Görüş Bildir
Haberler
Burçak Yüce Yazio: 3 Örnekle Düşünce Gücünün Maddeye Etkisi

etiket Burçak Yüce Yazio: 3 Örnekle Düşünce Gücünün Maddeye Etkisi

Burçak Yüce
02.05.2022 - 11:53

“Demek ki ruh maddeyi etkileyebilen bir güce sahiptir.”

Parapsikolojiye istatistik yöntemi sokan ilk kişi olan Joseph B. Rhine uzun yıllar boyunca yürüttüğü çalışmalar ve deneylerle psişik çalışmalara ciddi katkı sağlamış ve nihayetinde bu sonuca varmıştır. 

Peki, gerçekten ruh ya da düşünce maddeyi etkiler mi?

Düşüncelerimiz hayatımıza yön verebilir mi?

Aslında ufak bir deneyle düşüncenin maddeyi etkilediğini size tam da şu an kanıtlayabilirim.

Şimdi size ne diyeceğim…

Şöyle sulu sulu ekşi bir limon düşünün bakalım. Ve önce onu güzelce bir sıkıp sonra içtiğinizi hayal edin.

Ağzınız sulandı değil mi?

Yani sözlerim ve düşüncelerimle tükürük bezlerinizi harekete geçirerek sizi çok uzaklardan etkiledim.

Tamam, verdiğim örnek bence yerinde olsa da işi sulandırmadan bilimsel veriler ışığında vadettiğim şu üç bilimsel çalışmaya geçelim.

İçeriğin Devamı Aşağıda

İlki telekinezi alanından.

İlki telekinezi alanından.

Biliyorum bu alan suistimale çok açık ve işin sahtekârı çok. Lakin vereceğim örnek son derece çarpıcı. Hatta yapılan çalışma, en kıdemli bilimsel dergilerin başında gelen Nature’da yayımlandı.

Kahramanımız Uri Geller.

O, psikokinetik yani zihnin doğrudan maddeyi etkileme gücüne canlı bir örnek!

Metal bükmesinden çalışan saatleri durdurması ya da bozuk saatleri çalıştırması gibi olaylarla bilinmektedir. Onun yeteneği televizyondaki diğer kişilerin yaptığı hilelerden, basit göz yanılmalarından farklıdır. Çalışmaları bilimsel olarak ele alınması gereken son derece sıra dışı bir olaylardır. 

Ama malum bilim, gözlemlenen olayların sıklıkla tekrarlanabilir ve ölçülebilir olmasını ister. Yani bir tane keçinin insan gibi konuşabilmesi bilim insanlarının keçilerin konuşabildiğini kabul etmesi için yeterli gelmez. Başka keçilerin de aynı şekilde konuşabilmesini bekler… 

Neyse ki bu psikokinetik olay sadece Uri Geller ile sınırlı değildir. Yani o sadece konuşan keçilerden biridir. Çünkü Uri, bilimsel olarak 1970’lerde iki fizikçi tarafından uzun bir süre incelenmiş, işin içinde hile veya sahtekârlık olmadığı, duyular dışı algı ve niyetin madde üzerindeki etkisinin gerçek olduğu onun sayesinde ispatlanmıştır. Hatta bu araştırmalarının sonucu, yukarıda da belirttiğim gibi bir müddet sonra meşhur Nature bilim dergisinde yayımlanmıştır. 

Uri Geller’in deneysel koşullar altında krom–vannadium gibi metallerin şeklini uzaktan bozduğu, hareket kazandırdığı kanıtlanmıştır. 

Olayı bir örnekle açıklayalım:

Kroma eklenmiş %1 vannadium ise demirden 50 kat serttir. Bu sertliğinden dolayı İngiliz anahtarının yapımında kullanılır. Geller, 19,4 cm uzunluğunda bir İngiliz anahtarını gözlemcilerin huzurunda sadece düşünce gücüyle 6 derece bükebilmiştir. Bu bükmeyi yapmak için 800 derecelik sıcaklık gereklidir. Yani son derece yüksek bir enerjiden bahsediyoruz. 

Yine bilindiği üzere hafızalı metaller bükülemez ve büküldüğünde bırakılır ise bir önceki haline geri dönerler. Geller hafızalı metal tel olan nitinolu kalıcı olarak eski şekline dönmesini engelleyecek şekilde bükebilmiştir.

Gelelim şimdi de düşünce gücünün su molekülleri üzerindeki etkisine.

Gelelim şimdi de düşünce gücünün su molekülleri üzerindeki etkisine.

Kahramanımız Japon bilim insanı Masaru Emoto.

Japon bilim insanı Masaru Emoto’nun ismini duymayan kalmamıştır. Hani su kristalleri üzerine bir takım deneyler yapmıştı. Bu deneyde mikroskopla ve çok soğuk bir odada su kristallerinin molekül yapılarını incelemişti. Tabi öncesinde bir kısım suya iyi niyetlerle güzel sözler söylerken bir kısmına da kötü niyetle savaş, nefret gibi olumsuz sözler sarf etmişti. Bunun yanı sıra değişik türden müzikler ve değişik duyguları suya yansıtmıştı. Güzel sözler sarf edilen su kristalleri tıpkı kar taneleri gibi düzenli ve son derece simetrik bir şekil oluştururken kötü sözler söylenen su kristalleri oldukça asimetrik, düşük enerjili ve birbirinden kopuk bir şekilde gözlemlenmişti. 

Daha sonra gözyaşı üzerinde de çalışmalar yapmayı sürdüren bilim insanı öfkeyle, hırsla akıtılan gözyaşının yine amorf, düzensiz bir hal aldığını, şükürle, aşkla akan gözyaşının ise simetrik ve yüksek enerjili olduğunu tespit etmişti.

Bu çalışmalar bazı otoritelerce kabul edilmese de suyun enerjisinin, kristalize yapısının ortam şatlarına göre değişiklik arz ettiğini gösteren başka gözlemler de mevcuttur. Ben yazımı üç madde ile sınırladığımdan o kısımları detaylandırmıyorum. Merak ederseniz yorumlara yazın. Bu konu hakkında da yazarım.

Gelelim en şaşırtıcı olan son örneğe.

Gelelim en şaşırtıcı olan son örneğe.

Bu sefer kahramanımız fotonlar. 

Neyden bahsedeceğimi tahmin edenler olmuş olabilir. 

Evet, meşhur çift yarık deneyi. Yani gözlemcinin ışığın seçimine etkisi.

Deneyin detaylarına girmeden kısa bir özet geçecek olursak biz buna kısaca dalga-parçacık ikilemi diyoruz. Işığı oluşturan kütlesiz fotonlar eğer bir gözlemci varsa çift yarıktan geçerken parçacık gibi davranıyorlar. Ama eğer gözlemci ya da onu ölçen detektör yoksa dalga fonksiyonu gibi davranıyor ve yarık arkasında beliren izler buna göre farklılık gösteriyor. Bu deneyle ilgili daha detaylı bilgiyi diğer yazılarımda bulabilirsiniz.

İlginç değil mi!

Artık fizik ile metafiziği, ruh ile maddeyi, madde ile manayı birbirinden keskin hatlarla ayıramaz olduk. Aslında hep öyleydi de biz yeni yeni fark ettik.

O halde yazımı meşhur fizikçi Michael sözleri ile bitirelim:

“Zihinsel güçle tek bir saman çöpü bile hareket ettirilirse, evrene ilişkin bakış ve anlayışımızı değiştirmemiz gerekir.”

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
7
5
3
1
1
1
1
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?