onedio
Görüş Bildir
"Hatalarımdan Ders Çıkardım"
Petek Dinçöz geçtiğimiz yıl yaptığı umre ziyaretinden sonra hayatına yeni bir yön verdiğini açıkladı. Podyumlardan sahnelere transfer olup müzik dünyasında emin adımlarla yürümeyi başaran Petek Dinçöz çarpıcı açıklamalar yaptı. Ünlü şarkıcı geçen yıl yaptığı umre ziyaretinden sonra yaşantısında radikal değişiklikler yaptığını söyledi. Bugün'de yer alan habere göre, Geçmişte şaşalı bir hayat yaşarken, boşandıktan sonra iki odalı stüdyo tipi bir daire kiralayan Petek Dinçöz, 'Kendimi küllerinden doğan Anka Kuşu'na benzetiyorum. Geçmişte yaptığım hatalar bana çok şey kattı. O hatalardan birçok ders çıkarttım. Şimdi onları tekrarlamadan yaşamaya çalışıyorum' şeklinde konuştu. Yıllardır kazandığı ciddi miktarlardaki parayı hep israf ettiğini belirten Petek Dinçöz, 'Bugüne kadar kazandığım tüm parayı anneme verseydim, emlak kraliçesi olurdum. Benim yerimde başka biri olsa şimdi yalıda oturuyordu. Boşa çok para harcadım' diyerek itirafta bulundu.En Son Haber
Müslüm Gürses'in Vasiyeti Ortalığı Karıştırdı
Zamansız bir şekilde aramızdan ayrılan sanatçının müzikal vasiyeti yapımcıları birbirine düşürdü.Eflatun Müzik, '45 Yıllık Baba Şarkılar' projesinin ikincisi için kolları sıvadı. Elenor Müzik ‘sıfır kilometre Müslüm' şarkılarıyla karşı hamle yaptı. Elenor ve Eflatun müzik, geçen yıl hayatını kaybeden Müslüm Gürses'in anısına çıkartacakları albümle yeni bir savaşın startını verdi. Eflatun müzik, Gürses'in anısına çıkardığı '45 Yıllık Baba Şarkılar' adlı projenin ikincisi için Eflatun Müzik'in sahibi Medeni Uçar, düğmeye bastı. ‘ÇAKMA DEĞİL, 104 ŞARKI YENİ' 45 ünlü ismin ‘Gürses'in 45 hit parçasını seslendirdiği projenin devam serisinde bu kez genç yetenekler ön plana çıkacak. Öte yandan Gürses'le 40'tan fazla albüme imza atan Elenor Müzik'in patronu Muhteşem Candan da arşiv taramasını tamamladı. Daha önce elinde 5 albüm çıkartacak kadar yeni Müslüm şarkısı olduğunu söyleyen ünlü prodüktör, önümüzdeki günlerde albümü piyasaya sürecek. Candan proje için şunları söyledi: Elimizde gün yüzüne çıkmamış 104 tane şarkı mevcut. Bu da Müslüm Baba on yıl daha ölmeyecek demektir. Elimizdeki kayıtlarla en az 10 albüm yapılır. Hiç kimse merak etmesin. Bu diğerleri gibi çakma bir albüm olmayacak... İLK ALBÜM MAHKEMELİK OLMUŞTU Müslüm Gürses'in ölümünden kısa süre sonra Eflatun Müzik, ‘45 Yıllık Baba Şarkılar' adlı çalışmayı piyasaya sürmüştü. Gürses'in hayat arkadaşı Muhterem Nur ise kendisine haber verilmeden yapılan albüme sert tepki gösterip dava açmıştı. Ancak iki taraf arasında daha sonra uzlaşma sağlanmıştı. Akşam
Survivor‘ın Yeni Kadrosu Belirleniyor
Acun Ilıcalı, ada yolcusu listesini tamamlıyor. Ünlü televizyoncu Acun Ilıcalı'nın sevilen yarışma programı Survivor'ın yeni sezonunun kadrosu yavaş yavaş belli oluyor. Ilıcalı, geçtiğimiz yıllarda Pascal Nouma, Ümit Karan gibi futbolcuların, Nihat Doğan, Mustafa Topaloğlu gibi şarkıcıların, Özge Ulusoy, Irmak Atuk gibi mankenlerin yarıştığı bir kadro kurmuştu. Acun Ilıcalı, yeni Survivor için bu kez milli sporcu ve tescilli güzellerden oluşan sürpriz bir kadro oluşturuyor. Acun Ilıcalı, Panama'da yapılacak Survivor için 2012 Türkiye Güzeli Açalya Samyeli Danoğlu'na teklif yaptı. Milli voleybolcu Duygu Bal ile anlaşan ve Survivor'ın bu yıl 'olimpik tatta' olmasını isteyen Ilıcalı, Londra Olimpiyatları'nda 800 metrede 1. seride en önde koşarken aşil tendonundan sakatlanan milli atlet Merve Aydın'la da el sıkıştı. Ünlü yapımcının son bombası ise 1990'lı yılların ünlü popçusu Burak Kut. Kut'un teklife 'Evet' dediği iddia ediliyor.En Son Haber
Demet Akalın Japon Yemeklerinden Kopamıyor
Ünlü şarkıcı Demet Akalın kaburga sofrasından Japon mutfağına geçti. Gökhan Özen - Selen Sevigen ve Demet Akalın - Okan Kurt önceki akşam Etiler'de bulunan bir Japon restoranında akşam yemeği yediler. Mekan çıkışı gazetecilere poz veren çiftler daha sonra araçlarına binip evlerinin yolunu tuttular. Akşam'da yer alan habere göre; Karnı burnunda yılbaşı gecesi sahne alan Demet Akalın'ın son bir aydır akşam yemeklerinde Japon mutfağını tercih ettiği öğrenildi. Hamileliği boyunca yaklaşık 23 kilo alan ünlü şarkıcı daha önce günde 3 öğün kaburga ve et yiyordu. En Son Haber
Scarlett Johansson'ın Beklenen Bilimkurgusu !F İstanbul'da
