“Dün ve yarın yok. Geçmiş hatıralar ve gelecek özlemler yalnızca memnuniyetsizlik yaratır. Zihinsel sükûnete giden yol şu anı gözlemekte ve farkındalığımızdan oluşan nehirde rahatsız edilmeden akıp gitmesine izin vermekte yatar.”
-Irvin D. Yalom
2.1 Kişinin Kendisine/Yaşantısına Karşı Duyduğu Memnuniyetsizlik
Mutluluk her bireyin ulaşmayı arzuladığı bir duygudur. Fakat saplantılı bir şekilde mutluluğu aramanın tatminsizliğimizdeki rolü çok büyüktür. Mutlu olunan an durup bu anın farkındalığına ulaşmayı çoğu zaman atlarız. Özellikle bu durum, erken dönemde şekillenen uyumsuz şemalarımızdan biri olan “Yüksek Standartlar” şeması ile sıkı bir ilişki içindedir. Bu şemaya sahip bireyler kazandıkları hiçbir başarıdan memnuniyet duyamaz, hemen o yolda olma haline, daha iyinin peşinden koşma deneyimine sarılmak isterler. Kişilerin kendileriyle ilgili acımasız beklentiler içinde olması öylesine yıpratıcı bir hal alır ki, yaşamı bir maraton olarak algılar ve sona geldiklerinde ise hiç yaşayamamış olurlar. Elbette “daha iyisi” dürtümüzle barışık bir ilişki içindeysek onun bizi gerçekten başarılı ve sağlıklı bir bireye çevirmesini bekleyebiliriz. Potansiyelimiz dahilinde çabaladığımızda bizim de ulaşamayabileceğimiz bazı durumlar olduğunu kabullenmek, yerine göre “Adım hıdır, elimden gelen budur.” diyebilmek kişiyi çok rahatlatacak bir davranıştır.
Mutluluk genelde vadedilir, geleceğe dönük sözler, geçmişe dair derslerle yürünen ve durağı olmayan bu yolun üstünde sürekli ileri yönlü bir oku takip etmeniz söylenir. Aranan durak, memnuniyet duygusudur. Çünkü memnun olmak bir anlık duraklamayı ve anda olmayı gerektirir. Örneğin, kumar oynayan ve kaybetme örüntüsü içine giren bireyler bunun farkına varamazlar. Ulaşmayı diledikleri ödülün ellerinde tuttukları sopanın ucunda olduğunu düşünürler ve ulaşmak için kayıp peşinde koşup dururlar. Mutluluk da aynı şekilde elimizdeki sopanın ucuna bağlıdır ve bizi peşinden sürükler. Hiçbir yolu durmadan sonsuza dek yürümek mümkün değildir. Bu sebeple durup memnun olduğumuz o anları en azından karşılayabilmek gerekmektedir. Buna örnek olarak Nazım Hikmet’in Galip Ustası aklıma gelir hep;
“Galip Usta,
tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur:
…
Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi öleceğim?
diye düşündü
21 yaşındayken.
İşsiz kalırsam«diye düşündü
22 yaşında. «İşsiz kalırsam» diye düşündü
23 yaşında. «işsiz kalırsam» diye düşündü
24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz kalarak
İşsiz kalırsam» diye düşündü
50 yaşına kadar.
51 yaşında «İhtiyarladım. dedi
babamdan bir yıl fazla yaşadım.
Şimdi 52 yaşındadır.
İşsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına:
Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorgan olacak mı?
diye düşünüyor…”
Galip Usta hiç yaşamadan ihtiyarladı, buna rağmen hala ölümü üzerine düşünmektedir. Ne geçmiş ne de gelecekten fayda buldu, şimdiyi ise tatmadı hiç. Oturduğu yerden nefes nefese geçip gitmiş bir hayat…
2.2 Başkalarına Karşı Memnuniyetsizlik
Kişi yalnızca kendisine değil başkalarına da acımasız eleştirilerde bulunma eğiliminde olabilir. Etrafınızda kendini “dobra” olarak nitelendiren, ya da “ne yapsam beğendiremiyorum”, “sürekli bir kusur buluyor” dediğiniz insanlar muhakkak vardır. Bu insanların sosyal ilişkilerinde başarılı olması zor olduğu gibi, bu tavırlarının altında ya narsistik bir tutum ya da derin kusurluluk hissiyatı yatmaktadır. Kişi sürekli haklı olduğu fikrinde olup kendi zihninde kurduğu şey dışındaki hiçbir geri bildirimden memnun olmaz ya da öyle kusurlu hissetmektedir ki bunu saklamanın yolunu başkalarının kusurları gölgesine saklanmakta bulmuştur. Hayatınızdaki enerjinizi ve özgüveninizi zedeleyici davranışlar sergileyen bu insanları düzeltmekle görevli değilsiniz, eğer bir kişiye yapraklarınızın değmesini istemiyorsanız gölgenizde kendilerine sahte benlikler oluşturmalarına da izin vermeyin.
Yorum Yazın