Bu ise ortaya çok daha az girdi ile çok daha büyük bir enerji çıkarır. Bu keşfin ardından bilimsel çalışmaları kitle imha silahı olarak görmekten geçinmeyen yapılar hatırlarsak 1952 yılında da ABD Pasifik’teki Marshall Adalarında ilk Hidrojen Bombasını patlatmış, tıpkı Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombalar gibi isim koymaktan çekinmemişti.
“Mike”
Üstelik Mike, yani ortaya çıkan patlama Hiroshima’ya atılan bombadan en az 1000 kat daha güçlüydü.
Savaşın doğası bu…
Karşı taraf durur mu?
Bir yıl geçmeden bir Hidrojen Bombası da Sovyetler birliği patlatarak yanıt vermişti.
Dünyanın süper güçleri ellerindeki süper bombaları birer birer patlatarak güç gösterisi yapıyor, sıradan insanlar ise olup biteni korku dolu gözlerle izliyordu.
En nihayetinde atom bombasının ötesinde Hidrojen Bombası tam bir “kitlesel imha silahı, tüm insanlığı ortadan kaldırabilecek bir güç” olarak gündeme oturdu.
O günlerde artık olur mu bilinmez, gelecekte tüm dünyayı mahvedecek büyük bir nükleer savaş söylentisi de dolaştı durdu.
Bu felaketlerle birlikte nükleer enerjiye de tüm avantajlarının yanında büyük bir tepki oluşmaya başladı.
Bilimin kendi başına günah keçisi olmadığını unutmamamız gerekirdi.
Sorun elbette bilimsel gelişmelerde değildi.
Sorun tüm mitlerde, efsanelerde, hikâyelerde veya filmlerde de gördüğümüz gibi insanın elindeki gücü nasıl kullandığındaydı.
Yorum Yazın
👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻
🙏🙏🙏teşekkür ediyorum
Ya bayildimmmm harika nereden nereye gelmişsiniz ancak bukadar güzel örneklenip anlatilabilirdi çok ama çok beğendim 🤞👏❤️
Gerçekten çok teşekkür ediyorum 😇