Scarlett Johansson’ın erkekleri baştan çıkararak yok eden bir uzaylıyı canlandırdığı, yılın beklenen bilimkurgusu ‘Under the Skin (Derinin Altında)’, Türkiye’de ilk kez 13 Şubat’ta başlayacak 13. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde gösterilecek.Radiohead’den Massive Attack’e, pek çok ünlü gruba çektiği videolarla ve ‘Sexy Beast’, ‘Birth’ filmleriyle tanıdığımız Jonathan Glazer’ın yönettiği ‘Under The Skin (Derinin Altında)’, kendisine seksi bir kadın imajı vererek erkekleri avlayan tehlikeli bir uzaylıyı anlatıyor. Yolda gördüğü yalnızca belirli özelliklere sahip otostopçu erkekleri arabasına alan ve onları baştan çıkararak yok eden uzaylı rolünde Scarlett Johansson’ı izleyeceğimiz bu etkileyici bilimkurgu, Kuzey İskoçya’nın donuk ve sessiz manzarası eşliğinde seyirciyi büyülüyor. Michel Faber’ın Türkçede de yayımlanan aynı adlı kitabından uyarlanan ‘Derinin Altında’, “İnsanın derisinin altında yatan şeyler hayvanınkinden ne kadar farklı?” sorusunu soran çarpıcı bir fikre doğru ilerliyor. David Bowie’nin oynadığı 1976 tarihli klasik bilimkurgu ‘The Man Who Fell to Earth/Dünyaya Düşen Adam’ın kadın versiyonu olduğu yorumları yapılan film, İngiliz görüntü yönetmeni Daniel Landin’in kusursuz çalışması ve Micachu kısa adıyla tanınan İngiliz besteci ve şarkıcı Mica Levi’nin yılın en iyi soundtrack’leri listesinde mutlaka yer alan müzikleriyle yılın kült olmaya aday filmlerinden biri.ZETE
Kate Moss'un Hayatı Belgesel Oldu
Moda ikonu Kate Moss'a, 'Looking For Kate' ismiyle belgesel yapıldı.Artık bir moda ikonu olan Kate Moss’un hayatı Fransız Paris Première kanalı tarafından ‘Looking For Kate’ (Kate’i Ararken) ismiyle belgesel yapıldı. Ünlü modelin 40’ıncı yaşı şerefine çekilen belgeselde, Moss’un 14 yaşında başladığı modellik kariyerinden Johnny Depp’le yaşadığı aşka kadar hakkında bilinmeyen birçok gerçek su yüzüne çıkacak.Vatan
Reklam
İçinde Başka Ünlülerin de Oynadığı, Sizi Çok Şaşırtacak 20 Nostaljik Klip
Bazı klipler vardır ki, oradan hiç tahmin edemeyeceğimiz bir kişi çıkabilir. Bu zamanında çok ünlü olan ya da sonradan üne kavuşmuş bir kişi olabilir. Kliplerde bir görünüp bir yok olan ünlüleri sizin için derledim. Ayrıca fotoğrafların altındaki linke tıklarsanız çocukluğunuzun ya da gençliğinizin şarkılarına gidebilirsiniz. İyi seyirler...
Reklam
Cem Yılmaz Medya Patronu Oluyor
Yeni yıla bekar giren ünlü komedyen, kariyer alanında da hayatında yenilikler yapmaya karar verdi. İki yıldır evli olduğu Ahu Yağtu'dan sürpriz bir kararla 2013 yılının son günü boşanan komedyen Cem Yılmaz işlerine yoğunlaştı. Türk sinemasında gişe rekorları kıran 'G.O.R.A', 'A.R.O.G' ve 'Yahşi Batı' gibi filmlerden sonra 60'lı yılların anlatılacağı film projesini tamamlamak üzere olan Cem Yılmaz'ın, sinema filmi dışında Web TV üzerine de yeni bir projesi olduğu öğrenildi. Cem Yılmaz'ın stand up gösterilerinde sürekli takıldığı abisi Can Yılmaz'la 13 Ocak'ta resmi sitesinden Web TV'nin test yayınına başlanacağı öğrenildi. Cem Yılmaz abisi Can Yılmaz'la ortak yürüteceği proje için Levent'te bulunan iki katlı ve 500 metrekarelik evlerini stüdyoya çevirdi. Şu an için 100 bin TL'lik ufak bir yatırım yapan komedyen, aldığı geri dönüşlere göre çoğaltarak, medya yayıncılığına yeni bir soluk getirmeyi planlıyor. Yılmaz'ın Web TV'de yapacağı şov programını boşanma haberleriyle gündemde olduğu için ileri bir tarihe ertelediği de konuşulanlar arasında... En Son Haber
Gazetede Polisiye Yazmak Tabutta Röveşata Gibi
Polisiyenin dünyaca ünlü kraliçesi Agatha Christie’nin Pera Palas’ta artık bir Türk komşusu var. Beyoğlu’nun sokaklarını, insanlarını, binalarını romanlarında sıklıkla anlatan yazar Ahmet Ümit’in adı Christie’nin 411 numaralı odasının karşısındaki 410 numaraya verilecek. Ahmet Ümit böylece Piyer Loti, Ernest Hemingway ve Agatha Christie’den sonra ismi bir odaya verilen ilk Türk yazar olacak. Önümüzdeki hafta açılacak olan odada Ümit’in yabancı dile çevrilmiş kitapları, fotoğraflar ve el yazısından örnekler bulunacak. Ahmet Ümit’le Pera Palas’ta buluşup hem adının verileceği odayı dolaştık hem de bundan böyle her ay Hürriyet Pazar’da yayınlanacak polisiye öykülerinin seyrini konuştuk Adın Pera Palas’ta dünyaca ünlü yazarların arasına yazılıyor şimdi. Hayatında nasıl bir yeri var buranın? Romanlarımda genelde şehir, özelde de İstanbul önemli bir yer tutuyor. Şehirler beni önemli bir ölçüde ve yoğun bir şekilde etkiliyor. Tabii bunu biraz daha daraltırsak Beyoğlu öne çıkıyor bende: ‘Beyoğlu Rapsodisi’, ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’... Buradaki anıt binalardan biri de Pera Palas. Binanın benim hayatımda da enteresan bir hikâyesi var. İlk polisiye romanım ‘Sis ve Gece’ 1996’da yayımlandığı zaman ilk tanıtımını burada yapmıştık. Özellikle mi seçmiştin Pera Palas’ı? Kesinlikle. İlk kitabım çıkıyor ve benim de adımı duyurmam lazım. Ve polisiye yazmışım. O anlamda Agatha Christie bana bir havaalanı olacaktı. Ve şimdi görüyorum ki doğru bir seçimmiş burası. Yıllar içinde de otel, hayatımın hep merkezinde oldu. Randevularımı burada verdim çoğu kez. Gelip kaldım zaman zaman. Bu böyle devam ederken otel yönetiminden aradılar ve “Burası kültürle iç içe bir yer. Agatha Christie, Ernest Hamingway, Ian Fleming gibi dünyaca ünlü yazarlar ve kültür insanları kaldı. Odalara isimleri verildi ama ne yazık ki aralarında bir Türk yazar yok ve biz buna en çok yakışan kişinin siz olduğuna inanıyoruz. Bir oda açıp sizin adınızı vermek istiyoruz” dediler. Agatha Christie’nin kaldığı odanın tam karşısındaki oda şimdi buna uygun dizayn ediliyor. KARANLIK BİR DAMAR Politik polisiyenin de önemli örneklerini verdin romanlarında. Şu içinden geçtiğimiz günlerde polisin, yargının, yürütmenin arasında yaşanan güç savaşlarını nasıl yorumluyorsun? Bunun da romanı yazılır mı? Bir polisiyeci ve kurgucu olarak hayranlıkla ve şaşkınlıkla izliyorum yaşananları. Hayranlıkla izliyorum çünkü demokraside olmaması gereken bir çatışma yaşanıyor devletin içinde ama entrikanın kendisi çok esinleyici. Bir grup var ve bu grup belli ki devletin içinde bir yerlere sinmiş, inanılmaz bir sebatla örgütlenmiş, ülkenin kaderini tayin edebilecek noktalarda sahneye çıktığını görüyoruz. Diğer yandan hükümet hakkında, bakanlar hakkında öyle iddialar var ki bunlar yenilir yutulur, üzeri kapatılacak şeyler değil. Kapanamıyor zaten... Demek ki bir yandan da şu anki politik iktidarda derin bir sancı var ve alttan alta da oldukça karanlık bir damar yürümüş. Bu ikisinin çatışması olağanüstü. Özellikle de politik polisiye metinler üretmiş bir yazar olarak beni acayip etkiliyor. Burada bir yanda MİT, bir yanda yargı, bir yanda polis var. Vücutta bir hastalık varsa da bu onun dışavurumu. Farkına varmadan bunları yaşayacağımıza, bir patlama oldu ve biz bunları görebildik. Ülke vatandaşı olarak bunları düşünüyorum ama öte yandan bir yazar olarak olağanüstü bir malzeme. Bunu yazmayı çok isterim ama şimdi değil. Şu anda ortalık toz duman. Mesela Susurluk olayını ‘Kukla’da anlattım ama yıllar sonra yazdım. Şu anda neyin ne olduğu çok da belli değil, netleşmesi gerekiyor. Yaşadığımız toplum polisiyeci olarak ne kadar besliyor seni? Bir polisiyeci olarak aslında iki ‘derin’den etkileniyorum ben. Bir tanesi ülkenin derin tarihi ve kültürü, diğeri de ülkenin derin devleti. Baktığınız zaman ‘Sis ve Gece’de, ‘Patasana’da, ‘Kukla’da, ‘Kavim’de, ‘Kar Kokusu’nda derin devletin ve derin tarihin etkisi var. Aslında bugün yaşadığımız şey de bu. Dünyadaki bütün ülkelerde bu derin devleti görebiliyoruz. İngiltere’de de vardır mesela. Bir IRA olayı gündeme geldiğinde ortaya çıkar. Hukuk dışı uygulamalar görürüz hemen. Biz de yaşadık bunları darbe dönemlerinde, Kürt meselesinde. Bugün? Bugün de yaşıyoruz. Devletin bir türlü demokratikleşememesinin sancısını yaşıyoruz. Bu iddiayla gelen insanlar bir süre sonra bu iddialarını unutup devlette var olma, devletin bir parçası olma durumuna giriyorlar. Bir siyasi yapı devletin parçası olamaz, sen devleti yönetmeye gelirsin ve gidersin. Bence sekiz yıldan fazla aynı kişinin başbakan olmaması lazım. Psikolojik olarak insanları bozuyor bu. Sadece bizim ülkemiz için söylemiyorum bunu. Yargı, yasama ve yargı bağımsız olmalı. Medya? Medyanın da bağımsız olması gerekiyor. Bugün bakıyorum yürütme her şeye hakim durumda. Sayın Başbakan açıkça söylüyor zaten “Yürütme de yasama da benim” diye. Yargıyı da tehdit ediyor. Yargıda birtakım karanlık işler olabilir. Ama bunu yakalar açığa çıkartırsın. Derin yapılanma mı var, paralel devlet, matruşka devlet mi var, bulur çıkarırsın. Ben romancıyım sadece yazabilirim. Ama dört bakanını götürecek kadar bir yolsuzluk varsa üstelik ailenin ve senin de adın bu işe karışıyorsa boynunun borcu bu işi çözmektir. Kısaca bunlardan daha iyi bir politik polisiye malzemesi olabilir mi? Müthiş bir malzeme. Roman dediğin gibi uzun sürer ama gazetede yayınladığın öykülere sızmaz mı bu yaşananlar? Sızmaz olur mu? Hemen bir sonraki öykümde sınırlı da olsa bunlara değineceğim. Mesela o öykünün kahramanı bir bakan oğlu olacak. Açıklayamadığı parasını saklamaya çalışan ve bu yüzden paniğe kapılmış bir bakan oğlunun düştüğü çaresizlik ve işlediği cinayet. Twitter zanaatçı yanımı besliyor Twitter, romancı olarak değil belki ama şair olarak çok etkiliyor. 140 vuruşla bir duyguyu anlatmak, bu yazarın zanaatçı yanını besliyor. Bunun dışında romancı olarak farklı şeyler alıyorum Twitter’dan. Mesela romanım çıktı, hemen ilk ve gerçek tepkiler geliyor oradan. Bir haftada insanların romanını beğenip beğenmediklerini öğreniyorsun. Diğer gazetelerde de olması lazım Her ay Hürriyet Pazar’da yeni bir polisiye öykü yayımlayacaksın. Gazetede öykün çıktığında nasıl geri dönüşler alıyorsun? Gazetede polisiye öykü yazmak tam anlamıyla tabutta röveşata. Polisiye büyük bir kurgu gerektiriyor. Orada da vuruş sayısıyla sınırlısın. Bir aşk öyküsü yazmak inan çok daha kolay. Öykü yazmak kuyumculuk gibidir. Ayrıntılardan oluşuyor polisiye, ve benim bu ayrıntıları verebilmek için yere ihtiyacım var. Bu da yazarı dil ustalığına, kuyumculuğuna zorluyor. Ama gazetede öykü yayımlamayı geçmişten gelen bir gelenek olduğu için ayrıca seviyorum. Kutlukhan (Perker) da çok lezzetli ve şahane çiziyor sayfamda. Belki diğer gazetelerde de böyle şeylerin olması lazım. Çünkü bugün yaşadığımız sorunların, bu kadar hoyratlaşmamızın, bu kadar ahlaktan uzaklaşmamızın, bu kadar bencilleşmemizin altında aslında edebiyattan uzaklaşmak var. Hürriyet gibi bu kadar geniş kitlelere ulaşan bir majör gazetede bir edebi öykünün yayımlanıyor olmasının böyle bir anlamı olduğunu da düşünüyorum. Suç, bir varoluş biçimidir Türkiye’de polisiye türünün saygınlık ve yaygınlık kazanmasında inanılmaz bir etkin oldu. Neydi sırrın bunu düşündün mü hiç? Suç bir varoluş biçimidir. Ben polisiyeyi en başından böyle kabul ettim ve bu izi sürdüm. Yaptığım bir başka şeyse bunu kendi kültürümüz üzerinden yapmam. Aldım Mardin’e götürdüm, Antep’e, Konya’ya götürdüm. İstanbul’un semtlerine taşıdım, Beyoğlu’nun arka sokaklarına soktum. Dolayısıyla gerçeklik kazandı. Peyami Safa mesela Cingöz Recai’yi yazıyor ama o Arsen Lupin’in bir taklidi. Ben doğrudan bizim hikâyelerimizi yazmayı seçtim. Mesela ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’. Gel Tarlabaşı’na doğru yürüyelim göreceksin, kadın bir yandan müşteri bekliyor bir yandan çayını içiyor, bir diğeri köşede esrar satıyor. Kurgu değil gerçek. Bu toprakların polisiyesini yazdım ve gördüğüm ilginin nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Polisiye konusu açılınca hemen, efendim bizde seri katil yoktur, o yüzden de iyi polisiye çıkmaz denir. Tam tersini bizden hikâyelerle kanıtladın bunun. Nedir bize özgü suç unsurları? Bizde olan gerçek bir olayı anlatayım: Adamın biri cesedin kafasını kesip koltuğunun altına alıyor, götürüyor karakola, kafayı ve bıçağı masanın üzerine bırakıyor. “Bunu ben öldürdüm, anama küfretti” diyor. Bu bizim kültürümüzü yansıtan bir şey. Aldatılan adam herkesin gözünün önünde eşini öldürecek ki namusunu temizlesin. “Polisiye bizim kültürümüze uygun değil” denilen şey işte buydu. İşte bu yüzden yazılamaz deniliyordu. Ama başka da bir kültürü var bu toprakların. Nedir o? Saray entrikaları... Roma, Bizans, Osmanlı.... Hepsinde acayip cinayetler işlenmiş. Derin devlet cinayetlerinin kökeni buralara dayanıyorİhsan YILMAZ
Aylar Sonra Nejat İşler'den İlk Fotoğraf
Sedef hastalığı ve iflas eden karaciğeri nedeniyle tedavi gören Nejat İşler, aylar sonra Bodrum Gümüşlük'te ortaya çıktı! Nejat İşler, aylardır sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Bir yandan sedef hastalığı, diğer yandan da karaciğerindeki sorunlar nedeniyle sıkıntılı günler geçiren ünlü oyuncu; en son 8 Kasım tarihinde İstanbul'da, tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde görüntülenmişti. Günaydın
Reklam
Arda Turan ile Burcu Esmersoy Kafaları Karıştırdı
Arda Turan, Burcu Esmersoy ile eğlendi.Ünlü futbolcu Arda Turan ile Burcu Esmersoy'un Şamdan'daki eğlencesi, magazin kulislerinde yeni bir dedikodunun yayılmasına sebep oldu. Sinem Kobal'la ilişkisi karmaşık bir halde seyreden Arda Turan, yılbaşı öncesi Burcu Esmersoy'un da yer aldığı bir grupla Şamdan'daydı. İkilinin gece boyunca son derece samimi görünmesi, kafaları karıştırdı. Esmersoy'un nişanlısı Sami Kiresepi'nin yanlarında olmaması, dedikoduları alevlendirdi.En Son Haber
Ece Sükan'dan Cem Yılmaz Açıklaması
Ece Sükan: Cansu’yla konuştum Cem’e döneceğini sanmıyorum.Cem Yılmaz'la Ahu Yağtu'nun 31 Aralık'ta boşanmasının ardından sürpriz ayrılıkla ilgili dikkat çekici iki iddia ortaya atıldı. Magazin kulislerinde konuşulan bir dedikoduya göre; Yılmaz, bir süredir Ahu Yağtu'nun yakın arkadaşı Ece Sükan'la görüşüyordu. Yağtu ikilinin cep telefonu mesajlarını yakalayınca evlilik sona erdi. Bir diğer iddia da Yılmaz'ın eski sevgilisi Cansu Dere'yle yeniden görüşmeye başladığı ve Yağtu'nun durumu öğrenince ayrılmak istediği yönündeydi. Sükan, ünlü komedyenle yurtdışında gizli gizli buluştuğu yönünde çıkan haberlerle ilgili şöyle konuştu: ''Cem'in eski sevgilisi Cansu (Dere) benim çok yakın arkadaşım. Sabahtan beri konuşup, gülüyoruz. Saçma sapan bir senaryo üretmişler. İki yıldır Ümit'le birlikteyim. Ağustos ayında evleneceğiz. O böyle şeylere alışkın değil, çok kızıyor. Cansu'yla birliktelikleri sırasında bile Cem'in cep telefonu numarası bende yoktu. Bir araya geldiğimiz zamanlarda güler eğlenirdik ama o kadar. Öyle bir diyaloğumuz yok yani. Sabahtan beri Ümit'le böyle bir haberin amacının ne olabileceğini konuşuyoruz. Cansu'yla da konuştuk. O da ne olduğunu anlayabilmiş değil. Açıkçası Cansu'yla olmasını isteriz ama Cansu'nun Cem'e döneceğini sanmıyorum.'En Son Haber
Grup Vitamin'in Solisti Bakın Ne İş Yapıyor?
Satış elemanlığı ‘Vitamin’ gibi geldi...4.5 yıldır İstinye Park’taki Kip mağazasında satış elemanı olarak çalışan Selçuk Aksoy, gazetecilerin AVM’de her gün ünlü isimleri fotoğraflamasına rağmen bugüne kadar fark edilmediğini söyledi. Aksoy, neden satış temsilciliğine başladığını ise şöyle anlattı: “Sigorta için. Kızım doğduktan sonra sigortalı bir iş bulmam gerekiyordu, o yüzden böyle bir kariyere başladım, çok da mutluyum.” Aksoy, müziğe devam ettiğini de söyledi: “Geceleri arkadaşlarla bir araya gelip çalıyoruz. Hatta yeni albüm de yaptık. Yakında çıkacak. Ama albüm çıkıyor diye bu işi bırakacak değilim. Satış temsilciliğine devam edeceğim.” Tanıyanlar cömertleşiyor Selçuk Aksoy, “Özellikle 90’lı yıllara şahit olanlar, beni tanımakta zorlanmıyor. Tanıyanlar da ürün almak konusunda daha da cömertleşiyor. Ama gençler tanımıyor tabii ki” dedi. Hürriyet
Reklam
Nejat İşler'in Son Hali Çok Şaşırttı!
Sedef hastalığı ve iflas eden karaciğeri nedeniyle tedavi gören Nejat İşler, aylar sonra Bodrum Gümüşlük'te ortaya çıktı.Nejat İşler, aylardır sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Bir yandan sedef hastalığı, diğer yandan da karaciğerindeki sorunlar nedeniyle sıkıntılı günler geçiren ünlü oyuncu; en son 8 Kasım tarihinde İstanbul'da, tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde görüntülenmişti. BİRKAÇ KİŞİ İLE GÖRÜŞÜYOR Hastalığı ve tedavi süreci boyunca Güven Kıraç ve Meltem Cumbul gibi çok yakın arkadaşları dışında kimseyle görüşmeyen İşler, geçen hafta Gümüşlük'te ortaya çıktı. Ünlü oyuncu, arkadaşlarıyla Gümüşlük Belediyespor'un maçını izleyip bu fotoğrafı çektirdi. BİR HAYLİ ZAYIFLAMIŞ Tedaviyi reddeden ama arkadaşlarının zoruyla hastaneye yatan İşler'in, hayli kilo verdiği gözlendi. Sabah
"6 Ay Ömrüm Kaldı"
87 yaşındaki İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in 6 aylık ömrü kaldığı iddia edildi.ABD'de yayın yapan ünlü Globe dergisi, 87 yaşındaki İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in 6 aylık ömrü kaldığını iddia etti. Habere göre Kraliçe Elizabeth, Noel kutlamalarında torunu Prens William ve eşi Kate Middleton'u yanına çağırarak gizlice ' Sadece 6 aylık ömrüm kaldı ' dedi. 'Ölen kraliçenin son Noel'i' başlığıyla verilen haberde, Prens William ve Kate Middleton'un son derece üzgün oldukları iddiasına da yer verildi.En Son Haber
Reklam
Tarkan'ın Kuba Konserinin Bilet Fiyatı Dudak Uçuklattı
Ünlü şarkıcı Tarkan'ın,Kuba şehrinde yılbaşı gecesi verdiği konserin biletleri 20 bin liradan satıldı.Azerbaycan'nın Kuba şehrindeki Rixos otelde düzenlenen yılbaşı programı çerçevesinde Azerbaycanlı hayranları ile bir araya gelen Tarkan, gecede 20 şarkı seslendirdi. Performansıyla hayranlarını coşturan ünlü şarkıcı, 6 TIR dolusu malzemenin kullanıldığı konserde, ses ve ışık şovu ile de izleyicileri büyüledi. Ünlü şarkıcı Tarkan'ın Azerbaycan'ın Quba şehrinde yılbaşı gecesi verdiği konserin biletleri 7 bin manattan (yaklaşık 20 bin TL) satıldı. En ucuz bilet fiyatının ise 350 manat (970 TL) olduğu konserde 7 bin manata da bilet satıldı.En Son Haber
Özge Ulusoy Evleniyor
Ünlü manken, bu yıl gelinlik giyecek. Sürekli aldatıldı haberleriyle gündeme gelen ünlü manken Özge Uluşoy, bu yıla çok ididalı girdi. Daha önce de aldatıldığı için Baş'la ayrılıp barışan ünlü manken, 2014'te gelinlik giyeceğini söyledi. Hakan Baş ile olan ilişkisinin çok iyi gittiğini ve evlilik kararı aldıklarını müjdeleyen Özge Ulusoy, 'Baharı bekleyen kumrular gibiyiz' dedi. Yoğun bir çalışma temposu olduğunu belirten Ulusoy 'Bu yılbaşına çalışarak girdim. İşlerden fırsat bulabilirsek nikah masasına oturacağım' diye konuştu. En Son Haber
Uğur Yücel: "Zevklerime Karşı Oburlaştım"
Ayşe Arman, yılın ilk röportajını ünlü sanatçı Uğur Yücel'le yaptı. Ayşe Arman / Hürriyet Ortalık toz duman... Riyakarlık, iki yüzlülülük, yalancılık diz boyu. Kaygan zeminler... Neye, kime inanacağını şaşırıyor insan... İşte böyle zamanlarda, güveneceği seslere kulak vermek istiyor. Uğur Yücel onlardan biri. Yılın ilk cumartesi röportajını Uğur Yücel'le yaptım. Dehaya yakın bir yetenek, çocuksu bir saflık, harbilik ve samimiyet... Huzurlarınızda solo Uğur Yücel! ESAS KIVANÇ BENİM GİBİ OLURSA HABER Pek çok insanın aksine 2013 sizin için iyi bir yıldı... -Öyle oldu valla. Kitap çıktı. Ardından, 'Soğuk' filmini çektim. Sonra, 'Benim Dünyam'a geldi sıra. Derken, 'Aramızda Kalsın'a başladım. 2013 kendime şaşacak kadar tempolu geçti. Planladığım her şey, istediğim gibi sonuç verdi. Darısı yeni yılın da başına... 'Benim Dünyam' için söylenmeyen, yazılmayan kalmadı. 'Film çalıntı' diyen de oldu, 'Duygu sömürüsü' diyen de... Siz neler söylemek istersiniz? -Hem bu ülkede hem dünyada, binlerce kez 'remake' yapıldı. Dahası, bizde yüzlerce film doğrudan çalıntı. Kimsenin sesini duymazsın. Ne hikmetse, artık benimle mi ilgili, TMC'yle mi bilmiyorum, neyi uyarlamaya kalksak, homurtular geliyor. 'Neee Sopranosmu?', 'Neee Black mi?' Kıyamet kopuyor! Sanki, insanların dinine hakaret etmişiz gibi. Oysa bu film yönetmeninden, yapımcısına izinli ve telifi ödenmiş bir film. Yok çalıntı! Yok arak! Daha neler! Bire bir çektik işte! Yeniden yapım. Amerika'da özellikle çok yapılır. Beğendikleri bir hikâyeyi kendi dillerinde, bire bir kopya ederek çekiyorlar. Çünkü insanlar, orijinaline gitmiyor, Japonca izlemiyor işte. 'Black' burada sinemaya girse 3000 kişi giderdi. Biz aldık aynısını biraz farklı yorumla çektik, toplam 1 buçuk milyon kişi izledi. 'Kötü olmuş işte!' derse biri tamam, bu bir eleştiri. Ama 'Nasıl yaparsınız?' ne demek? 'Çaldınız!' ne demek... Bence deli bir emek vardı. Bütün oyuncular müthişti. Görüntüler şiir gibiydi. Benim kalbimin içine işledi. 'Remake' olması da zerre kadar umurumda değil. Zaten baştan söylüyorsunuz. Nedir bu? Düşmanlık mı? Kıskançlık mı? -Bilemiyorum! Düşündüğünü özgürce söyleyebilme çağındayız. Anladık, çok güzel! Ama herkes fikir sahibi! Lafı ederken bir tartayım yok! Yine de ben, yergilere boyun eğerim, cevap vermem ve saygılıyımdır. Övgülere de teşekkürü borç bilirim. İnsanın, oğluyla çalışması nasıl bir şey? -Oğlumla değil, Can'la çalışmak çok güzel. O, dokuz yaşından beri benim kafa arkadaşım. Çok kendine özgü bir kişilik. Bir bütünlük. Gençliğimi, cesaretimi, özgüvenimi görüyorum onda. Benden zeki. Benden daha parlak görüyor hayatı. Aksi, hüsran olurdu. Gelişmeye karşı eksiklik olurdu. Can, benim nazarımda, hayatın sürekli gelişeceğine delalet. Hata yaptığı zaman gönül rahatlığıyla azarlıyor musunuz? Yoksa insan, oğluna torpil mi yapıyor? -Mesleki olarak hiç azarlamadım. Sitemlerim olmuştur belki. Ama o beni çok uyardı mesela... Zamanı ileride tutanlara saygı duymak lazım. Ben oğluma saygı duyuyorum. Belki de babamın bana duyduğu saygının devamı. Babam bana hayranlık duyar ve bunu hissettirirdi. Ben de babama çekmişim. 28 yaşındaki oğlumu bir bebek gibi seviyor, babam gibi saygı duyuyorum! Bir filmi, 'Oğlumla birlikte çektik!' diyebilmek insanı ne kadar gururlandırıyor? -Filmi sırtlayan o! İlk günden son güne filmin başında durdu. Bende anksiyete var. Oyunculuk beni korkutuyor... Nasıl yani? -'Performans anksiyetesi' adı. Bu bir hastalık ve ben hastayım. Bir filmden sonra başladı ve yıllarca oynayamadım. Bence hâlâ oynayamıyorum. Ama oğlum, bana hiçbir yönetmenin söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri söyledi. Çünkü yönetmen böyle olmalı. Oyuncu hep kamera arkasında bir 'göz' arar. O 'Canım'dı benim için. Gözümün nuru. Bence o çekti. Montajın, miksajın, müziğin de içindeydi. Sette de oğlunuz mu, yoksa herhangi bir çalışan mı? -O bir yönetmen. Fikir danıştığım, zamanı paylaştığım parçam. Ama sarıldığımda, biriciğim... O benim yakın dostum. Masa arkadaşım. Dert ortağım. Meslektaşım. Gülüp eğlendiğim biri. Birkaç gün görmediğimde feci özlüyorum. Hem oğlum hem arkadaşım olarak özlüyorum... KENDİM KADAR KİMSEYİ HIRPALAMADIM Bazı yönetmenlerin, mükemmeliyetçiliğinden ve bu yolda insanı delirtmesinden söz ederler. Siz nasıl bir yönetmensiniz? -'Direktör' ve 'yönetmen' laflarını sevmiyorum. Bu alanda en güzel unvanı Fransızlar kullanıyor: 'Gerçekleştiren.' Ben bunu tercih ederim. Sete gelmeden bütün herşeyi bitiririm. Sette aramam. Eğlenirim. İlk kez 'İkinci Bahar'da yönetmenlik yaptım. İlk gün sete doğru yürürken, Yeşilçam'ın kıdemli reji asistanlarından biri yüksek sesle bağırdı: 'Dikkat yönetmenimiz geliyor!' Kaçacak yer aradım! Sonra rica ettim: 'Abi böyle şeyler yapma, gelmem sete!' Ben yönetmenden ziyade, müzisyen karakterliyim. Neşeli bir orkestra şefi gibi. Disiplin kendiliğinden gelir. Oyuncuların ve bütün setin, mutlu olduğu bir sinemanın peşindeyim... Oyunculuk mu, yönetmenlik daha baştan çıkarıcı? -Yönetmenlik! Hayal kurup yazıyorsun sonra onu gerçekleştiriyorsun, bir de perdede izliyorsun. Muhteşem bir hayat. Film biter bitmez de yenisine başlamak istiyorsun... Peki sizce siz, hangisinde daha iyisiniz? -İkisini de, tam istediğim yere taşıyamıyorum! Biliyorum çünkü nasıl olması gerektiğini. Kubrick kadar biliyorum. Brando kadar biliyorum. Ama beceremiyorum işte! Ne çekebiliyor ne de oynayabiliyorum. Yetenek, bu eksikliği görebilmektir! Kendinle böbürlenmez yetenekliler. Ama şunu söyleyebilirim, oyuncuya yaklaşma ve oyun alma konusunda istediğime yakınım. Yönetmenliği çok seviyorsunuz ama bence siz oyunculuğunuzun doruğundasınız! -Ben hiçbir şeyin doruğunda değilim. Pardon, sadece hazlarım konusunda! Biliyor musun, ben tiyatroyu sabahları geç kalkmak için seçtim. Hiç hırsım yoktur. Kendimle gayet iyiyim. Unvanlarla, şan şöhretle hiç ilgilenmedim. Evde bir tane bile ödül yok. Bütün ödülleri arkadaşlarıma verdim. Başarı peşinde koşanları da anlayamıyorum. Gel gör ki sinemacı oldum. Gün ışığını kaçırmamak için, tavuklarla birlikte uyanıyoruyoruz şimdi. Yalan oldu hayaller! İyi de 'Hiçbir şeyin doruğunda değilim' demek, Uğur Yücel gibi olağanüstü bir oyuncuya ayıp etmek değil mi? -Başkasına ayıp etmiyelim de! Kendime hep ediyorum zaten. Monitörden kendi oyunlarıma bir yönetmen olarak bakıp, 'Beceriksiz herif!' diye bağırıyorum. Bu en hafifi. Kendim kadar kimseyi hırpalamadım şu hayatta... ZEVKLERİME KARŞI OBURLAŞTIM 56'sınız. 50'den sonra neler oluyor? -Lezzetler artıyor. Ruhsal olarak çok coşkulu bir hale geldim. Gözüm bir orda, bir burda. İtiraf ediyorum, 30'lu, 40'lı yıllardan daha renkli bir hayata geçtim. Kendimle olmanın tadını çıkarıyorum. Gecelere doyamıyorum. Müzik, resim, öyküler, kitaplar... Zevklerime karşı çok oburlaştım. Hayata daha güleryüzlü bakıyorum. Sakındığım herşeyi unuttum. Daha ortalıkta, daha çıplağım... Siz genel olarak iyimser misiniz? -Evet. Ama bak, hava bozacaksa erken sezerim! Var yani böyle bir yeteneğim... BİR TEKNE VE İKİ ODALI EV YETER Para sizin için ne ifade ediyor? -Bana bir tekne, iki odalı bir ev yeter. Tekne de iki üç kişi barındıracak kadar oldu mu tamam. İyi bir sistemden müzik dinleyecek, film seyredecek, kitap okuyacak ve şarap içecek kadar sağlıklıysam, başka ne isterim? Peki yaratıcılık ne ifade ediyor? -Yaratıcılık, insanın kendisiyle şakalaşması gibi. Kurcaladıkça kapılar açılıyor. İnsan, kendi de şaşıyor gördüklerine. Rüya görmek gibi. 'Yaratamıyorum' diye bir tasaya hiç düşmedim. Ama 'Yaratmam lazım' çok dedim. Tutkulu değilim. Fazla şeye eğimliyi, bu yüzden büyük bir yaratıcı olamadım. O halde dert yok! İktidar ne ifade ediyor? -Hem gündelik hayatta hem evrensel anlamda: 'Erkek savaşları.' Aile reisi olmak, topluma sahip olmak, toprak sahibi olmak, toprak genişletmek... Kendini, erkini, ırkını sürdürme azgınlığı... Bütün acılar, bu ebleh, faşişt ruhlu toramanlar yüzünden yaşanmadı mı! Mussolini, Franco, Hitler, Bush... Tiplere bak! Geride bıraktıkları acılara bak! Milyonlarca masum ceset ve ağlayan kadınlar, analar... İSTEYEN GELİR! Güvendiğiniz insana canınızı verirmişsiniz... -Evet, ben safımdır. Çabuk inanırım. Her şeyimi ortada bırakırım. O yüzden çok zaman dımdızlak tek başıma kaldım... Aşk peki?-Ben kolay yönetilecek biri değilim. Kendi arazim çok geniş, verimli ve renkli. Özgürce koştururum ve oradan çıkmak istemem... İsteyen gelir! GÖBEK BERBAT BİR ŞEY Kilolu halinizi beğenenler ve oynadığınız rollere uygun olduğunu düşününler var... Siz beğeniyor musunuz? -En beğenmediğim yanım o! Yanlış anlama, şişmanlık görünüm olarak hiç derdim değil. Bir resmimi çekmişler mayolu, 'Uğur Yücel ne hale geldiii, az sonraaaaa!' Ulan, ben Kıvanç mıyım? O, benim gibi olursa haber! Ben, halden hale geçerim... Kime ne! Ama şişman davranış biçimini kaldıramıyorum. Eğilip kalkamamak... Yataktan doğrulamamak... Yelken açarken, nefes nefese kalmak... Abul abul yürümek... Bunlar berbat! Göbek de öyle... Ama Allah'a şükür sağlığım iyi. Fakat böyle giderse, kötü olacak... Yani kilo vermeyi düşünüyorsunuz? -En çok onu düşünüyorum! Bön bön düşünüyorum duvara bakıp... Nasıl zayıflarım diye... Bu yüzden yaratıcılığa vakit kalmıyor! Çünkü makarna ve şarap götürürken, 'Zayıflamam lazım yaaa!' demekle olmuyor... Şaka bir yana, ben doymak için yemem... Tadmak için yerim. İçkiyi de öyle içerim... Yeni yıl hedefleriniz arasında 20 kilo vermek var mı? -İçkiyi azaltmak istiyorum. Hatta, toptan bırakmayı düşünüyorum. Bu düşünceyle ölebilirim. Çünkü yıllardır düşünüyorum. Düşünceli insan olunca da, daha çok içiyor insan! İçince de daha çok düşünüyor! Düşünmeyi de çok seviyorum! Güzel laftır: 'In Vino Veritas' (Hakikat, şarapta gizlidir)! Hayatım aptallıklarla dolu Hastalık seviyesinde tevazu sahibisiniz... -Benim derdim kimseye örnek olmak değil, hissettiğim gibi konuşuyorum. Evet, kendini önemseyen insanlar topluluğuyuz. Evet, sıradanlıktan çok uzağız. Hele bizim dünya... Yetersizlik abidesi bir sürü muhteris, konuştuğunda kendini dünya çapında zannediyor! Bir de bize bak, paralanıyoruz. Buna tepki olarak, tevazu gösteriyorum belki de... Ama yok! Gerçekten böyle hissediyorum. Bir taraftan da, kendini böyle bir 'hiç'miş gibi göstermek megolamanyak bir ruhun göstergesi. Bazen ben de öyle miyim diye süpheleniyorum. Ama yok, değilim, içtenlikle söylüyorum. Siz bir bakışınızda insanın röntgenini çeker misiniz? -Evet! Ama bu, ona kanmıyacağım anlamına gelmiyor maalesef. Göz göre göre bataklığa girerim! Ben sizi çok zeki buluyorum, siz kendinizi nasıl buluyorsunuz? -Zeka muhtelif. Çok çeşitler içeriyor. Bütünüyle zeki olunur mu bilmem. Kendimi zeki bulmam ben. İç güdülerim kuvvetli. Kendime doğru yolculuk yapmayı becerdim. Tulumumu çıkardım. Çıplaklığı buldum. Bu yanımı seviyorum. Bunun için zekâ gerekli diyebiliriz. Ama hayatım, hatalarla, aptallıklarla dolu. Mesela yıllarca herkesin bildiği bir sürü şeyi ben görememişim. Hem de önümdeyken. Paranoyak olmama rağmen. Bunu ancak bir aptal göremez. İşte ben oyum! ARTIK BARSELONA'YI TUTUYORUM Beşiktaşlı olduğunuz için ne kadar gururlusunuz? -Beşiktaş' ın bende sukunetli ve ayrıcalıklı bir yeri var. Hep daha sportmen geldi. Daha namuslu. Kalantorların değil, halkın takımı. Ama Lucescu giderken, 'Burası Çavuşesku dönemi gibi!' dedi. Ardından ne çingeneliği kaldı ne bilmem nesi! Nasıl döküldü dokunulunca bütün bina, gördük geçtiğimiz yıllarda. Beşiktaş sadece bir semt benim için. Ben, Türk futbolundan soğudum. Artık Barselona'yı tutuyorum! GÜZEL MAKARNALAR, BALIKLAR, SALATALAR YAPARIM Çok dostunuz var mı? -Ne mutlu bana ki var. Ben aranan bir adamımdır! Bu da hoşuma gider. Güzel makarnalar, balıklar, salatalar yaparım. İyi müzikler çalarım. Özen gösteririm dostlarıma. Dertlerini kendime katarım. İnsan ağırlarım. Cebimde ne varsa ortadadır. Kendimi hunharca yaralarken, iyi taraflarımı da görmem gerek. İyi dostumdur. SOLO BİRİYİM Bu ülkeden çekip gitmek istediğiniz oluyor mu? -Çok oldu. En çok da, bir tekneye binip, tamamen yok olmak istedim. Ben solo biriyim. Tek başıma olmaktan çok zevk alırım. Tek başıma tekneyle okyanus geçme hayalim var hâlâ. Ünlü bir Fransız yelkenci, dünya turunu birincilikle bitirip finish'e doğru yaklaşırken, kendisini karşılayan büyük kalabalığı ve şehir gürültüsünü görünce geri dönüp, tekrar aynı tura başlamış. Ben oyum işte. Solo! Oğlum olmasaydı kesinlikle giderdim. Zaten onun varlığı, beni bir sürü çılgınlık yapmaktan alıkoydu. Kaybolur giderdim belki bir vakitler olmadık yerlerde. İyi ki varmış. Böyle mutluyum. Artık sizi hiçbir şey şaşırtmıyor mu? -Hayata karşı serin bir tepedeyim. Biraz daha fazla kendime değer vermeye başladım. Olan bitenle ilgimi kestim. Türkiye'de son dönemde yaşananlar için ne düşünüyorsunuz? -Son dönem yaşananlardan çok, son yüzyılda neler yaşanmış diye düşünmenin zamanı. Esas içi açılmayan, toplu cinayetler, kitlelerin imhası, toplu kıyımlar, ağır devlet faşizmi! Oraların içi açılmadıkça, bugünü anlamak zor. Tarihine bakacaksın, yüzleşecek, utanacaksın ve olan biten her şeyi bütün gerçekliğiyle çocuklarına doğru anlatacaksın. Minik faşistler yaratırsan sürekli, bu ülke bataklıktan çıkamaz! Minik, özgür, dünya insanları yaratalım.. 20'LERİNDE BİR SEVGİLİM OLABİLİR Mİ? 50'lerde aşk sizin için ne ifade ediyor? -Uzun yıllardır aşka karşı temkinliydim. Şimdi gardım düştü. Çünkü çabuk unutmak da bir olgunlukmuş. Unutulamaz sanıyordum. Unutuluyor ve hemen yenisine kapılıveriyor insan. Artık aşk acısı çeken genç arkadaşlarıma gülümsüyorum ve parmak şıklatıyorum: 'Haydi, yenisi bekliyor! Zıpla...' 50'sinden sonra Zorba gibi yaşayacaksın. Çünkü yokuş aşağı gidiyoruz... Sizin 20'lerinde bir sevgiliniz olabilir mi? -Yok, olmaz herhalde! 'Korkma kızım, bak Uğur Amca! Cici! Noel Baba gibi! Bi şey yapmaz!'... Oğluma, 'abi' mi diyecek? 'Can abi, bu baban çok tatlişko bir şey...!' Gerçi eskiden, 'Bu yaştan sonra olur mu? Bak kaç yaşına geldik filan' denir ve yaş dönemleri belirlenirdi. Hayat değişti. Yok artık duraklama, gerileme, tık yok olma devri. Varsa da, ben hiç farkında değilim. Bu nedenle, hâlâ herkesi evine ben bırakıyorum. Ya da en geç ben uyuyorum. Başımıza gelmedik kalmayacak bu gidişle! Pardon, ilk yirmiler, son yirmiler miydi soru...
Eser Yenenler'den Sergen'e İkinci Gol!..
Sempatik oyuncu Eser Yenenler, Sergen Yalçın'ı çıldırtacak! Yenenler, geçtiğimiz sezon Yalçın'ın bir yarışma programındaki jüri üyesi koltuğunu devralmıştı. Eser Yenenler, şimdi de Sergen Yalçın'ın eski sevgilisini kaptı. Eser Yenenler, Sergen Yalçın'ın önce işini sonra da sevgilisini kaptı. Sempatik oyuncu, önceki gece 2013 Best Model ikincisi Deniz Özde Sürmeli ile eğlence turundaydı. MEKANDA SARMAŞ DOLAŞ Zeynep Farah Abdullah ile 2013'ün son aylarında ayrılan sempatik oyuncu, 2014'ün ilk sürpriz aşklarından birine imza attı. Eser Yenenler, önceki akşam Beyoğlu Hayal Kahvesi'ndeydi. Yenenler'e eğlence turunda; 2013 Best Model Yarışması'nda ikinci olan Deniz Özde Sürmeli vardı. Mekan içerisinde sarmaş dolaş dans eden çiçeği burnunda çift, hava almak için mekan dışına çıkınca objektiflere yakalandı. YENENLER'İN KEYFİ YERİNDE! Görüntülendiklerini anlayınca istiflerini bozmayan güzel model ile Eser Yenenler, mekandan da birlikte çıktı. Sempatik oyuncu, gazeteciler karşısında son derece rahat tavırlar sergilerken; Deniz Özde Sürmeli, eliyle yüzünü sakladı. Çift, daha sonra ünlü oyuncuya ait otomobile binerek Beyoğlu'ndan ayrıldı. UFUK ÖZCAN / TAKVİM İNTERNET SİTESİ
Reklam