Görüş Bildir
Haberler
Duygu Aydın Yazio: Reklam Yaparken Yanlışlıkla Mutluluğun Formülünü Buldum!

etiket Duygu Aydın Yazio: Reklam Yaparken Yanlışlıkla Mutluluğun Formülünü Buldum!

Prof.Dr. Duygu Aydın
02.04.2022 - 23:21 Son Güncelleme: 03.04.2022 - 21:20

Bu cezbedici başlıkla dikkatinizi çektiğime göre, öncelikle evrende her şeyin çözümünü sağlayan formüllere kavuşma hayalini kişisel ve toplumsal bakımdan sorunlu gördüğümü belirteyim.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Bir formül değil ama zihnimde ışık yakan, ilham veren, başka birçok alanda nasıl kullanılabileceğiyle ilgili felsefi sorgulamalara sürükleyen bir farkındalığımı paylaşmak istiyorum.

Bir formül değil ama zihnimde ışık yakan, ilham veren, başka birçok alanda nasıl kullanılabileceğiyle ilgili felsefi sorgulamalara sürükleyen bir farkındalığımı paylaşmak istiyorum.

Peşinde olduğum şeyi, yaşamı güzelleştirmeye ve daha anlamlı kılmaya katkı sağlayacak her olasılık üzerine düşünmek şeklinde tarif edebilirim. Bu köşedeki yazılarımın çerçevesinin de böyle anlaşılmasını isterim. Konuya gelirsek, yaşamın birçok alanında yer bulacağını düşündüğüm bu farkındalığa reklam yaratıcılığı üzerine çalışırken ulaştım. Nasıl mı? Hemen anlatayım!

Reklamcılık alanında yaratıcı yöntemler kullanırız. Yaratıcılığımızı geliştirmek ve daha etkili fikirler bulmak için başvurduğumuz gereçler bulunur. Bunlardan biri, eksiltme dediğimiz yaratıcı gereçtir. Reklamcılık, stratejik ve aynı zamanda yaratıcılığa dayalı bir iştir. Markanın tüketicisine iletmek istediği bir mesaj vardır. Tüketiciyi bir konuda ikna etmek ve beklediğimiz davranışa yöneltmek için tasarladığımız mesajlardır bunlar. Reklamın yayınlandığı mecra ya da platforma göre görsel, işitsel vb. tasarımları sanatsal unsurların da desteğiyle oluştururuz. Son noktada elimizdeki tasarımı gözden geçiririz. Görsel unsurlar, varsa işitsel unsurlar ve reklam metinleri yerli yerinde mi? Uygun mu? Eklenmesi, çıkarılması ya da değiştirilmesi gereken bir şey var mı? Bu soruları cevaplarken söz ettiğim eksiltme gereci muazzam şekilde kullanılır. Formülü şöyledir; reklamdaki tüm görsel ve varsa işitsel unsurlara, özellikle de metinlere göz at, bunları tek tek, sistematik şekilde çıkar. Bir unsuru çıkardığında anlam bozulmuyorsa, ona ihtiyacın yok demektir. Hatta o unsuru çıkardığında anlam hem bozulmuyor hem de daha fazla güçleniyorsa şahane bir iş başardığını söyleyebiliriz. O halde, at gitsin! Bu yöntemle reklamın en minimalist hali yakalanır, ifade etkisi güçlenir ve sonuç olarak elimizde artık daha yaratıcı bir reklam vardır.

Çıkardığında anlam bozulmuyorsa ve hatta eksikliği anlamı güçlendiriyorsa, at gitsin!

Çıkardığında anlam bozulmuyorsa ve hatta eksikliği anlamı güçlendiriyorsa, at gitsin!

Eksiltme gerecini yaşamımızda nasıl uygulayalım? Bizi daha anlamlı bir yaşama kavuşturur mu?

Bana kalsa duygu ve düşüncelerimiz üzerinden başlayalım derim ama biliyorum, insanlar bölümü daha ilgi çekici geliyor. En fazla zorlandığımız ve şikayet ettiğimiz konu, kendi dışımızdaki insanlar. Ailemiz ve en yakınlarımızı kapsam dışı bırakarak öncelikle çevremizdeki toksik ilişkilere bu formül üzerinden bakabiliriz. Sosyal ilişkiler ruhsal iyi oluşumuzu destekleyen çok önemli bir nefes alanımız ancak burada işler bazen karışabiliyor. Daha iyi hissetmemizi desteklemesini umduğumuz arkadaşlık benzeri ilişkilerimiz, kimi zaman olduğumuzdan daha kötü hissetmemize ve günün sonunda içinden kendimizi sıyıramadığımız ve gittikçe yıprandığımız bir sürece dönüşebiliyor. Görünüşte arkadaşça yaklaştığını düşündüğümüz ama davranışlarda bencillik, art niyet, önemsenmeme, birçok yönden sömürülme, enerjimizin tüketilmesi vb. şekillerde ortaya çıkan tablodan söz ediyorum. Tabii burada kendi açımızdan dürüst bir öz değerlendirme yaptığımızı ve objektif olduğumuzu varsayıyorum. Toksik olarak adlandırılan bu türlü ilişkilerde, ilişkiyi dengeye getirmenin bir yolu kalmadıysa formülümüz işe yarayabilir. Bir bak bakalım, hayatından çıkardığında anlam bozuluyor mu? Hayatın daha anlamlı hale geliyor mu? Bir insan söz konusu olduğunda kestirimci şekilde at gitsin diyemeyiz, birçok yaşanmışlık vardır ve gittiğinde birçok güzel şeyi de beraberinde götürecektir ancak, ilişkiyi zararlarından bertaraf edecek şekilde sınırlandırmak yaşam doyumunu kesinlikle artırır diyebiliriz.

