onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
2024 Yerel Seçimleri: Değişen Tercihler ve Siyasi Dinamikler

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket 2024 Yerel Seçimleri: Değişen Tercihler ve Siyasi Dinamikler

Türkiye’nin yerel seçim süreci, sadece yerel yönetimlerin belirlenmesiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda ülkenin siyasi atmosferinin de şekillenmesine katkıda bulunuyor. Her seçim dönemi, seçmenlerin tercihlerinin yanı sıra siyasi partilerin performansını ve toplumsal dinamikleri de gözler önüne seriyor. 2024 yerel seçimleri de bu bakımdan önemli bir dönemeç oldu ve Türkiye’nin siyasi ve toplumsal dinamiklerinin bir kez daha şimdiden sorgulanmasını sağladı. Bu yazımda, 2024 yerel seçimlerinde değişen seçmen tercihlerini ve nedenleri üzerine biraz akıl yürüteceğim. Ekonomiyle başlayalım.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Ekonomi tıkırında!

Ekonomi tıkırında!

2018’den bu yana ekonominin yeterince iyi yönetilmemesinden rahatsız olan bir kesim, istikrar kaygısı, parti sadakati veya muhalefetin olası performansına dair şüphelerinden dolayı 2023 genel seçimlerinde iktidara oy vermeye devam etmişlerdi. Ancak, dünya genelinde gıda fiyatlarının düşmesine rağmen Türkiye’de artması, büyükşehirlerde konut kiralarının aşırı yükselmesi, unutmaya başladığımız enflasyon canavarının geri dönüşü, özellikle emekli maaşlarının alım gücünde geçmişe kıyasla belirgin bir azalma yaşanması gibi faktörler, seçmenler arasında hayal kırıklığına ve hatta öfkeye neden oldu.

“Emekliye ne verirsek verelim dipsiz kuyu misali kaybolup gidiyor” söylemine tepki olarak AKP’ye oy veren bazı seçmenler sandığa gitmeyi reddederken, diğerleri ise Yeniden Refah, HÜDA-PAR ve Zafer gibi Cumhur İttifakı dışındaki sağ alternatiflere yöneldiler. Bir türlü toparlanamayan ekonomi düşüşün en önemli nedenlerinden biri haline geldi.

Özellikle Yeniden Refah Partisi, anti-emperyalist tutumu, hükümetin neo-liberal ekonomi politikalarına karşı sosyal adaletçi duruşu ve Gazze konusundaki duyarlılığı ile dindar muhafazakâr kesimlerde AK Parti'ye karşı bir alternatif olarak öne çıkmaya başladı. Bu yaklaşımıyla, dindar ve anti-emperyalist bir muhalefet gücü olarak bu seçimlerde kendini gösterdi.

Beka söylemi

AK Parti’nin AKP-MHP ittifakı içinde milliyetçi ve muhafazakâr seçmenleri pekiştirme stratejisi bu sefer geri tepti. Beka söylemiyle bir araya getirilen milliyetçi-muhafazakâr seçmenler, ekonomik sıkıntılar nedeniyle Cumhur İttifakı dışındaki sağ partilere tepki oyu vererek kısmen parçalandı. Diğer yandan, kendi adaylarını gösterdikleri halde CHP ile işbirliği içinde oldukları iddia edilen DEM ve İYİ Parti seçmenleri, CHP’nin doğru adres olduğunu düşünmeye başlamış olabilirler. Türkiye genelinde seçim sonuçlarına baktığımızda, DEM ve İYİ Parti seçmenlerinin özellikle büyükşehirlerde CHP adaylarına yönelmiş oldukları açık bir şekilde görülüyor.

Bu durumun ortaya çıkışında, CHP’nin onları çekmek için söyledikleri kadar ve belki de daha büyük oranda Cumhur İttifakı’nın onları CHP’ye iten söylemi etkili olmuş olabilir. Cumhur İttifakının milliyetçi muhafazakâr seçmenleri birleştirerek seçim kazanma stratejisinin, milliyetçi muhafazakârları (ekonomik nedenlerden dolayı) birleştiremediği gibi üstüne bir de İYİ Parti’nin demokrat milliyetçileriyle, DEM’in büyükşehir oylarını CHP’ye ittiği söylenebilir.

Merkez yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse

Merkez yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse

Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’nın benimsediği “Merkezi yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez” şeklindeki söylemi, çeşitli tepkilere neden oldu. Bu söylem, teorik olarak merkezi ve yerel yönetimler arasındaki iş birliğinin önemine vurgu yaparken, pratikte muhalefet tarafından yönetilen belediyelerin hizmet sunumundaki eksikliklerin üzerini kapatmış oldu. Bu durum, söz konusu belediyelerin çalışmalarını zorlaştırabilecek bir algı yaratma riskini de beraberinde getirdi. Ancak seçmenlerin bir kısmı, bu söylemi, kendi iradelerinin yok sayılması ve bir nevi “Bize oy vermezseniz hizmet alamazsınız” şeklinde bir şantaj olarak algıladı.

