Duyarlıymışım Gibi Çek Panpa
301 kişinin hayatını kaybettiği Soma faciası karşısında duyulan üzüntü ve öfke doğal olarak ‘ikinci evimiz’ sosyal medyada da yer buldu. Ancak bir kısmı, samimiyet testinden geçemedi. İşte acıyı göstermede ölçüyü kaçıranlar...
Sosyal medya, uzun zamandır olaylar karşısında sevincimizi, hüznümüzü, öfkemizi ortaya koyma mecrası olarak işlevini sürdürüyor. Hastalıkta, sağlıkta ölüm bizi ayırana kadar da öyle olmaya devam edecek gibi. İster adına ‘zamanın ruhu’ deyin ister ‘devir internet devri’, ‘hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı’ bir dönem bu. Göz göre göre o golü kaçıran futbolcuya da buradan kızılacak, işte sorun yaşanılan arkadaşa isim vermeden laf sokmak için de parmaklar telefonun tuşlarına gidecek. Ve pek tabii ki bizi yönetenlere duyulan öfke de buradan dile getirilecek.
Tıpkı Soma’da yüzlerce ailenin evine ateş düşüren maden faciasının ardından olduğu gibi... Facianın üzerinden iki hafta geçti. Çok üzüldük, kızdık, öfkelendik zaman zaman tepkilerimizde aşırıya da gittik ve hemen her olayda olduğu gibi iki kutba ayrıldık. ‘Aman iktidar yıpranmasın, gerisi hallolur’ diyen bir kesim, Twitter’dan tepkisini dile getireni olaydan siyaset çıkarmaya çalışmakla itham etti. Tepkisini, üzüntüsünü sosyal medyada paylaşmayı tercih etmeyenler duyarsızlıkla suçlandı. Kısacası tartışmanın tarafları birbirinin paylaşımlarını hiç beğenmedi. Ancak iki tarafın da ‘yok daha neler’ diyerek birleşeceği paylaşımlar da oldu. Reina adlı gece kulübünün ‘bu geceki gelirimiz Soma için’ diyerek verdiği ilan mesela. Başına baret takıp, yüzüne is sürüp bağrına Soma yazan ve bu halde ‘selfie’ çeken gençler var sonra. ‘Yemek fotoğrafı paylaşmadan da edemem, tepkimi dile getirmeden de’ diyerek sebzelerden madenci şekli verdiği, ketçapla Soma yazdığı yemeğinin görselini paylaşanlar bile oldu. Yerel bir kanalda izleyicilerden SMS ile Fatiha göndermeleri istendi bir de. Yüzüne is sürüp fotoğraf çeken ergenleri eleştirirken bu kervana ünlüler de katıldı. ‘Ağlarsa anam ağlar, gerisi tweet sallar’ sözünün ete kemiğe büründüğü bu fotoğrafları bir sosyoloğa bir de psikoloğa sorduk.
Bazı paylaşımlar ‘duygudaşlık illüzyonu’ndan ibaret
Sosyolog Faruk Özcan, “Yüz yüze bakarak yaşayan atalarımızın ekrana bakarak yaşayan torunları olarak, insan ilişkilerinin fiziki dünyadan sanal dünyaya taşınmakta olduğu bir dönemden geçmekte olduğumuzu” belirterek söze başlıyor. Dolayısıyla sevinçlerimiz de hüzünlerimiz de sosyal medyada yer buluyor. Ancak bir kısmı, samimiyet testlerinden bir türlü geçemiyor. Sosyal mesaj vermenin de ünlü olma arayışlarında kullanıldığını söyleyen Özcan, sosyal konularda duyarlı olmanın da bir tür mahalle baskısına dönüştüğünü ifade ediyor. Özcan, fotoğrafları şöyle değerlendiriyor: “Duygudaşlık maskesi altında, popüler kültürün pragmatizm (faydacılık) ile kronik birlikteliğinin çağımıza uyarlamaları olmaktan, sosyal duyarlılık katılmış bir tür egoizmden ileriye geçilemediği izlenimini doğuruyor.”
Ancak, Özcan iğreti paylaşımlarda bulunabilen kesimlere “ne yaparsak yapalım size yaranamıyoruz” dedirtmemek gerektiğini de belirtiyor ve soruyor: “300’den fazla insanın yaşamını yitirdiği bir trajedi bütünüyle yok sayılsaydı, bu sefer de onlara duyarsız demeyecek miydik?” O yüzden, sahte duygudaşlık illüzyonlarının kimseyi inandırmadığını dillendirse de, toptancı çıkarsamaların da bu kesimleri hepten toplumdan kopartabileceği uyarısında bulunuyor.
Sosyolog Özcan, gece kulübünün ‘bu gece Soma için kopuyoruz’ nev’inden ilanını ise şu sözlerle değerlendiriyor: “Popüler kültür ve onun arkasındaki kapitalizm, fabrika ayarlarımızla oynamadan önce bir elin verdiğini diğer el bilmeyecek şiarıyla yoğrulduysak da, artık davul döverek yardım yapma gayretkeşliği adeta bir doğru bilinen yanlışa dönüşmüş durumda.”
Soma trajedisinin insanlara bazı sosyal sınıflarla aslında ne kadar iletişimsiz olduğu gerçeğini hatırlattığını anlatan Özcan’ın bu konuda söyledikleri oldukça çarpıcı: “Babamızın yaşıyor olması ve/veya hayati tehlikede olmadığı bir işte çalışıyor olması gibi, kıymetini bilmediğimiz zenginliklere sahip olduğumuz ve bunların azına bile sahip olmayan on binlerin varlığıyla yüzleşmek durumunda kalınması sarsıcı bir deneyim. Ancak acıların da, popüler kültürün kullan-at ürünleri arasına girdiği bir dönemde yaşıyor olmamız, kimilerince bu sarsıcı deneyimden sosyal medya paylaşımlarında görebildiğimiz sahte duygudaşlık illüzyonlarıyla savuşturulmaya çalışılıyor. Soma’da yaşanan trajedinin büyüklüğü karşısında bir tür suçüstü yakalanmışlık halet-i ruhiyesi ile, buram buram iğreti kokan paylaşımlarla geçiştirilmeye çalışılan, aslında gelir dağılımındaki çelişkilerimizdir.”
Sosyal medyada görünürlüğün belirleyiciliğine atfedilen önem sürdükçe, alt gelir gruplarıyla bir ‘duygudaşlık illüzyonu’ oluşturma arayışları da sürecek gibi görünüyor.
Acı tazeyken yapılan paylaşımlar daha samimi
Sosyal medya hakkında araştırmaları bulunan Psikolog Barış Gürkaş, egonun sosyal medyanın doğasında olduğunu söylüyor. Bu mecrada verilen tepkinin gösterişe ya da reklama dönüşme riskini ihtimal dahilinde buluyor ama bunun gündelik hayattan çok bağımsız olduğunu düşünmüyor. Bu tip aşırı bulunan paylaşımların acının üzerinden biraz zaman geçtikten sonra ortaya çıktığını söyleyen Gürkaş, şunları ifade ediyor: “Bu tip olaylarda, yaşananlar çok sıcakken insanlar önce bunun yayılması için uğraşır. Kendine dönük beklenti bir miktar vardır ama çok azdır. Zaman geçtikçe daha seçici, daha gösterişli, kendisini daha popüler hale getirecek paylaşımlar yapmaya başlarlar. İlk baştaki paylaşımlar daha samimidir bu sebeple. Zaman geçtikçe acı azalmaya başlar ve nihayetinde duyarsızlaşma baş gösterir. Bu sefer kişinin daha benmerkezci kısmı devreye girer. Bu tür paylaşımlar da beraberinde gelir. Düşünün neden bu kömürlü, isli paylaşımlar ilk günlerde olmuyor. Paylaşımlar çeşitlendikçe, reklam amacıyla kullanılmaya başlıyor. Gürkaş’a göre aslında gerçek hayatta da durum çok farklı değil.
İnsanın zaten benmerkezci bir varlık olduğunu anlatan Gürkaş, “İlkel beyin olarak nitelendirdiğimiz ‘benmerkezci’ kısım o kadar etkin ki sosyal medya, bunun maksimum düzeyde görüldüğü bir mecra. Bırakın kendi paylaşımlarımızı, beğenilerimizi bile insanların göreceği düşüncesiyle gerçekleştiriyoruz. Bir şeyleri RT etmemin sebebi aslında ‘benim hem onu beğendiğimi göstermem hem de daha popüler olmamı sağlaması. Ben bunu RT yapayım çünkü böyle yaparsam arkadaşlarım da beni daha iyi anlar. Gerçek hayatta da böyle. İnsan davranışına çok paralel bir şey. Aslında hayatın bir parçası ve daha yeni başlıyoruz.” diyor.
ZEYNEP KILIÇ | Zaman