek için yaşamımda neler olması gerekir? Hiçbir pişmanlık duymamak için gurur duyacağımız bir hayat yaratmak gerek, sevgili okuyucu. Gurur duyacağımız bir hayat yokluğa değil, var olana odaklanmak demektir. Gurur duyacağımız bir hayat düşmeyi göze alarak yeniden ayağa kalkmak, başkalarını suçlamadan tüm sorumluğu üstlenmektir. Bizler ancak bu şekilde kendimizin ifadesi olan bir yaşam yaratabiliriz.
Bir süredir düşündüğüm bu soruyla fark ettim ki düşe kalka da olsa, hatalar ve yanılsamalarla dolu olsa da cesaret dolu bir kalple kendi gerçeğimi ifade ederek yaşadım hep. “Yaşamayı bilmeyen, ölümü de bilmez.” diye çok sevdiğim bir söz vardır. Ben yaşamayı bilmeye çalıştım. Kendimi ifade etmek için birilerinin iznini beklemediğim bir hayat sürdüm. Kendimi ifade etmek için izin alacağım tek kişi kendim oldum. Eğer sizler de kendinizi ifade etmek için etrafınızdan onay bekliyorsanız, bilin ki o onay hiç gelmeyecek. Ne aileniz ne işiniz ne de çevrenizdeki insanlar size bu konuda alan açmayacak. Bu nedenle de zaman zaman durup, kendinize çekilip sizi kısıtlayan inançlarınızı değerlendirmeniz, bu inançları fark etmeniz ve bunların üzerinde çalışmanız gerekiyor. Bilinçaltımız bugüne kadar bize ait olmayan o kadar çok inançla beslendi ki. İşte bu inançlarımızı kimseyi suçlamadan, kurban rolüne sığınmadan tıpkı bahçemizdeki yabani otları temizler gibi temizlemeliyiz. Bazen söyleyen ağızdan çok dinleyen kulağa odaklanmak gerek. Bize dayatılan her şeyi benimsemek zorunda değiliz. Yaptığım atölye çalışmalarında bunu bolca konuşuruz. Elimizde bir “hayır” kartı var, sevgili okuyucu. “Ben onaylamıyorum” deme hakkına sahibiz. Bunu yapmak her zaman kolay değil, biliyorum. Kapılıp gitmemek, dengede kalmak zor. Ancak buna zaman harcar ve bunun üzerine çalışırsanız kendinizi gerçekleştirme yolculuğunda büyük bir adım atmış olursunuz.