Evrende Tesadüf Yoktur !
Evrende Tesadüf Yoktur !
Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir.
Hatta hiçbir düşünce, hiçbir bakış, hiçbir konuşma, hiçbir sezgi ve hiçbir algı.
Komşularımız, mesai arkadaşlarımız, alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, sabah işe gelmek için otobüse bindiğimizde karşılaştığımız insanlar ve hatta yürürken çarpıştığımız insan, kaldırımda yürürken yanımızdan geçip gidenler buna dahil.
Gün boyu yaşadığımız basit minicik olaylar bile zihinsel, fiziksel, ruhsal veya duygusal bir olayın tetikleyicisi olur.
Hayatımızda öyle zamanlar vardır ki, bazen hiç hesapta olmayan olayların ve durumların içine çekiliveririz. Aklımızın ucundan bile geçmeyen olayları yaşarken buluveririz kendimizi.
Yaşadığımız her ilişkide hem öğrenciyiz, hem de öğretmenizdir aslında. Annemiz, babamız, kardeşlerimiz, gittiğimiz okullar, arkadaşlarımız, sevgilimiz, eşimiz, çocuğumuz… v.s. Her ilişki bizim farklı bir yönümüzün aynasıdır, bizler de onlar için birer aynayızdır aslında.
Olaylara bakış açımızı değiştirip, farkındalığımız yükseldikçe, olayları ve ilişkileri yaşarken, yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Eğer yaşadıklarımıza içine duygu katmadan, yüksek bir bilinçle bakabilmeyi başarabilirsek, o ilişki veya durumu neden yaşadığımızı mutlaka anlarız.
DÜĞMELERİMİZE EN FAZLA BASAN İNSANLARIN, EN İYİ ÖĞRETMENLER olduğunu anlarız.
Yaşadığımız ilişkide kurban olmadığımızı anlar, ilişkinin bize neyi öğretmeye çalıştığını kavrarsak, dersimizi alır ve yolumuza devam ederiz. Eğer yaşadığımız olayla ilgili dersimizi almışsak, o ders bitmiştir ve hayatımız boyunca karşımıza çıkmamak üzere bizi terk etmiştir.
Bunu yapamazsak, o ilişkide ya da durum içinde tutsak oluruz veya daha ağır bedeller ödemeye başlarız. Çok daha travmatik ve içinden çıkılmaz durumları (o ders alınıncaya, eksik yönümüzü tamamlayıncaya, kendimizi düzeltinceye kadar) maalesef tekrar tekrar yaşamaya devam ederiz.
O dersi almamız için evren, tekrar tekrar aynı durumları karşımıza çıkarır.
Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmeleri gereken durumun düğmesine basar ve sessizce hayatlarından çekiliriz. Yüksek farkındalık içinde kalabilirsek, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz.
Bunları kavradıktan sonra, en büyük düşmanımızın en iyi dostumuz olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bizde en büyük değişime neden olur bu düşman.
Her karşılaşma kutsaldır. Karşımızdaki insanın tanrısallığını kabul edip, olaya bu açıdan yaklaşırsak, nefreti, öfkeyi, suçluluk duygusunu, korkularımızı, o insana karşı sorumlu olduğumuz ve o ilişkiye mahkûm olduğumuz duygusunu ve kini söküp atarız içimizden.
Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan bizim öğretmenimizdir.
Ne kadar kısa sürede öğrenirsek öğrenmemiz gerekenleri, karmamızı çözüp, iç huzuruna, mutluluğa, ideal ilişkimize ve ruhsal eşimize kavuşuruz.
Dışarıda mucize aramayın.
Evrende Tesadüf Yoktur !
Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir.
Hatta hiçbir düşünce, hiçbir bakış, hiçbir konuşma, hiçbir sezgi ve hiçbir algı.
Komşularımız, mesai arkadaşlarımız, alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, sabah işe gelmek için otobüse bindiğimizde karşılaştığımız insanlar ve hatta yürürken çarpıştığımız insan, kaldırımda yürürken yanımızdan geçip gidenler buna dahil.
Gün boyu yaşadığımız basit minicik olaylar bile zihinsel, fiziksel, ruhsal veya duygusal bir olayın tetikleyicisi olur.
Hayatımızda öyle zamanlar vardır ki, bazen hiç hesapta olmayan olayların ve durumların içine çekiliveririz. Aklımızın ucundan bile geçmeyen olayları yaşarken buluveririz kendimizi.
Yaşadığımız her ilişkide hem öğrenciyiz, hem de öğretmenizdir aslında. Annemiz, babamız, kardeşlerimiz, gittiğimiz okullar, arkadaşlarımız, sevgilimiz, eşimiz, çocuğumuz… v.s. Her ilişki bizim farklı bir yönümüzün aynasıdır, bizler de onlar için birer aynayızdır aslında.
Olaylara bakış açımızı değiştirip, farkındalığımız yükseldikçe, olayları ve ilişkileri yaşarken, yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Eğer yaşadıklarımıza içine duygu katmadan, yüksek bir bilinçle bakabilmeyi başarabilirsek, o ilişki veya durumu neden yaşadığımızı mutlaka anlarız.
DÜĞMELERİMİZE EN FAZLA BASAN İNSANLARIN, EN İYİ ÖĞRETMENLER olduğunu anlarız.
Yaşadığımız ilişkide kurban olmadığımızı anlar, ilişkinin bize neyi öğretmeye çalıştığını kavrarsak, dersimizi alır ve yolumuza devam ederiz. Eğer yaşadığımız olayla ilgili dersimizi almışsak, o ders bitmiştir ve hayatımız boyunca karşımıza çıkmamak üzere bizi terk etmiştir.
Bunu yapamazsak, o ilişkide ya da durum içinde tutsak oluruz veya daha ağır bedeller ödemeye başlarız. Çok daha travmatik ve içinden çıkılmaz durumları (o ders alınıncaya, eksik yönümüzü tamamlayıncaya, kendimizi düzeltinceye kadar) maalesef tekrar tekrar yaşamaya devam ederiz.
O dersi almamız için evren, tekrar tekrar aynı durumları karşımıza çıkarır.
Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmeleri gereken durumun düğmesine basar ve sessizce hayatlarından çekiliriz. Yüksek farkındalık içinde kalabilirsek, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz.
Bunları kavradıktan sonra, en büyük düşmanımızın en iyi dostumuz olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bizde en büyük değişime neden olur bu düşman.
Her karşılaşma kutsaldır. Karşımızdaki insanın tanrısallığını kabul edip, olaya bu açıdan yaklaşırsak, nefreti, öfkeyi, suçluluk duygusunu, korkularımızı, o insana karşı sorumlu olduğumuz ve o ilişkiye mahkûm olduğumuz duygusunu ve kini söküp atarız içimizden.
Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan bizim öğretmenimizdir.
Ne kadar kısa sürede öğrenirsek öğrenmemiz gerekenleri, karmamızı çözüp, iç huzuruna, mutluluğa, ideal ilişkimize ve ruhsal eşimize kavuşuruz.
Dışarıda mucize aramayın.
Yorum Yazın