Yaşamında bir şey eksiliyorsa, onun yerini dolduran bir anlam vardır.

Yaşamında bir şey eksiliyorsa, onun yerini dolduran bir anlam vardır.

Burada kritik olan mevzu anlam olgusudur. Bir şeyin eksilmesinin nedeninden daha önemlisi, onun anlamını idrak etmektir. Eksiklik duygusu her zaman zorlayıcıdır fakat bu deneyimden çıkardığımız anlam bizi geliştirir. İmdadımıza yine kendimize yönelttiğimiz sorular yetişir, anlamı idrak edebilmek için. Eksiklik duygusunun rahatsız ediciliği, bırakamamayı bırakma güçlüğünü ortaya çıkarır. Çoğu kez kendini mecbur hissedersin. Yaşamından bir kişi ya da nesne çıktığında eksik kalacağını, daha kötü hissedeceğini ve dahi tüm olumsuz senaryoları sana düşündürten şemalarına bir bak, bunlar sana otomatik yükleniyor olabilir mi? Tüm bu duygu ve düşünceler, yaşamından çıkan ya da çıkma ihtimali bulunan kişi ya da nesneyle mi ilgili? Yoksa bir kısmı zihnindeki şemalarla ilgili olabilir mi? Düşünmeye ve anlamı aramaya değer.

Düşünmekten söz etmişken, düşüncelerimiz ve duygularımız arasındaki güçlü ilişki bakımından konuya yaklaşalım. Düşüncelerimiz duygularımızı oluşturan güçlü bir etken. Buradan hareketle, yaşamda sağlıklı yol almamızı engelleyen duygulardan çıkmak için formülümüz üzerinde denemeler yapmak biraz çetrefilli ve zorlama görünüyor. Formüllerle ruhsal durumumuzu iyileştirmeye çalışmak cahilce bir cesaret olurdu. Biz bu konuda yine ruh sağlığı bilimine ve hekimlerine sığınalım. Kişisel gelişim ve iletişim doyumunu yükseltmek adına, bize rahatsızlık veren duygunun kökenini, bağlantılı düşüncede bularak farkına varmak ve yapabilirsek alışkanlıklarımızdan çıkarmak bu konuda bir fayda sağlayabilir. Örneğin öfke olumsuz bir duygudur, bu öfkeyi yaratan düşünce belli bir olaya bağlı olarak gösterdiğimiz düşünsel tepkiden gelir. Farklı olaylar karşısında sıklıkla benzer düşünce ve duygu bağıntısını tekrarlıyorsak belki buraları sadeleştirmeye dikkat kesilmek işe yarayabilir.

Az, Çoktur!

Az, Çoktur!

Üzerinde düşünsel deneme yaptığımız formül, en çok da sade yaşamın güzelliğini fark etmekte işe yarar. Örneğin evdeki dekorasyon ürünleri, giysi dolabında yıllardır çaresizce giyilmeyi bekleyen giysiler, nasıl olsa kullanılır diye alınan ama bir köşede anlamsızca depolanan eşyalar…Alınırken ‘Buna gerçekten ihtiyacım var mı?’ diye sorulmadıysa, şimdi ‘Eksildiğinde yaşamımdaki anlam bozuluyor mu? Bozmak bir tarafa anlamı güçlendiriyor mu?’ soruları sorulabilir. ‘Az, çoktur’ sözü, konuyu oldukça özlü bir şekilde açıklıyor (Less is more - Mies Van Der Rohe).

Konumuzla ilgili olarak reklamcılıkta kullandığımız bir söz daha vardır: Uzun yazmak tembel işidir! Bir konuyu ne kadar özlü şekilde anlatabiliyor ya da yazabiliyorsak, o denli konuya hakim olduğumuzu ve etkili şekilde ifade ettiğimizi söyleyebiliriz. İş alanımız ya da ilgi alanımız ne olursa olsun, uyguladığımızda bizi yükseltecek olan formülümüz için yine aynı soruları soralım: Çıkardığımda anlam bozuluyor mu? Eksikliği anlamı daha da güçlendiriyor mu?. Bir sunum ya da rapor hazırlarken, bir yazı yazarken, bir hikaye anlatırken bu formül uygulandığında ne kadar işe yaradığı kolaylıkla fark edilebilir. O halde daha fazla uzatmıyorum, sıradaki yazıda buluşmak dileğiyle!

*Reklamcılıkta eksiltme konusu için Reklamın Şifresini Kırmak kitabına bakılabilir.

Instagram

Twitter

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
12
0
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Kaan Soytürk

Eksildiğinde yaşamımdaki anlamı bozmayan hatta anlamı daha da güçlendireceğini düşündüğüm tüm kişi, iş, düşünce ve duyguları eksiltmeye bu yılın başında başl... Devamını Gör