Bu durum, hizmet alımının siyasi tercihlere bağlanmasının demokratik ilkelerle bağdaşmadığını düşünen seçmenler arasında tepki yarattı. Böylece, parti içinde farklı adayları destekleyen veya parti politikalarıyla tam olarak örtüşmeyen seçmen grupları, dışarıdan gelen bu dayatmacı söyleme karşı daha birleşik bir duruş sergilemiş olabilirler. Ayrıca, bu söyleme tepki olarak özellikle deprem bölgesindeki bazı seçmenler, Cumhur İttifakına oy verme eğiliminde olmalarına rağmen, protesto amacıyla oy kullanmamayı tercih etmiş olabilirler. Bu durum, seçim sonuçlarını doğrudan etkileyen önemli bir faktör olarak ortaya çıktı. İktidar, merkezi ve yerel yönetimler arasındaki uyumu teşvik etme amacı güderken, beklenmedik şekilde seçmenlerin bir kısmını kendilerinden uzaklaştırmış oldu.

Netice itibariyle, merkez-yerel uyumuna dair vurgulanan söylem, iktidarın umduğunun aksine, bazı seçmenleri ittifaktan uzaklaştırmış ve seçim sonuçları üzerinde ters bir etki yaratmış gibi görünüyor.

Video kasetleri

Özellikle, 17-25 Aralık sürecinde yaşanan ve FETÖ terör örgütü mensuplarınca yayınlanan ses kayıtları, para sayma makinaları ve banknot görüntüleri gibi içeriklerin geçmişte beklenen etkiyi yaratmadığı görülmüştü. Benzer bir durum, yerel seçimler öncesinde CHP il başkanlığına alınan gayrimenkul için yapılan ödemeye dair para sayma görüntülerinin yayınlanmasıyla da tekrarlandı. 

Cumhur İttifakı’nın, bu tür içeriklerle muhalefeti zayıflatmayı ve kamuoyu nezdinde itibarını sarsmayı hedeflediği düşünülse de, seçmenlerin bu tür ifşa videolarına tepkisi beklenenden farklı oldu. Seçimden hemen önce yayınlanan ve doğrudan seçmen iradesini etkilemeyi amaçlayan bu tür girişimler, seçmenler tarafından genellikle inandırıcı bulunmuyor. Bu durum, seçmenlerin bu tür ifşa ve skandal içerikli yayınlara karşı bir nevi bağışıklık kazanmış olabileceğini veya bu taktiklerin artık eskisi kadar etkili olmadığını gösteriyor.

Seçmenlerin, siyasi kararlarını belirlerken daha çok ekonomik performans, yerel yönetimlerin hizmet kalitesi ve genel siyasi tutum gibi faktörlere odaklandığı anlaşılıyor. Bu, seçim stratejilerinde skandal odaklı yaklaşımların yerine, daha çok politikalar ve somut başarılar üzerinden iletişim kurmanın önemini vurguluyor.

Yerel aday yerel söylem

Yerel aday yerel söylem

Yerel seçimlerin doğası gereği, parti ideolojisinden ziyade, adayların kimliği, yerel dinamiklere ve hassasiyetlere duyarlılığı ve sundukları hizmet odaklı programların ön plana çıkması, seçmen tercihlerinde belirleyici oluyor. Genel seçimlerin aksine, yerel seçimlerde seçmenlerin tercihleri daha çok yereldeki adayın nitelikleri ve bölgenin özgül ihtiyaçlarına yönelik çözüm önerileri üzerine kuruluyor. Bu bağlamda, genel merkezin tek tip bir söylem etrafında şekillendirdiği kampanya stratejileri yerine, yerel hassasiyetleri ve farklılıkları dikkate alan, esnek ve çeşitlendirilmiş bir yaklaşımın daha etkili olduğu görülüyor.

2024 yerel seçimleri, bu tezin önemli bir kanıtı olarak değerlendirilebilir. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), genel başkan mitinglerinden ziyade, adayların kendi mitinglerine ve yerel seçmenlerle doğrudan iletişim kurmalarına ağırlık verdi. CHP’nin bu stratejisi, farklı yerel dinamiklere uyum sağlama ve seçmenlerin yerel düzeydeki beklentilerine yanıt verme kapasitesini artırdı. Örneğin, Ankara’da Mansur Yavaş’ın demokrat milliyetçi adaylarla güçlü bir kadro oluşturması, Afyon ve Balıkesir’deki adayların yerel hassasiyetleri ön plana çıkaran milliyetçi tutumları ve Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da kapılarını tüm partilerin seçmenlerine açık tutması, CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısının temel taşlarından biri oldu. CHP’nin yerel seçimlerdeki bu stratejisi, genel merkezin bıraktığı alanın, yerel düzeyde farklı seslerin çıkmasına ve çeşitliliğin ön plana çıkarılmasına imkân tanıdığını gösteriyor. Yerelde farklı koalisyonlar kurarak ve yerel farklılıklara duyarlı bir yaklaşım benimseyerek seçim kazanmanın mümkün olduğu ortaya konuldu. Bu durum, Cumhur İttifakı’nın stratejilerinin aksine, CHP’nin seçim başarısında önemli bir rol oynadı.

Netice itibariyle, bu seçimler, muhalefetin sürekli olarak muhalefette kalacağı ve iktidarın her zaman iktidarda kalacağı fikrini çürüttü. Türkiye'de seçmenler, değişen koşullar altında tercihlerini hem keskin hem de yumuşak geçişlerle değiştirebiliyor. Yeni bir konuya başlamadan bu noktada yazımı sonlandırıyorum. Seçim sonuçlarının siyasal sistem üzerindeki etkilerini ve sonuçlarını ise gelecek yazımda ele alacağım.

Twitter

LinkedIn

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
4
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam