Görüş Bildir
Haberler
Hayri Cem Yazio: Cihangir Cumhuriyeti Düştü

etiket Hayri Cem Yazio: Cihangir Cumhuriyeti Düştü

Hayri Cem
18.02.2022 - 17:47 Son Güncelleme: 21.02.2022 - 07:31

Size biraz Cihangir’in geçmişinden bahsedeyim. 

Çocukluğum, Cihangir’in hemen komşu mahallesi olan Fındıklı’da geçti. Yani 60’lı, 70’li yıllardan bahsediyorum. 

Cihangir, 1955 Eylül ayına kadar, azınlıkların ve ‘Beyaz Türklerin’ yaşadığı, çok güvenli ve nezih bir semtmiş. O utanç verici 6-7 Eylül olaylarından sonra, azınlıkların bir kısmı ya üç otuz paraya mülklerini ellerinden çıkartmış, ya da satmaya bile fırsat bulamadan ülkeyi terk etmişler.

O yılların mafya liderleri de azınlıkların ucuza satmak zorunda kaldığı mülkleri yok pahasına almış, satamadan kaçanların mülklerine ise çökmüşler.

Beyoğlu’nun arka sokaklarını bir önceki yazımda anlatmıştım; pavyonların, kumarhanelerin, meyhanelerin, birahanelerin, randevu evlerinin ve daha pek çok tekinsiz işin yer aldığı sokaklardı. İşte bu işyerlerinde çalışan ‘kulağı kesiklerin’ büyük bir kısmı, azınlıklardan boşalan mülklere yerleştirildiler. 

Onlarla beraber, o işyerlerinin garsonları, kapıcıları, temizlikçileri, bulaşıkçıları ve diğer çalışanlarının büyük bir kısmı da bu muhite yerleştirildi. Bu kişilerin çoğunluğu, ailelerini Anadolu’da bırakıp, ekmek parası kazanmaya gelmiş kişilerdi. Bekar odalarında 5-6 arkadaş birlikte kalırlardı.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Cihangir’in yeni sakinleri, semtteki kültürel dokuyu hızla değiştirdi

Cihangir’in yeni sakinleri, semtteki kültürel dokuyu hızla değiştirdi

Bu değişimin bir başka etkisi ise semtin gittikçe güvensiz bir yaşam alanına dönüşmesi idi. Geceleri sarhoş kavgalarının, silahlı çatışmaların yaşanır olduğu bu semtte, kadınlar ve çocuklar tacize uğramaya başlayınca ‘Beyaz Türkler’ de Cihangir’i apar topar terk etmek zorunda kaldılar.

İşte bu süreçte, biz Fındıklı çocuklarının Cihangir’e çıkması, ailelerimiz tarafından yasaklanmıştı. 

Gayrimeşru işlerle uğraşan bu kesim, 2000’li yılların başında, Beyoğlu’nun arka sokaklarını terk etmek zorunda kaldılar. Bu süreci “Beyoğlu’nda Gezersin” başlıklı yazımda anlattığımdan detaya girmeyeceğim. İşte tam da bu dönemde, Beyaz Türklerin Cihangir’e tekrar dönüşü başladı. Öncülüğünü Sinan Çetin’in yaptığı bir grup ‘girişimci’ entelektüel, Beyoğlu’nu terk eden bu mafya mensuplarından Cihangir’deki mülklerini ucuza satın almaya başladılar. Öyle ki, Cihangir’in adı, espri amaçlı olarak, ‘Sinangir’ olarak anılmaya başlandı.

Bu entelektüel ‘girişimcilerin’ semtte mülk toplamaya başlamaları sanat ve edebiyat çevresinden insanların da ilgisini çekmeye başladı; bir anda Cihangir’e hücum ettiler. Semte ünlü ve zengin insanların yerleşmeye başlaması, doğal olarak, konut fiyatlarını artırdı. Bu artış sonucu, daha önceden azınlıkların mülklerini ucuza kapatmış olan kişilerin de iştihanı açtı ve gasp ettikleri mülklerini satmaya başladılar.

Bu değişim elbette çevre esnafını da etkiledi. Eskinin bakkal, kasap, manav, kahvehane gibi dükkanları, lüks kafe, bar ve lokantalara dönüşmeye başladı.

***

‘Cihangir Cumhuriyeti’ olarak adlandırılan bu bölge, kültür, sanat, edebiyat merkeziymiş gibi lanse edilir. Oysa sadece, kültür, sanat ve edebiyattan, özellikle de sinema ve TV’den iyi para kazananların sakinleri olduğu bir semttir Cihangir. Entelektüel faaliyetlerinden para kazanamayanların bu semtte işi olamaz. Belki arada sırada çay içmeye, kendilerini göstermeye gelebilirler.

Cihangir Cumhuriyeti, iktidarı, özellikle de bazı siyasileri çok rahatsız ediyor. Semtin kültürel yapısından ve yaşam biçiminden hoşnut olmayan yöneticiler, her fırsatta rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Yöneticilerin bu rahatsızlığı güvenlik güçlerine de sirayet ettiğinden, her fırsatta semtte güç gösterisinde bulunuyorlar.

