onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Tüm Evrendeki Bilgileri Algılamak Mümkün mü? Toplu Bilinçaltı Teorisi

Tüm Evrendeki Bilgileri Algılamak Mümkün mü? Toplu Bilinçaltı Teorisi

Adam Fawer'ın Olasılıksız Kitabından

Tüm evrendeki bilgilere bir şekilde ulaşılabilse bile bu bilgileri işleyecek bir insan zekası veya bir yapay zeka gücü var mıdır?

Adam Fawer,

‘’Olasılıksız’’ kitabının ''Laplace'in Şeytanı'' bölümünde, hikaye akışı üzerine işlediği teoriler bütünüyle bu soruya şöyle yanıt veriyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Cari Jung'un Toplu Bilinçaltı Teorisi

Bilinç dediğimiz şey bir aracıdır. Çoğu insan günde en az sekiz saat uyur, yani hayatımızın üçte birini bilinçsiz bir durumda geçiririz.

Jung, bilincin en azından bir kısmının bilinçaltı tarafından yönlendirildiğine

ve etkilendiğine inanıyordu.

Jung bilinçaltını üçe ayırdı.

Jung'ın Bilinçaltı Bölümleri

  • İlk olarak istediğin zaman hatırlayabileceğin kişisel hatıralar vardır. Örneğin, ilkokul dörtteki öğretmenin adı gibi. Bunu hemen hatırlamayabilirsin, ama kendini zorlarsan bir şekilde bilinçaltından çekip çıkarıp bulursun. (Uzun dönem hafızası)

  • İkincisi, istendiğinde hatırlanamayan kişisel hatıralardır. Bunlar bir zamanlar bildiğin ve artık hatırlayamadığın ya da bastırdığın bir çocukluk travmasıdır. Bu hatıralar da bir şekilde zamanda belli bir şekilde bilincindeydi ama bir nedenden dolayı artık o kadar derine gömülmüşler ki bunları hatırlayamazsın.

  • Üçüncüsü ise toplu bilinçaltı. Buradaki bilgiler asla bilinçli olamaz çünkü hiçbir zaman bilincinde var olmamışlar. Aslında özünde, toplu bilinçaltında kaynağı belli olmayan bilgiler vardır.

Toplu Bilinçaltı

Toplu bilinçaltını açıklamak için;

Yeni doğan bir bebek annesinin göğsünü nasıl emeceğini bilir, ya da aç olduğunda ağlamayı. Yavru bir hayvan doğduktan birkaç saniye sonra ilk adımını atabilir. Balığın yumurtaları kırıldığında yavruları yüzmeyi bilir. Birçok şey sayılabilir. Doğadaki tüm canlıların karmaşık fiziksel becerileri, kendileri ve dünya hakkında bildikleri vardır, ama bunun kaynağının ne olduğu belli değildir.

Peki bu bilgiler DNA’mıza kayıtlı değil midir?

Biyologlara göre öyle, ama fizikçilere göre değil. Şimdiye kadar hiçbir biyolog bu bilgilerin nereden geldiği sorusuna bir yanıt bulabilmiş değil.

Evrim teorisine göre: evrendeki tüm canlılar tek hücreli bir canlıdan evrimle oluştuğuna göre, bu bilgilerin kodlanmadan önce öğrenilmesi gerekiyordu: Ağlamayı öğrenmesi gereken bir ilk bebek vardı, ya da yürümeyi öğrenmesi gereken ilk yavru. Ama biyologlara göre öğrenilen becerilerimiz bizden sonra doğanlara doğrudan aktarılamıyor.

Bu durumu fizikçiler nasıl açıklıyor?

'Hiçbir şey zamanda ve uzayda belli bir noktada var olmaz.''

Birçok fizikçi ve psikolog, canlıların içsel bilgilerinin bilinçli zihinde oluştuğuna inanıyor, ama bir tek kendi zihinlerinde değil. Çağdaş fiziğe göre madde zamanda ve uzayda belirli noktalar olarak değil, dalgalar olarak var olur.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Newton’un Principia’sı

1900'lerin başına kadar herkes 1687'de yazılan Principia'ya göre Isaac Newton'un ortaya koyduğu klasik fizik kurallarına inanıyordu. Fiziğin en önemli öğretileri Newton'un hareket kurallarıydı. Ona göre cisimlerin hareketi onlara nasıl bir güç uygulandığına bağlıydı. 

Bu kurallar ve yasalar dahilinde gezegenlerin yörüngelerinden tut da, arabaların nasıl çalıştığına kadar her şey açıklanıyordu. Özünde Newton, Tanrı'nın evreni değişmez bir takım kurallar çerçevesinde, belirli bir planla ortaya koyduğuna inanıyordu.

Einstein’ın Görecelik Teorisi

Sonra 1905'de Einstein Görecelilik Teorisini ortaya attı. Ona göre de her şey göreceliydi. Einstein, Newton'un mutlak olarak var olduğunu saydığı konum, hız, ivme gibi şeylerin başka bir şeye göre göreceli olarak var olduğunu kanıtladı. Dahası zamanın göreceli olduğunu kanıtladı.

Einstein iki şey söyledi. Birincisi, ışık hızı nerede olduğuna göre veya ne yaptığına göre değişmiyordu. İkincisi, fizik kuralları birbirine göreceli olarak

sürekli aynı hızda hareket eden iki gözlemci için de aynıdır dedi'Yani ikimiz de bir trendeysek ve hızlanıyorsa, dışarısını aynı şekilde görürüz. Ama sen trendeysen, ben de rayların yanında duruyorsam, o zaman faklı görürüz.

Işık Hızında Seyahat

Şimdi saniyede 186,000 mil olan ışık hızına yakın bir hızdaki bir rokette gidersem garip bir şey olur. Sana kıyasla benim için zaman yavaşlar. Roketten indiğimde senden genç olurum. Einstein bununla birlikte zamanın bile göreceli olduğunu savundu.

Enerji ve Kütle İçsel Olarak Bağlantılıdır

Einstein bu keşfinin ardından enerji ve kütlenin içsel

olarak bağlantılı olduğunu gösterdi:

Bir kütle ne kadar ivme kazanırsa durağan bir kütleye

kıyasla daha ağır olacaktır. 

Örneğin  kalkan bir uçakta bedenimiz sanki birden ağırlaşmışız gibi koltuğa yapışır. Ama uçak yükselip de hızı azalınca yine normale dönersin.

E= mc2

E= mc2 formülü de buradan geliyor.

E: Enerji

M: Kütle

C: Işık hızı

''C'' hep aynı olduğuna göre, enerji arttıkça kütle da artar demek. Bu yüzden bir uçak kalkarken hızlandığında, bedenimiz için çevredeki her şeye oranla daha fazla kinetik enerji ortaya çıkar. Bu nedenle de göreceli olarak sanki ağırlığımız da artmış gibi olur.

Maddenin Temel Yapı Taşları Partiküller

Newton maddenin zamanda ve uzayda belli bir yeri olduğunu düşünmüştü, ama Einstein her şeyin göreceli olduğunu gösterdi, fizikçiler de hiçbir maddenin tam bir konumu, ya da tam bir yaşı olmadığını anladılar. Bu da özel görecelik dediğimiz maddenin enerji emilimini ve dağıtımını inceleyen dalın geliştirilmesini sağladı.

Bu da tüm maddelerin temel taşları olan temel partiküllerin bulunmasını sağladı, bunlara da kuark denir. Fizikçiler oniki farklı kuark bulabildiler.

Üst, alt, çekici, tuhaf, tavan, taban ve de

antipartikülleri...

Oniki farklı kuark olmasına rağmen, bizim gerçekliğimizdeki maddelerde bir tek üst ve alt kuarklar var ve kuark benzeri leptonlar. Burada önemli olan kuarkların ve leptonların madde olmadığını anlamaktır.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Partiküller Madde Değil Enerjidir

Kuantum fizikçilerine göre madde aslında yoktur. Klasik fizikçilerin madde sandıkları şey aslında bir takım elementlerin bileşimidir, onları da atomlar oluşturur, onları da kuarklar ve leptonlar oluşturur - yani enerji. Yani aslında madde enerjidir.

Maddeler Dışında Enerji Olan Şey ‘’DÜŞÜNCELERİMİZ’’

Tüm bilinçli ve bilinçsiz düşünceler beyinden elektrik sinyalleri yollayan nöronlar tarafından oluşturulur. Madde enerjiyse ve düşünce de enerjiyse, o zaman tüm madde ve düşünceler birbirine bağlıdır, ilişkilidir. 

İşte toplu bilinçaltı da buradan gelir.

 Bu yaşayan, yaşamış ve yaşayacak her canlının paylaşılan, birbirine bağlı, bilinçsiz zihnidir.

Işıktan Hızlı Olan Tek Şey Düşünce Hızı Olabilir

Özellikle de bilinçsiz düşünce. Partiküller ışık hızına yaklaştıkça zaman yavaşladığı için, duranlara göre bilinçsiz, sonsuz olduğunu düşünebiliriz. Yani bir anlamda, bilinçsiz düşünce için zaman diye bir şey yoktur.

Adam Fawer kitaptaki karakterin bu sonuca nasıl vardığını şöyle açıklıyor.

Felsefeden!

'Tüm doğu dinlerine göre evren enerjidir, buna kuantum fiziği de kanaat getirdi. Ayrıca, herkesin zihninin evrenle bir olduğunu düşünürler, bu da Jung'un toplu bilinçaltını anımsattı bana.'

'Budistlere göre her şey geçicidir. Budha, dünyadaki bütün acıların kaynağının insanların maddelere ve fikirlere bağlılığından kaynaklandığını ve akan, değişen ve hareket eden evreni kabul etmedikleri için böyle olduğunu düşünmüştü. Budizme göre, uzam ve zaman, bilinç yansımalarından ibarettir. Budistler objeleri maddeler olarak değil de, evrensel bir hareketin içinde var olan dinamik süreçler olarak görürler ve bu da sürekli değişmektedir. Yani, maddeyi enerji olarak görüyorlar, aynen kuantum fiziğinde olduğu gibi.'

'Taoistler de evrenin dinamik döngüsüne inanırlar. Tao yol demektir. Evreni bir enerji sistemi olarak görürler- buna chi derler-bu da sürekli değişir ve akar. Buna göre de kişi tüm evrende tek bir elementtir, ya da bu enerjinin bir parçası. Doktrinleri Ching'dır yani Değişim Kitabı, buna göre denge ancak yin ve yang arasında bir uyum olduğunda sağlanabilir. Bunlar da evrendeki bağıntılı doğal güçlerdir. Bu da kuantum fiziğinde geçer, çünkü her şey partiküllerden oluşur ve bunları bir arada tutan da subatomik enerjidir.'

Peki tüm bu felsefi geçmiş binlece yıl öncesine dayanırken, bu bilgileri kuantum fiziğinden önce nasıl elde edebildiler?

Ve son olarak; Adam Fawer tüm bunların vardığı nokta olarak, Toplu Bilinçaltı teorisine işaret etmekte.

''Zaman yok, yani düşünce hem ileri, hem de geri akabilir. Büyük düşünürler, felsefeciler, bilim adamları hepsinin 'zamanının ötesinde' oldukları söylenir. Çünkü dev adımlar attılar. Bazıları buna deha diyor. Sözde dahiler yalnızca toplu bilincimizi bizden daha iyi görebilenlerdir.''

Bunca insan toplu bilinçaltını kullanabildiğine göre, demek ki beynimizde oraya erişmenin bir yolu olmalı.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
www.storytellingacademy.net adresinden Hikaye anlatıcılığıyla ilgili içeriklere ve yapılacak olan eğitimlere ulaşabilir, https://www.facebook.com/StorytellingAcademy.tr/ sayfasından takip edebilirsiniz.
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
1
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın