Billur Aktürk Yazio: Medya ve Toplum
Aslında medyanın geldiği son nokta, bir anlamda, toplumun da aynası. Mesela, parçalanmışlık, vasat tarafgirlik, sıradan ruhla sunulanın yarattığı tatminsizlik, muhalefet yapmanın akıl –bilgi -birikim ve namuslu analiz gerektirdiğinin göz ardı edilmesi, dahası insana yakışır üslup şartı.
Bitmedi! Altı boş duygusal tezlerle gerçekleri görmezden gelerek, siyasal elit tarafından fark edilme, güç devşirme çabaları, eleştiri diye bel altı ironiler vs. vs…
Peki siz, bu eleştilerin ne kadar uzağındasınız?
Gelin şimdi de, yüzümüzü başka bir pencereye, biz medya çalışanlarının haline çevirelim.
Günümüz medya sektörünün kuralları, işleyiş biçimi eskiye rahmet okutuyor. Mesela kaç editör, kaç haber kameramanı ya da moderator, 212 Basın Kanunu’na göre çalışıyor? Bu çalışanlar neye göre belirleniyor? Dahası, bu haksızlık ne zaman cezalandırılacak? Öte yandan, Türkiye’de 200’ün üzerinde üniversite var, bunların en az beş- altı bölümü medyaya yönelik eğitim veriyor. Her bölüm en az dört yüz kişi alıyor. Yani, bir yılda bir üniversiteden: 6 bölüm X 400 öğrenci = 2400 medya çalışan adayı mezun oluyor. Bu rakamı çarpın 200 ile (tekraren, Türkiye’deki ortalama üniversite sayısı) Her sene 480 bin kişilik medya sektörüne aday var demektir.
Hangi sektör her sene böyle bir istihdam sağlayabilir? Çocuklarına özel üniversitelerden diploma satın alan aileler, mezun olduktan sonra asgari ücreti zor alan çocukları için endişe ediyorlar. Etmeyin efendim, üniversite eğitiminde medyayı eğlenceli ya da kolay bulduğunuz için gönderdiğiniz çocuğunuzun bu sektöre sizin beklediğiniz katkıyı yapması mümkün değildir. (Elbette bu sektöre gerçekten gönül vermiş, okuyan – araştıran- öğrenmeyi hayatın erdemi gören genç kardeşlerimizi bu tanımların dışında tutuyorum.)
Hadi devam edelim.
Medya yöneticilerinin dikkatine: medya çalışanı, teknik eleman değilse memur değildir.
Dolayısı ile, devlet dairesine girer gibi her gün kart basma sorumluluğu olmamalıdır. Habercilik, televizyonculuk, gazetecilik sahada olmayı- araştırmayı- insan ilişkilerini geliştirmeyi- teknolojiyi takip etmeyi- gündemin izinde olmayı gerektirir. Bu da yerinde oturarak, bilgisayarın başında olmaz. Allah aşkına, söylesenize, yerinde oturarak neyin özgün üretimi yapılabilir? Dahası, televizyonculuk pahalı bir iştir. Çünkü içerik kadar, görsellik de önemlidir. Yani iyi şeyler üretmek için, yeterli teknik donanım- yeterli maddi yatırım şart. Yoksa, indir oradan buradan, yap programla olmuyor bu işler.
Ezcümle, dünyada tarih boyunca, daha önce de dönemsel büyük kırılmalar yaşandı. Yine büyük kırılmaların yaşandığı bir dönem içindeyiz. Hepimiz biliriz ki, bu büyük kırılmalarda, cehaletin sesi hızla yükselir. Bakınız, dünya savaşları – Bolşevik Devrimi – günümüz Avrupa’sının sosyal ve siyasal durumunun yarattığı kaos vs. vs. Tüm bu süreçlerde, toplumda bir alt- üst karmaşası hep olmuştur ve bu değişimi, toplum üzerinden okumanın en kolay yolu medyadır. Ama yine tarih gösteriyor ki, taşlar er geç yerine oturur. Toplum medyadan zevk almaya başladığında, kendi ile ilgli şikayetlerin de oldukça azaldığını fark etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Yorum Yazın
Tespit gibi tespit! 👍
Billur Hanım kaleminize sağlık tabi bunları okumayanlara direkt olarak değilde, b kişine dediğini araştırdın mi doğru mu söylüyorsun!! sonra yalan haber diye... Devamını Gör