Görüş Bildir
Haberler
Dünyada ve Türkiye’de Tercümenin Tarihi

Dünyada ve Türkiye’de Tercümenin Tarihi

Acil Tercüme
04.10.2019 - 00:52

Dünyada ve Türkiye’de Tercümenin Tarihi

Tercümenin tarihi, üzerinde dikkatle durulması gerekilen bir alandır. Zira tercümenin tarihi, dünya üzerinde dillerin ilk ortaya çıktığı an kadar eskidir. İnsanlar, evrimsel süreçte kendilerini ifade edebilme başarısına ulaştığında, kendilerini başka şekillerde ifade eden kişilerle de iletişime geçme kaygısı gütmüştür.

Çünkü kendisini duygusal ve düşünsel anlamda ifade etme ihtiyacı insanlığın ilk ihtiyaçlarından biridir. Kişi, kendisini ne kadar çok kişiye anlatırsa kendisini o kadar çok gerçekleştirir ve bundan tatmin olur.

Kulağa biraz tuhaf gelecektir lakin dünya üzerindeki ilk çeviri “taklit” ile ortaya çıkmıştır. Kişi ilk önce doğadaki sesleri taklit etmiş, doğa ile anlaşmaya çalışmıştır. Daha sonra bu taklitin yönü diğer insanlara doğru kaymıştır.

Tercümenin tarihi yazının bulunuşuyla kayda geçmeye başlamıştır.

M.Ö 3500 yılı dolaylarında; Sümerliler yazıyı bulduğunda, iletişim artık içerisinde yaşanılan ana bağlı olmaktan çıktı. Yazının bulunuşunun ardından gelecek nesillere ulaşma yolunda büyük bir aşama kaydedildi.

Yaklaşık 4500 yıllık geçmişi bulunan kil tabletler incelendiğinde içerisinde yer alan yazıların (ve resimlerin) üç kelime grubu halinde yazıldığı ortaya çıkmıştır. Yani bir olay, durum ya da işlem üç farklı şekilde anlatılmıştır. Buradan hareketle, o çağdaki insanların klasik şekilde çeviriler yaptığı sonucu çıkartılabilir. Zaten 4500 yıl önce, Mezopotamya coğrafyasında çok dilliliğin hâkim olduğu da bilinen bir gerçektir.

M.Ö 3000 yılının Mısır’ına geldiğimizde, çeviri faaliyetlerinin bu coğrafyada da yoğun bir şekilde yaşandığı sonucuna ulaşabiliriz. Bu coğrafyalarda yapılan ticaretler dikkatli bir şekilde yazıya geçirilmiş, ardından da çoğaltılarak tercüme edilmiştir.

Targumannu

Kapadokya’da yapılan arkeolojik çalışmalar çok ilginç bir buluntuya ev sahipliği yapmıştır. Bu kazılar çerçevesinde ortaya çıkarılan yazılar; M.Ö 1800 yıllarında, yöre halkı tarafından “targumannu” olarak adlandırılan çevirmenlerin var olduğunu ortaya koymuştur. Bu kişiler, eski çağlarda yörenin bütün tercümanlık faaliyetlerini gerçekleştirmiştir.

Tercümenin tarihi konusunu anlamakta M.Ö 1200 yılına ait Hititçe ve Eski Mısır dillerinde yazılan Kadeş Antlaşması da etkili olmuştur.

Bilimsel ve teknik bilgiler de çeviri yoluyla farklı coğrafyalara taşınmıştır.

Batı uygarlığının temeli olarak kabul edilen Antik Yunan, gelişim gösterdiği geometri, astronomi ve tıp ile ilgili alanların ilk bilgilerini Babil ve Mısır uygarlıklarından almıştır. Bu bilgiler ticaret ve savaşlar vasıtasıyla çeviri ile Yunan coğrafyasına geçmiştir. Bu bilgi de tercümenin tarihi noktasını anlamak için oldukça açıklayıcıdır.

Çevirmenlerin diller konusundaki yetkinliği alfabelerin bulunuşuna da zemin hazırlamıştır.

Delisle ve Woodsworth’a göre dünya üzerindeki dört alfabenin bulunuş sürecinde çevirmenler büyük rol oynamıştır. Buna göre; Ufilo Gothic alfabesini, Mesrop Mashtots Ermeni, Arnavut ve Gürcü alfabelerini, Cyril Glogolitic alfabesini, James Evans ise Kanadalı yerliler için 19. yüzyılda heceli yazma sistemini bularak yazı dünyasına ve tercümenin tarihi konusuna büyük katkılarda bulunmuştur.

Öte yandan, Ortaçağ zamanlarında Hristiyanlaşan Yunanistan’ın imparatorları, Antik Yunan’dan kalan bütün pagan mirasının yanında kitapları da toplatıp yakmıştır. Ancak bu baskıcı sürecin geride kalmasının ardından Avrupa topraklarında Rönesans başlamıştır. Bu yüzden, Rönesans’a en büyük katkıyı Antik Yunan eserlerini kendi dillerine tercüme eden ve bu şekilde eserleri koruyan Arapların yaptığını söylemek yanlış olmaz.

Tercümenin Tarihi ve Coğrafi Keşifler

Rönesans ile birlikte pozitif bilimlerde ilerlemeler yaşanmıştır. Bu durum coğrafi keşiflere de zemin hazırlamıştır. Bu dönemde, dünyanın bütün bölgelerinden elde edilen haritalar Avrupa dillerine çevrilmiştir. Bu dönem, tercümenin kurumsallaşmasına yol açmıştır.

Türkiye’de Tercümenin Tarihi

Osmanlı İmparatorluğu, fethettiği yörelerdeki yerel halk ile iletişim kurmak, onların dillerini anlamak için 15. yüzyıldan itibaren tercüme alanından sıkça faydalanmıştır.

Ancak tercüme faaliyetlerinin yoğun olarak yapılması Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme süreci ile başlamaktadır. Bu dönemde özellikle Fransa’dan askeri ve teknik alanda birçok diplomatik belge Osmanlıca’ya çevrilmiştir.

Cumhuriyet Dönemi ve Tercüme

Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli motivasyonundan biri “muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak” olarak görülür. Bu düşünce ekseninde yeni kurulan ülkede Osmanlı’dan kalan birçok kurum değişikliğe uğratılmış, bu kurumlar modern dünyaya yönelik olarak dizayn edilmiştir. Bu dönemde, Avrupa devletlerinin anayasaları, kurumların işleyiş tüzükleri Türkçe’ye çevrilmiş ve kurum düzenlemelerinde bu anayasa ve tüzükler ön plana alınmıştır.

Ayrıca, bu dönemde yabancı ülkelerle birçok diplomatik girişimde bulunulmuştur. Bu girişimler için tercüme işlemine sık sık müracaat edilmiştir.

İçeriğin Devamı Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın