Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
En Keyifli Yerli Dizileri Bile Bir Anda Katlanılmaz Hale Getirebilen 15 Detay
Son dönemde dizi sektöründe basamakları hızla tırmandığımız tartışılmaz bir gerçek. Dizi ihracatında Amerika'dan sonra ikinci sıradayız! Başarılı yapımlarla dünya çapında ses getirsek de her dizi için benzer şeyleri söylemek pek mümkün değil. Özellikle bu klişelere yer veren diziler, seyirciyi izlediği diziden soğutma konusunda çok başarılı 😅
1. Çapkınlık konusunda sınır tanımayan serseri esas oğlan modeli.
2. Bir başladı mı bitmek bilmeyen uzun uzun bakışma sahneleri.
Arkada duygusal bir şarkı, birbirlerine dakikalarca hüzünlü hüzünlü bakan insanlar... Türk dizilerinin klişesi haline gelmiş bu olay, 2 saati aşan bölüm sürelerinin de ana sebebi.
3. Esas kız ya da esas oğlan ortaya çıkana dek yaşanan yapmacık, kötü resmedilmiş ve başarısız ilişkiler silsilesi.
Bu tarz klişelere yer verilen dizilerde o geçiş aşkları o kadar sığ ve kötü yansıtılıyor ki izlerken bir çay demlemeye gidip bir daha asla geri dönmemek istiyor insan. (Eğer o kapıdan çıkarsan bir daha asla geri... 😓 )
4. Dönüp dolaşıp birbirleriyle sevgili olan insanlar ve hikayesi zayıf çarpık ilişkiler.
Sebebi bazen diziye sonradan eklenen bölümler, bazen de konu bulamamak olsa gerek. Alt yapısı hazırlanmadan, duygusal bağ yeterince yansıtılmadan şak diye gösterilen bu ilişkiler maalesef yapmacık ve klişe olmaktan öteye geçmiyor. Dolayısıyla izleyici diziden ışık hızıyla soğuyabiliyor.
5. 'Evladım kalk yerine yat' sözünü sık sık duymamıza sebep olan uzun bölüm süreleri.
Dizi sürelerinin bu kadar uzun olmasının sebebini biri anlatabilir mi? Gerçekten, dizi ne kadar kaliteli olursa olsun kondisyon yetersizliğinden dolayı bölüm sonunu göremeyen insanlar var. 😅
6. On binlerce kez dizinin tekrarını yayınlayarak izleyicinin zaman ayarlarıyla oynamak.
Artık sağ alt köşede 'yeni bölüm' yazarken bile bir önceki bölümün özetini yayınladıklarına şahit oluyoruz. Bir süre sonra insan neyi ne zaman izlediğini ve zaman çizelgesini komple kaybediyor.
7. Her kritik olay öncesinde araya girip seyir zevkini baltalayan reklamlar.
Reklam verilmesini eleştirecek halimiz yok elbette ancak en azından dizilerin sürükleyiciliğini korusaydınız....
8. Ailecek oturulan sofrada yaşanan gerginlikler ya da yapmacık laf sokmalar.
Aman Ali Rıza Bey, bir sofrada da gerginlik çıkmasın!
9. Bir saniyeliğine kesildiğinde insanı gerçek hayata döndürerek 'bir sorun mu var acaba' dedirten arka plan müziği.
Elbette televizyon dizilerinin sanat filmleri gibi ilerlemesini beklemiyoruz ancak şu arka plan müziğine arada bir mola versek iyi olmaz mı? O müziklere o kadar alıştık ki 30 saniye ara verilse ne yapacağımızı şaşırıyoruz. 😂
10. Zaman içerisinde azalsa da tam olarak bitmeyen: Kahkaha ve alkış efekti.
Bize nerede gülmemiz gerektiğini söyleyen bu efekt, genellikle izleyiciyi diziden buz gibi soğutuyor. Zamanında güzel örneklerini gördüğümüz bu uygulama, artık yersiz bir klişe haline geldi.
11. Aşırı abartılarak yer yer gerçekten uzaklaşan şiveli konuşmalar.
Dil bilgisine fazlasıyla hakim olduğu her cümlesinden belli olan yabancı oyuncular, her nedense konuşurken gerçekten uzak, aşırı abartılı bir aksana sahip oluyor. Aynı durum farklı şehirlerde yaşayan insanlar için de geçerli.
12. Sık sık geçmişe götürüp her sahneyi ezberleten flashback'ler.
Bu geçmişten sahne gösterme olayı genellikle görülmeyen geçmişe, karakterin çocukluğuna falan dönülerek yapılıyor. Klişe dizilerde ise geçen bölümün yarısını yeni bölümde flashback olarak izlemek mümkün.
13. İzleyiciyi diziden buz gibi soğutan: 'Aslında bunların hepsi rüyaydı' klişesi.
10 dakika boyunca dizinin başrolünün en duygusal sahnelerini izledikten sonra karakterin yatağında uyanması ve tüm bunların aslında rüya olması... Bırak bizi gidelim ağam. 😓
14. Birilerini kandırmak için sahte evlilik ya da şakacıktan sevgililik yapmak durumunda kalan karakterler.
Bu tarz hikayeler ilk kez denendiğinde iyi sonuç vermiş olabilir ama aynı şeyi bin defa izledikten sonra biraz sıkılmış olabilir miyiz?
15. Nedensellik ilkesiyle alakası olmamasına rağmen kabul etmek zorunda kaldığımız olay örgüsü.
Sebebi anlatılmamasına rağmen çocuğunu evden kovan zengin ebeveyn figürüne hepimiz alışkınız. Çocuk ailesininin serveti olmadan da kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenir ve en sonunda barışılır. İyi de bu insanlar en başta neden küstü? Neden bu durumu olduğu gibi kabullenmek durumundayız? Sebebini de işleseniz de biz de inansak...
Yorum Yazın
Türk dizilerinin çoğu çöp. Konu, kadro her zaman aynı şeyleri görmekten çok sıkıldık. Gerçi her sene bunlara yine hayran olacak bir kitle var o da ayrı bir şey.
bu saydıklarınız olmazsa türk dizisi diye bir kavram olmayacak
Hepsinin çözümü belli: bu devirde tv izleyen mi kaldı aq? Hele ki çöp Türk yapımları... Not: Bu dediğim IQ'su 3 olanları kapsamıyor.