Taksim, Galatasaray, Tünel gibi merkezlerde yapılan her türlü gösteri ve protesto eylemi sonunda, polis göstericilere müdahale eder ve polisten kaçan göstericiler Cihangir’e sığınırlar. Peşlerinden gelen emniyet güçleri ise, gaz bombaları ve TOMA’larla bir anda Cihangir’i savaş alanına çevirirler.

İki yıl önce bu durumu protesto etmek için esprili bir dille aşağıdaki satırları yazmıştım: 

“Cihangir Cumhuriyetinin nasıl fethedileceğini anlatarak devletime, milletime hayırlı bir iş yapayım:

Arap ülkelerinde Türk TV dizileri pek revaçta; bu dizlerde oynayanların büyük bir kısmı da Cihangir’de yaşadığına göre, Arabistan’dan Cihangir’e dizi artistleri ile tanışma turları düzenleyerek işe başlanabilir. Aşk-ı Memnu’nun çekildiği Sarıyer’deki konağı görmek için az Arap turist gelmemişti. Cihangir için daha da çok gelir. 

İlk iş olarak, Beyoğlu Belediyesi’nin semtin bazı parklarına TV dizilerinin ismini verip, oyuncularının heykellerini dikmesi gerekir. Tur esnasında, bu park ve heykellerin ziyaretinden sonra, ev adresleri tespit edilmiş olan ünlülerin kapısında geçilip, rehber tarafından evler tanıtılabilir. Öğle saatlerinde, semtte oturan ama yakın zamanda iş bulamamış ünlüler ile semtin önemli mekânlarında sohbet edilip, yemek yenilebilir. 

Ev sahipliği yapan restoranların, zengin Arap turistlere hesabı bir güzel abartarak ödetmelerinde bir sakınca yok; değeri düşmüş Türk Lirası olarak ödeyecekleri hesap, onlar için çerez parası değerindedir.

Arap turistlerin bu ziyaretlerinden iyi para kaldırmaya başlayan mekanlar, gelen yoğun talebi reddedemez ve mönülerini Arap turistlerin damak zevkine göre yeniden düzenlerler. Tabii bu arada Arapça bilen Urfalı, Mardinli, Hataylı gençleri de garson olarak işe alırlar. Tabelalar değişmeye başlar; Symirna kebapçısı, Rose Marine Baklavacısı, Savoy nargilecisi vs.

Esnaftaki bu değişim emlakçıların da dikkatini çeker. Önce evler kısa dönem için, çok iyi paralara Araplara kiralanır. Bu kira rakamları duyulunca, ev sahipleri mevcut kiracılarını evden çıkarmaya başlar ve bu yeni paralı Araplara kiraya verirler.

Çok değil, iki yıl içinde, Cihangir’deki evlerin yüzde 70’i, Türk vatandaşlığı almak isteyen zengin Araplar tarafından satın alınır.

Bu planım uygulandığı takdirde, Cihangir Cumhuriyeti maksimum iki yıl içerisinde, son derece ‘demokratik ve barışçıl’ bir şekilde fethedilebilir (!)

Devlet büyüklerimize duyurulur…'

Yaklaşık 10 gün önce yolum Cihangir’e düştü. Nasıl gerçekleştiğini anlayamadım ama yukarıdaki satırlarda tiye aldığım olaylarım bir kısmının gerçekleştiğini gördüm.

Yaklaşık 10 gün önce yolum Cihangir’e düştü. Nasıl gerçekleştiğini anlayamadım ama yukarıdaki satırlarda tiye aldığım olaylarım bir kısmının gerçekleştiğini gördüm.

Daha Sıraselviler’den Cihangir’e girerken değişimi fark ettim. Bazı Arapça isimli restoranlar açılmış bile; Al Madina tam 4 kat üzerine kurulmuş bir restoran. Sokaklardaki, kafe ve restoranlardaki nüfusun neredeyse %20’sini zengin Araplar oluşturuyor. Şimdilik Beyoğlu’ndaki gibi ‘rahat’ davranışlarda bulunmuyorlar. Çevredeki insanlarla uyumlu yaşamaya çalışıyorlar. Ama sadece şimdilik; nüfusları biraz artınca görün siz cümbüşü!

Henüz Cihangir’in entelijansı olayın farkında değil. 

Her şey evlerin yüksek bedellerle kiralanmasıyla başlayacaktı; nitekim başlamış. Bu zengin Araplar, esnafa ve mal sahiplerine para saçmaya devam ettikçe, yukarıda tanımladığım sanal dünya gerçekleşecek. Bu iş aynen kurbağaların soğuk suya atılıp, sonra yavaş yavaş kaynatılarak pişirilmesi gibidir. Cihangir’in ahalisi şimdi bu kurbağalar gibi bir kazanın içinde mutlu mesut kaynatılıyorlar. Aslınsa ‘Cihangir Cumhuriyeti’ düşmüş ama farkında değiller. 

Çok yakında kendilerine yeni mekanlar aramaya başlarlar. Ben onların yerinde olsam, intikam için gider, Kanal İstanbul civarından arsa satın alır, yeni cumhuriyetlerini orada kurarım. Biraz da onlar Kanal İstanbul’a yerleşecek olan Arapları rahatsız etsinler (!).

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
34
15
3
2
1
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın