Görüş Bildir
Haberler
Munch’un Çığlık Tablosu: Son Bir Haftanın Hissettirdiklerini Bir Resimle İfade Edebilir misiniz?

etiket Munch’un Çığlık Tablosu: Son Bir Haftanın Hissettirdiklerini Bir Resimle İfade Edebilir misiniz?

İrem Yalçın
24.10.2022 - 10:28

Bir sanat terapisi kapsamında, bu soruyu soruyor olsaydık, hiç kuşkusuz bu konuda çok özgün resimler ortaya çıkacaktı. Üstelik sanılanın aksine, sanat terapisinde herkesin çizim yeteneğinin olmasına gerek yoktur. Önemli olan, duygularınızı dışa vurmanızı sağlayan çizgiler ve renklerle “saçmalamanızdır.” Yaptığınız resimlerle aranızda kurduğunuz bağ, aslında tanımlanması zor olan duygularınızla da bağ kurmanızı sağlayacağından oldukça faydalı bir yöntem olacaktır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Fakat burada bunu yapmamız mümkün olmadığından, ben hepimizin adına Munch’un Çığlık tablosunu seçmek istedim. Toplumsal olaylara baktığımızda bu tablonun sizdeki karşılığı ne olurdu?

Fakat burada bunu yapmamız mümkün olmadığından, ben hepimizin adına Munch’un Çığlık tablosunu seçmek istedim. Toplumsal olaylara baktığımızda bu tablonun sizdeki karşılığı ne olurdu?

Munch’un Çığlık tablosu bireyin yaşadığı ruhsal kırılmaları, kalabalıkları içindeki yalnızlığı anlatır. Varoluşsal endişelerin yansımasıdır. Topluma, çevreye ve hayata karşı bir bağlılık artık yoktur. Yani yaşam anlamsız bir hâl almıştır. Munch, tabloyu yaptığı sırada başarısızlık, hastalık ve karşılıksız aşkla mücadele ediyordu. Çığlık tablosundaki çığlık atan kişinin köprünün önünde olması da intiharla ilişkiliydi ve duygusal anlamda bir çıkmazda olma durumunu yansıtıyordu. 

Son zamanlardaki haberlere bir bakın; maden faciası, sansür yasası, sağlıkçılara şiddet, uzman öğretmenlik sınavları, öldürülen, şiddet uygulanan kadınlar, çocuklar, hayvanlar, katlanarak gelen zamlar, silikleşen adalet vs. kişiler, zaman ve yer sürekli değişiyor. Ama olaylar hep aynı kalıyor. Tarih tekerrür eder mi ya da tekerrür eden insanın değişmeyen zihin yapısı mıdır, siz kendinizi böyle bir toplum yapısı içinde ne kadar güvende hissediyorsunuz?

Diğer toplumlara oranla travmatik pek çok olay atlattık.

Diğer toplumlara oranla travmatik pek çok olay atlattık.

Üstelik genelde bunu yardım almadan yaptık. Sadece 11 Eylül olaylarında bile olaya maruz kalan ve dışarıdan izleyici olan insanlar psikoloğa giderek destek alırken, biz 11 Eylül olaylarını aratmayacak pek çok olayı atlattık. Peki, gerçek anlamda atlattık mı gerçekten? 

Üzgünüm, ama sanmıyorum. Bu olaylar üst üste birikerek toplumsal ve bireysel anlamda bizi değiştirdi. Gelecekten umudu olmayan ve hayatına KYK borçlarıyla başlayan gençler, emekli olunca hayallerini gerçekleştireceğine inanan ve bu sebeple kendine zaman ayırmadan, durmak bilmeden çalışan yetişkinler, emekli olunca hayal kırıklığına uğrayan ve temel ihtiyaçlarını bile zor karşılayan emeklilerden oluşan öfkeli, dürtüsel bir toplumuz. Aslında hepimiz hayatımızın hangi döneminde olursa olsun, gerek toplumsal gerek bireysel anlamda bir yas sürecinden geçiyoruz. 

Yas, süreci sadece ölüm sonucu ortaya çıkan bir durum değildir. Kaybedilen her şeyin bir yas süreci olabilir. Maden faciasındaki yası yaşayanlar sadece olayı yaşayanlar değildir. Aynı zamanda uzaktan izleyenler de olayı derinden hissederek bir yas sürecine girerler. Bu olayın sempati boyutudur. Empati, bir duyguyu diğer kişi ile “birlikte” yaşamak anlamına gelirken, sempati bir duyguyu diğer kişi “ için” yaşamaktır. Aynı zamanda, haberlerde izlediğimiz olayların kendi hayatımızda gerçekleşme olasılıkları hakkında istemsiz bir şekilde bağlantı kurarız. Bu da gerçekleşmeyen istekler, adaletsizlikler, kısıtlanmış özgürlükler konusunda yas tutmamız ile sonuçlanır. Yapılan araştırmalara göre; travmatize edici olayı yaşamasak da izleyicisi olmak bizi travmatize edebilir. Burada önemli olan; yas tuttuğumuzun farkında olmak ve yas sürecini kabul etmektir.

Yas

Yas

Yas bir kayıp sonucu oluşan doğal tepkileri içerir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, bu sadece bir kişiyi kaybetmemiz sonucu ortaya çıkmaz. Temelde bir kayıp olması yeterlidir. 

Yasın Evreleri 

1. Evre: Birkaç saat ve hafta arasında değişen bir evredir. Kaybın gerçekliğini algılamakta zorluk çekeriz ve şaşkın, donuk, tepkisiz kalırız. Olayları hatırlamada güçlük ve bedensel belirtiler görülebilmektedir.

2. Evre: Birey kaybının acısını daha fazla hissetmeye başlar. Üzüntü ve özlem hisseder. Öfke, huzursuzluk, eskiden keyif alınan durumlardan keyif almama ve isteksizlik eşlik eder. 

3. Evre: Kaybedilenin geri dönmeyeceği fark edilir ve çaresizlik hissedilir. Buna bağlı olarak, yorgunluk, bitkinlik ortaya çıkar. 

4. Evre: Aylar içinde kaybedilişin kesinliği ve sonuçları kabul edilir. Özlem ve üzüntü duygularının yoğunluğu giderek azalır. Yaşanılan kaybın anıları unutulmamakla birlikte kişiler günlük hayatlarına geri dönerler. Yaşamını yeniden düzenler ve yine geleceğe dair planlar yapmaya çalışır. 

  Saydığımız evreler bireysel bazdaki yas sürecinin nasıl geçtiği ile ilgiliydi. Bunu toplumsal bazda yorumlarsak; kaybettiğimiz özgürlüğün, adaletin, kadınların, çocukların, hayvanların madencilerin vs. yasını tutuyoruz. Yas sürecindeki bir bireye mümkün olduğunca yatıştırıcı ilaç verilmez. Çünkü yası doğal sürecinde yaşaması ve bitirmesi gerekir. Aksi halde durum uzayan yas süreci ile sonuçlanır. Peki, biz kaybettiklerimizin ve yaşadığımız yasın farkında mıyız, yoksa Much’un Çığlık tablosundaki gibi kulaklarımızı kapatmış çığlık mı atıyoruz? 

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
21
14
1
1
1
1
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Pasif Kullanıcı

Bizler 4. evreye geçmeden tekrar yeni bir travma yaşıyoruz ne yazık ki hatta aynı anda bir kaç travmayı da yaşayabiliyoruz. Sonra kaygı bozukları özgüven ka... Devamını Gör