Görüş Bildir
Haberler
Barış Erbil Yazio: Müzik Piyasası ve “Yeni Normal”

etiket Barış Erbil Yazio: Müzik Piyasası ve “Yeni Normal”

Barış Erbil
14.09.2020 - 13:41 Son Güncelleme: 04.10.2020 - 12:40

Eğer müzik yapıyorsanız ve henüz “şöhret” basamaklarını tırmanmamış bir üretici ve icracıysanız içinde bulunduğumuz bu zor günlerden en çok zarar görmüş kitlelerden birine mensupsunuz demektir. Genel olarak insanın insan ile teması ve etkileşimi ile var olan hizmet sektörünün bile küçüldüğü; birçok insanın ekonomik olarak dar boğaza düştüğü bu günlerde eğlence sektörü çalışanlarının durumu da hiç iç acıcı değil. Hâlâ kritik vaka sayıları ile durumun vahametini kuvvetli şekilde hisseden ülkemizde alınan önlemleri ve bu önlemlerin nasıl alındıklarını gelin müzisyenlere etkisi açısından kısaca inceleyelim. 

Sadece ülkemiz sınırları içerisinde değil, bütün dünya popülasyonu şimdiye kadar yaşamadığı kısıtlamalar ve yavaş yavaş “yeni normal” olarak adlandırılan kurallar bütünü ile karşılaştı. Birçok şey yaşandı, tecrübe edildi; yazıldı ve çizildi. “Önce sağlık” dendi; denmesi gerektiği gibi.

Peki ülkemizde sektörel olarak bir çifte standart var mıydı alınan önlemler bütününde?

Peki ülkemizde sektörel olarak bir çifte standart var mıydı alınan önlemler bütününde?

Turizm sektörü; AVM’ler ve ekonomide sıcak para akışını mümkün kılabilecek sektörler göz karartılıp yeni normalin “normal” kısmını yaşarken “yeni” ekinin kısıtlamalarıyla neden birtakım sektörler ve meslek grupları çok daha fazla yüzleşmek zorunda kaldı? Bu sorunun cevabı biraz da politikanın taraf tutma algısında gizliydi aslına bakarsanız. Evet; insan etkileşimi ne kadar azalırsa oldukça bulaşıcı olan bu hastalığın önüne geçmek de bir o kadar kolay olacaktı fakat ortaya çıkan tablodaki çifte standart zaten son dönemlerde gerek ithal enstrümanlara koyulan astronomik yeni vergiler olsun, gerek performans saatlerinin kısıtlanması olsun; oldukça zor şartlar altında sanatlarını icra eden bütün sanatçılar ve bunun parçası olan müzisyenleri zor durumda bıraktı.  

Daha önceki yazılarımda bahsettiğim dijital müziğin yaygınlaşması ve müziğin evlerimizden “üretilebilir” bir olgu kisvesine bürünmesi şüphesiz bu yolu tercih eden icracıları biraz olsun bu zor dönemde rahatlatmıştı. Dinleyiciler için ise ulaşılabilir müzik ve dijital müzik platformları kullanma ve aktif saat istatistiği olarak değişime uğrasa da olumlu bir tandansta seyretti. Fakat madalyonun diğer yüzündeki canlı müzik yapan ve bütün gelirini bu performanslar ile kazanan müzisyenler hayatlarını zor idame ettirecek duruma geldiler. Pandemi öncesi son birkaç yıla baktığımızda Türkiye’deki festival ve büyük konser organizasyonlarının oldukça azaldığını görmüştük. Bu duruma sponsor desteği problemleri, dolar ve avro kurlarının astronomik boyutlara ulaşmış olması, yabancı topluluklar için Türkiye’nin kazançlı bir tur rotası olmaması gibi durumlar neden olmuş ve sektör zaten küçülmeye başlamıştı. Daralmaya çok daha önceden başlayan canlı müzik piyasası pandemi ve özellikle pandemi döneminde alınan ve adil olmadığı düşünülebilecek kararlardan ötürü durma noktasına geldi. 

Yeniden büyük grupları ülke topraklarında izleyebilecek, yetenekli icracıların performanslarına rahatlıkla şahitlik edebilecek miyiz veya ne kadar bir süre sonra bu geri dönüşüm gerçekleşecek bilinmez fakat şartları zaman zaman kendi istek ve arzuları doğrultusunda yontabilen karar verme mekanizmaları sayesinde bir kesimin canının yandığı apaçık ortada. Bununla birlikte kendi kendine dijitalleşen dünya ve sanal gerçeklik algısının gün geçtikçe gerçek algımızla yarışacak düzeye gelmesi de şüphesiz özellikle canlı müzik icracılarının menfaatine hizmet etmiyor.

Fırsat eşitliğinin ütopik bir olgu sayılabileceği günümüz siyasi ve sosyal konjonktüründe “yeni normal” bütün sağlık tehlikelerini ortadan kalkacağı bir ortamda nasıl ve ne kadar eskiden izler taşıyacak göreceğiz.

Fırsat eşitliğinin ütopik bir olgu sayılabileceği günümüz siyasi ve sosyal konjonktüründe “yeni normal” bütün sağlık tehlikelerini ortadan kalkacağı bir ortamda nasıl ve ne kadar eskiden izler taşıyacak göreceğiz.

Algı yaratmak ve bu yaratılan algının sonuçlarının manipüle edilmesi bu durumda karşılaşılması olası bir senaryo olsa da Türkiye’nin müzik piyasasının derin ve köklü geleneklere sahip olduğunu da unutmamak gerekir. Birlik olunması gereken bu günlerde bütün “üvey evlat” muamelesi gören müzik sektörü çalışanları, üreticileri ve icracıları yaratılacak olan ve mutlaka arkasında durulması gereken bilinç ile birlikte hak ettikleri kazançlarına ve eşitliğe kavuşmalıdırlar. Müzik, söz konusu olan ve bütün dünyanın deneyimlediği bu virüsün yayılmasına hizmet etmekten ziyade ruhlarımızın en derin noktalarına dokunarak biyolojik değil fakat psikolojik bir direnç elbette bizlere kazandıracaktır.      

Instagram

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
29
5
5
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın